27 Haziran 2008 Cuma

POPÜLER BİLİNÇ

TÜRKİYE'NİN İHTİYACI....
Sayın
Zülfü Livaneli’nin ( Z. L. ) Vatan’daki, 21. 06 . 2008 tarihli, “Türkiye’nin lhtiyacı olan şey gerçek bir sol partidir” başlıklı yazısı ve Galip Baran’ın (G. B) karşı düşünceleri ve önerileri.
Z. L. :
Hiç lafı evirip çevirmeden söylüyorum:

Türkiye kadar gelir dağılımı bozuk, bu kadar işsizi, yoksulu olan, iliklerine kadar sömürülen bir ülkenin vazgeçilmez ihtiyacı bir sol partidir. Ama kendisine sol süsü veren bezirgânlar gibi değil. Tabandan gelen, işçi sınıfını örgütleyen, sendikalarla omuz omuza ülkenin aydınlık kesimlerini temsil eden, kültüre sahip çıkan adam gibi bir sol.
G. B. : Saydığınız nitelikte bir parti neden bir sağ bir parti olmasın?

Sonra, o niteliklerin var ya da yok olduğuna kim karar verecek? Bu konuda Lahey Adalet Divanı’na mı gidilecek? Biliniz ki, ne solcuyum, ne de sağcı. Senciller Partisi kurucularındanım. Adından da anlaşılacağı gibi, yalnız Yurtta değil Dünyada da Barış için çalışan tek parti.
Z. L. : Lula Da Silva gibi, Latin Amerika'da fırtınalar yaratan sol liderler gibi hakiki bir sol. Çağdaşlığa sırtını dönmeyen, hukuka saygılı, Türkiye'nin dünyayla ilişkilerini kavramış bir sol. Bu ülkeyi daha da ileriye götürecek; üretimi, sağlığı, eğitimi projelendirecek bir sol. Laf değil proje üreten, ülkenin önüne müthiş kalkınma ve zenginleşme modelleri koyan bir sol. Sadece pastayı bölüşmekle değil, pastayı büyütmekle ilgili bir sol. Avrupa Birliği ile müzakereleri en üst düzeyde götürebilecek, dünyaya güven veren ve halkın çıkarlarını en üst düzeyde temsil edebilecek olan çağdaş bir sol. İnsan haklarına sahip çıkan, Türkiye'yi din-etnisite-milliyetçilik kutuplaşmalarından çıkaracak bir sol. Sahtekârları, hırsızları, kamu kuruluşlarını soyanları değil; bu ülkenin namuslu insanlarını kucaklayacak olan bir sol.
G. B. : Masal gibi bir siyasi oluşumun niteliklerini sayıyorsunuz. Öylesi, hangi diyarda yetişir. Ismarlayalım, hemen. “İklim değişikliği”, “küresel Isınma” sorunları hükmünü icra ederken, saydığınız özelliklere sahip bir parti cankurtaran olur. Yalnız Türkiye’yi değil, dünyayı kurtarır. Yalnız Yurtta değil, Dünyada da Barışı sağlar. Nerde o günler…
Z. L. : Diyeceksiniz ki bu insanlar nerede? Daha doğrusu Türkiye'de böyle insanlar var mı? Evet var! Sesleri çıkmasa bile var. Bu insanlar bir araya gelip de yumruğu masaya vurabilse Nâzım'ın dizeleriyle;

"İsrafil surunu urur,
mahlukat yerinde durur,
toprağın nabzı başlar,
onun nabızlarında atmaya".
G. B. :
Diyelim ki var öyle insanlar. Onları bir araya getirecek ve yumruğu masaya vurmalarını sağlayacak şey ne? Çocukluğumuzda “halamın şeyi olsa dayım olurdu” derdik. Tutalım ki bir araya geldiler ama…ardından, Latin Amerika'da fırtınalar yaratan Lula Da Silva gibi sol liderlerin bile baş edemeyeceği türden engelleri sayıyorsunuz. Bir araya bile gelemeyenler o engelleri nasıl aşacaklar?
Z. L. : Türkiye yorgun, Türkiye bezgin, Türkiye umutsuz. Ama hiç unutmayalım: Umut soldadır.Çünkü sahte sol ne kadar hırsızlık ve entrikadan ibaretse, hakiki sol o kadar dürüstlük, ahlak ve insan sevgisi demektir.
G. B. : İnsan sevgisi diyorsunuz.
Şu var ki, bencil varlıklar bu sevgiyi bilmezler. Asıl sorunumuz, öncelikli sorunumuz, çözülmesi gereken sorunumuz budur bizim.
Bize göre; sadece umut değil, çare değil, çözüm de vardır. Dr. Reşit Galip’in müellifi olduğu “ANDIMIZ” da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme” ilkesindedir, çözüm. Türkiye’nin tek ihtiyacı budur.
O ilke nasıl edinilir” diyecek olursanız; bu yazının altında görülen sitelerde yer alan yazılarımıza bir göz atmanız yeterli olabilir.
O ilke ki, bizleri, önce “Senciller Partisi” ardından “Bilinç Üniversitesi” kurma noktasına taşımıştır.
HABİTAT hedef ve ilkeleri çerçevesinde kurulan “Senciller Partisi” ve “Bilinç Üniversitesi”, sıcak bakması halinde, Zülfü Livaneli gibi bir değeri safları arasında görmekten ONUR duyacaktır.

Saygılarımla, Galip BARAN
***
KEŞKE-NAME…
Keşke,
“hadi sen de”,
dediğimde,
“bana-ne”
demeseydin;
“Muasır medeniyet”i

aşsaydın,
“Kamusal alanda olup biten”le

ilgileseydin,
“Cumhuri
yet’in seciyeli muhafızı”
için çalışsaydın,
“Toplumsal sorumluluk bilinci”yle

tanışsaydın,
“İçindeki yolsuzluk canavarı”ndan

kurtulsaydın,
“İşim çok vaktim yok”

mazeretine sığınmasaydın,
“Yurdu ve milleti özden çok sevme”yi

öğrenseydin,
“Çalışmanın en yücesi ulus için olanıdır”

deseydin,
Keşke,

bugün,
“keşke”
demek zorunda kalmasaydım,
Keşke
“galiptir bu yolda mağluplar takımı”nda
yer alsaydın,
Keşke,

birlikte,
“yolsuzluklara son vermek”
ve
“iklim değişikliğine dur demek”
atla deve değil,
deseydik.
Galip BARAN
***
YOLSUZLUK CANAVARI…
İçimizde canavar yaratıklar var. Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, imar, milli servet, iş ahlakı, her şeyi devletten bekleme bunların bazıları. Bu yaratıkların patronu “Bencillik Canavarı” dır. Şeytan olarak da bilinen bu canavar ve şürekası, sayın Yaşar Nuri Öztürk’ün deyişiyle, “benciller dünyası”nı yönetiyor.
Paraya tapan, “nefs”lerinin kölesi bencil insanlar, yönetildiklerinin farkında değiller. Öylesine yaşıyorlar. İnsanı çok iyi tanıyan Şeytan, bir elde Yemen kahvesi, diğerinde Havana purosu, olup biteni seyrediyor. Belli ki, çok eğleniyor…
Biz birkaç kişi, başta sözü edilen alanlarda yıllar önce başlattığımız , “okul dışı eğitim” çalışmalarını yaparken bu gerçeğin farkına vardık. “Nefs”lerimizle savaştık. Tutsaklıktan kurtulduk.

Sözü edilen çalışmalardan önce bizler de “nefs”lerimizin kölesiydik. Şöyle ki:
* Çöp kutusuna atılması gereken öte-beriyi oraya buraya atıyorduk. Çevreyi kirletiyorduk. “İklim değişikliği” sorununa karınca kararınca katkıda bulunuyorduk
* Trafik kurallarına, direksiyonda uysak bile, yaya iken uymuyorduk. Kırmızıda geçiyorduk. “Duruşmaya yetişeceğim” diyen avukatlar gibi mazeretler uyduruyorduk. “işim çok valtim yok” diyorduk.
* İskan iznini aldıktan sonra kaçak kat çıkıyorduk, açık balkonumuzu kapatıyorduk. Bu gibi yasa dışı işler için en uygun zamanın seçimler öncesi dönem olduğunu biliyorduk.
* “Devlete yakanı kaptırma” diyenlere uyuyorduk. Kira geliri vergisi, veraset vergisi ödemiyorduk. Devletin temeline dinamit koyduğumuzun farkında değildik
* Tapudaki işimizin ertesi güne kalmaması için memura “çorba parası” adı altında rüşvet veriyorduk.
* Her şeyi devletten bekliyorduk. “Hiyerarşi mağduru”yduk bizlerde.
Bu “yasa-dışı davranışlar”ımızla yolsuzluk yapmakta olduğumuzun farkına vardık; aklımız başımıza geldi; bir zaman sonra... "Nasıl başladığıma" gelince: İngiliz turistlerin Foça’da, çöp topladıklarını ve “bu kadar misafirperver olacağınıza biraz temiz olun” dediklerini duyuşum beni çok etkilemişti. Bu haber üzerine başlattığım “çöp toplama kampanyası”nı diğer alanlardaki çalışmalar izledi 1996 yılında, Bodrum’da “Trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısına işlerlik kazandırmak için başlattığım çalışmada geliştirdiğimiz “trafik sorunun halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma” projemizin uygulaması bizleri uyandırdı.Yaya iken kırmızı ışıkta geçmenin de “yolsuzluk” olduğunu bu çalışmada öğrendim.
Çalışmalar ilerledikçe, bilinç anlayışımız değişti. Kamusal alanda olup bitenle ilgilenmeyi öngören, toplumun çok hafife aldığı bir kavram olan, “toplumsal sorumluluk bilinci” miz radikal şekilde gelişte. Öyle ki, bazılarımız “yasa bağımlısı” olduk.
Trafik Bilinci”ni, “Trafik Yasası’nın kurallarının tümüne, ayrım gözetmeksizin, aynı duyarlık ve özenle uyulmasını ve uymayanların uyarılmasını öngören bir kavramdır” şeklinde ifade ettik
Yasa Bilinci”ni, “Yasaların tümüne, ayrım gözetmeksizin, aynı duyarlık ve özenle uyulmasını ve uymayanların uyarılmasını öngören bir kavramdır” şeklinde tanımlamayı uygun gördük.
Özetle; bizler içimizdeki “Bencillik Canavarı”ndan, onun oynaşı “Yolsuzluk Canavarı”nın elinden ancak böyle kurtulabildik.
Başımızdan geçenleri anlatırken Şeytan sözcüğünü kullanışım şaşırtmasın. Başımızdan geçenleri başka türlü ifade edemiyorum…
Unutmadan. Çalışmalarımızı izleyenlerden, “ Allah sizden razı olsun” diyenler olduğu gibi, aralarından “kafayı yedi” deme gereğini duyanlar da oluyor.
“Allah’ın rızasını alma”yı düşünebileceklere duyurulur.
Galip BARAN
Rektör/ Bilinç Üniversitesi/ Turgutreis
TEL: 0252.382 34 77-0535. 844 84 76
E-posta: galipbaran@ttmail.com galipbaran@mynet.com
WEB: http://www.turkcelil.com/ http://www.galipbaran.blogspot.com/

24 Haziran 2008 Salı

BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
OLUŞUM VE GELİŞİM SÜRECİNDEN
BİR KESİT: CUMHURBAŞKANLARI SÜLEYMAN DEMİREL, AHMET NECDET SEZER VE APTULLAH GÜLE YAPILAN BAŞVURULAR VE (hiç-bir) İŞE YARAMAYAN (Soruna Eğilmeyen ve Çözüm Üretmeyen) CEVAPLAR
(I.) Sayın Süleyman Demirel
,
Cumhurbaşkanı - 30 Mayıs 1997
Sayın Cumhurbaşkanım,
Çağdaş yaşam ve demokrasinin dayattığı” kurallı yaşam”a uyum sağlamamızı kolaylaştıracak, bu bağlamda gereken alışkanlığı kazandıracak eğitim çalışmalarına katkıda bulunmak amacıyla KIRMIZIDA DURALIM KURALLARA UYALIM sloganıyla 26 Ekim 1996’da Bodrum’da başlattığımız, bir STK-Devlet Ortak İşbirliği Projesine dönüştürmek istediğimiz kampanya devam etmektedir.
Bu projeyi, Bodrum HABİTAT Konferansının ardından, en yaygın ve kolay çiğnenen, ancak yasada öngörülen yaptırımı uygulanmayan kuralın, toplum olarak hoş gördüğümüz trafik suçunun, yaya iken kırmızı ışıkta durmamak olduğunu dikkate alarak, trafik ışığıyla donatılmış kavşaklarda yayalara dönük bir uygulama olarak başlattık. Yedi aydır sürdürülen bu çalışmamız, bu trafik suçunun, kırmızıda geçme fiilinin, sadece ve sadece bu konuda gereken alışkanlığın oluşmamasından kaynaklandığını göstermiştir. Diğer taraftan, ilginçtir ki, bu suçu işleyenlerin hemen hemen tümü, uyarımız karşısında, bu fiili bile-bile işlediklerini kabul etmekte, özür dilemekte ve kuralın yaşama geçebilmesi için ilgili yasada öngörülen cezanın hemen başlatılması gerektiğini söylemekteler.
Buradan, bir STK- Devlet Ortak Çalışma Projesi olarak ülke çapında başlatılacak, kararlılıkla uygulanacak bu tür kampanyaların gereken alışkanlığı oluşturacağı sonucunu çıkarabiliriz. Ne var ki, bu suçla ilgili ceza uygulamasını başlatmayan, yasayı uygulamayan, nedenini öğrenmek üzere görüştüğümüz yetkililer, uygulamayı başlatmanın bazı sorunlar yaratacağı görüşündeler. Bu durum karşısında, denebilir ki, kuralı çiğneyen yayalara ceza öngören hükmü trafik yasasına koymakla ancak uygulamamakla , devlet, toplumda kural çiğneme alışkanlığının oluşmasını teşvik etmekte, böylece sadece trafikte değil, çağdaş yaşamda uyulması gereken kuralların hafife alınmasına yol açmaktadır. Kampanyayı uyguladığımız kavşaklarda bizler yayaları uyarırken, görevlilerin kampanyamızı onaylamakla beraber, ceza uygulamaktan kaçınmaları projemizi olumsuz etkilemektedir.
Bu çalışma önlenmesi devlete ait bir sorunun çözümüne katkıda bulunmak için yapıldığına göre, yetkililerin, devleti yapar kılmak için başlatılan bu ve benzeri çalışmaları bir fırsat olarak değerlendirmeleri, ceza uygulamasını başlatarak başarısına katkıda bulunmaları gerekir. Aksi halde, ülke çapında yaygınlaşması için özel çaba harcadığımız bu çalışma sonuçsuz kalacak, bu gibi devlete sahip çıkma girişimlerinin bir yere varmayacağı yolundaki yaygın yargı bu örnekle doğrulanmış olacak, her şeyin devletten beklenmemesi ilkesinin yaşa geçebilmesi zorlaşacaktır. Başta da işaret edildiği üzere, çağdaşlaşmanın dayattığı demokrasinin vazgeçilmezi kurallara saygı alışkanlığının oluşumuna katkıda bulunacağı inancıyla başlattığımız, ancak açıklanan kaygılar içinde sürdürdüğümüz bu sivil toplum çalışması hakkında Zatı Devletlerine şahsen bilgi sunmak, uygujn görülecek, yüreklendirici desteklerini talep etmek gereği hasıl olmuştur.
Saygılarımla arz ederim.
Galip BARAN/ Turgutreis Gönüllüleri Temsilcisi ***
Sayın Süleyman DEMİREL, Cumhurbaşkanı - 30 Ağustos 1998
Sayın Cumhurbaşkanım,
Trafik sorunu, alınan türlü önlemlere karşın kayda değer bir sonuç alınamayışı ve günden güne ağırlaşarak baş edilemez bir görünüm kazanması nedeniyle, her şeyi devletten beklemeden sahip çıkmamız gereken toplumsal sorunların birisi olarak karşımızdadır. Teröre dönüşen bu sorunla, vatandaşlar olarak, tek tek bile olsa, “devletten çok şey beklemeden üstümüze düşeni yapma”yı ilke edinerek bir Kurtuluş Savaşı inancıyla, uğraşmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Trafik sorunuyla ilgili bu çalışma, daha önce Turgutreis Gönüllüleri olarak uygulamaya koyduğumuz ancak Turgutreis Belediyesince ciddiye alınmayışı yüzünden öngörülen hedeflerine ulaşamamış diğer dört sivil toplum çalışmasından sonra başlattığımız beşinci uygulamadır.
Bu çalışmada, trafik sorununun “insan unsuru” etmeninin en aza çekilmesi için toplumda gereken alışkanlığın oluşturulması hedef alınmıştır.Vatandaşı “katılımcı” lığa yönlendirerek, sorunu onunla birlikte çözmek üzere düşünülmüş bu “aktif eğitim” çalışmasının da yetkililerce ciddiye alındığı söylenemez…..yetkililerin gösterdiği ilgi , vatandaşları bu tür girişimlere yüreklendirmekten uzaktır, dahası caydırıcıdır….özenle sürdürülen bu uygulamalarla devletimize uzattığımız “el” devletçe tutulmamaktadır.
Siz Devlet Başkanımız olarak trafik sorununun vahametine sürekli işaret etmekte, hepimizi uyarmaktasınız. !996 yılı etkinliklerinizle ilgili “Çankaya 1996” başlıklı kitapta: “Otomotiv sanayindeki gelişmeler,… refah seviyesinin yükselmesi ve karayolu taşımacılığına ağırlık verilmesi, beraberinde trafik problemini getirmiştir.. …Toplumumuzdaki bilinçsizlik ve ilgili kurumların … istenen seviyede görev yapamamaları da trafik kazalarına baktığımızda, “sürücü kusuru yüzde 96-97 oranıyla başta gelmektedir. Trafik kazaları bugün Türkiye’nin en önemli konusudur.
Çözüm bilinçli kişilerde müteşekkil bir toplum yaratmaktır.
Dünya istatistiklerinde ön sıralarda yer almaktayız.
Trafik kazalarının ulaştığı boyut vahim ve düşündürücüdür, inciticidir.” Şeklindeki açıklamalarınızla toplumu bilinçlendirme çabası içindesiniz, sorunun çözümü için “devletle beraber toplumun da seferber olması” gerektiğini ısrarla vurgulamaktasınız. Sayın Cumhurbaşkanım, Bodrum’daki çalışmayı ülke çapında yaygınlaştırmak için Bodrum uygulamasına bakarak geliştirdiğimiz örneği ekli projeyi Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu Başkanı sayın Başbakan’a göndermiş bulunuyoruz. İncelendiğinde görüleceği üzere, bu proje “vatandaşlara trafik kurallarına uyma (kırmızıda durma) alışkanlığı kazandıracak bir “özel eğitim projesi”dir… Geleneksel devlet- vatandaş işbirliği söyleminin yaşama geçebilmesinin bir örneği olabilecek bu projemizin dikkatinizi çekeceğini umduğumuz en önemli yanı uygulamadan kaynaklanışı, yetkililerin gereken desteği vermeyişine karşın iki yıla yakın bir zamandır sürdürülerek bazı olumlu gelişmelerin kaydedilebilişidir.
Toplumu bir “seferberlik” anlayışıyla harekete geçirebilecek eğitim amaçlı bu çalışmamızda(oyunumuzda) karşılaştığımız zorluklar nedeniyle, “başrolü” üstlenmenizi istiyoruz. Vereceğiniz desteğin HABİTAT’ın “Çözümde Ortaklık, Katılımcılık, Yapar Kılma ve Yönetişim” olarak bilinen yaşamsal ilkelerine işlerlik kazandıracağına inanıyoruz. Böylece “devlete uzattığımız el”i tutarak devletin bu çalışmayı “ciddiye aldığını” göstermenizi, benzer girişimleri yüreklendirmenizi bekliyoruz, Saygılarımızla.
Galip BARAN;
Bodrum HABİTAT Trafik Kozası Kolaylaştırıcısı
*** T.C. Cumhurbaşkanlığı, Genel Sekreterliği - 15. 09. 1998 SAYI: B.O1.YKB.02.-83-1622-4840 / KONU: Kırmızıda durma alışkanlığı kazandıracak projenizle ilgili müracaatınız.
Sayın Galip BARAN
Sayın Cumhurbaşkanımıza gönderdiğiniz, vatandaşları trafik kurallarına uyma alışkanlığı kazandıracak özel eğitim projenizle ilgili 30 Ağustos 1998 tarihli yazınız alınmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, her gün birçok vatandaşın ölümüne, birçoklarının yaralanmasına yol açan trafik kazalarının ulaştığı boyutu, ülkemizin ciddi problemlerinden biri olarak görmekte ve bu konuda her vesile ile ilgili makamlarımızın ve kamuoyunun dikkatine getirmektedirler.Sayın Cumhurbaşkanımız. Bu bağlamda trafik konusunda iyileşme sağlanmasına yönelen çalışmaları teşvik etmektedirler. Başbakanlığa da göndermiş bulunduğunuz projenizi orada izlemeniz uygun görülmektedir. Bilginizi rica ederim., Oğuz ÖZBİLGİN Genel Sekreter Yardımcısı. ***
Sayın Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı - 01 Temmuz 1999
KONU: Oy, vergi, askerlik gibi yaptırıma bağlı yükümlülüklerle sınırlı “vatandaşlık görevi”ni aşan, trafik ve benzeri sorunlara karşı uygulamalı eğitim çalışmalarında yer almayı öngören, daha aktif ve kapsamlı bir vatandaşlık görevinin ihdasına dönük, vatandaşları “yurttaşlık görevi” olarak tanımlanabilecek bu görevi üstlenmeye yönlendirici sivil toplum projelerinin devletçe desteklenmesi. Sayın Cumhurbaşkanım, Bodrum’da, HABİTAT Trafik Kozası olarak, trafik sorunun “insan kusuru” unsurunu denetlenebilir düzeye çekmede eğitim amaçlı uygulanabilir bir yöntem (proje) geliştirmek için bir çalışma başlattık. Bilinen sivil toplum etkinliklerinden “kamu yararına sorun çözen” bir girişim oluşuyla farklı, lafta kalan “Devlet-Vatandaş İşbirliği” söylemine işlerlik kazandırmada örnek bir uygulama olabilecek bu çalışmada karşılaştığımız zorlukları aşabilmek için özel ilginizi talep etmek durumundayım. Toplumda oy, askerlik ve vergi gibi geleneksel ödevleri yerine getirmekle “vatandaşlık görevi”nin eksiksiz yerine getirildiği, bundan ötesinin devlete ait olduğu düşüncesi hakimdir.
Geleneksel ”her şeyi devletten bekleme” alışkanlığı da örtüşen bu anlayışa sahip vatandaşlar; hafife alınan bu nedenle zamanla yasa tanımazlığa varan bazı (sözümona önemsiz) kural dışı davranışları önlemede sorumluluk duymamakta , örneğin, trafikte” kurallara uymayanları uyarma” görevini (devletçe yapılan) sürekli çağrılara rağmen üslenmemektedirler. Diğer deyişle, vatandaşlar devletin görevi saydıkları bu işe burunlarını sokmamaktadırlar. Bu düşünceler başta sözü edilen, 45 aydır sürdürmekte olduğumuz trafikle ilgili uygulamamızda da doğrulanmış gerçeklerdir. Bodrum’da ışıklı kavşaklarda yayalara dönük bir “okul dışı eğitim etkinliği olarak başlattığımız çalışma, sosyal yaşamda birbirimize örnek olarak yerine getirmek zorunda olduğumuz, aslında geleneğimizde yer alan bu sorumluluğumuzu adeta unutmuş olduğumuzu göstermiştir. Sürekli artan bu endişe verici durumun başta “her şeyi devletten bekleme” olmak üzere, toplumsal sorunlarla ilgilenildiğinde ”dünyanın enayisi” durumuna düşüleceği kaygısı, “bana- “bana-necilik” ve kolaycılık gibi alışkanlıklarımızla açıklanabileceği inancındayım. Vatandaşların, yaygın şekilde işlendiği nedenle baş edilemezleşen (denetim altına alınmayan) trafikte görülene benzer kusurlu davranışların önlenmesinde uyarı görevi üstlenmelerini sağlayabilmek, böylece HABİTAT deyişiyle, devleti bu konuda YAPAR KILMAK, ya da bu” devlet görevi”ni YAPILABİLİR KILMAK için Bodrum’daki uygulamamıza benzer girişimlerin devletçe desteklenmesi gerekmektedir.
(İLAVE: vatandaş böyle düşünmüyorsa kamu görevlisi olduğunda neden farklı düşünsün ki; bu durumda sorun vatandaşta) bilinen “vatandaşlık görevi” sınırlarını aşan, ancak çağdaş bir toplum olabilmede üstlenilmesi zorunlu olan bu aktif ve kapsamlı “görevin “yurttaşlık görevi” olarak nitelenebileceğini ve bu tür ödevleri üstlenenlerin, “vatandaş”tan ayırt edilebilmeleri için “yurttaş” olarak tanımlanabileceklerini düşünüyorum. “her şeyi devletten bekleme alışkanlığı”, insanların eğitimi okulla özdeşleştirmelerine, eğitimin sosyal yaşamda gerçekleşen çok daha kapsamlı bir olgu olduğu gerçeğini gözden kaçırmalarına ve nihayet, okulda ve sürücü kurslarında verilen bilginin trafikte kural dışı davranışları önlemede yeterli olacağı yanılgısına kapılmalarına yol açmaktadır.
Bu yanılgı nedeniyle,, kural dışı davranışların denetlenmesini sadece devlete ait bir sorumluluk olarak gördüklerinden; “kurallara uymayanlar uyarma” ödevini üstlenmemekte, “devlet –vatandaş işbirliği”nin bu ideal uygulamasında yer almamakta, kendileri kurallara uysalar bile uymayanları uyarmamaktadırlar.
Trafikte eğitim ve denetimin bütünüyle devletin görevi sayılması; devlet- vatandaş işbirliği ve vatandaşın devletine sahip çıkma anlayışlarının havada kalmasına, bu tür sorunlar karşısında vatandaşın “sorun çözen özne” olma sorumluluğunun ortadan kalkmasına ve kendisini sadece sevk ve idare edilir bir canlı varlık(İLAVE: nesne) olarak düşünmeye başlamasına varır ki, bu eğilim demokrasinin kendi kendi,sini denetleyen, yöneten toplum hedefleriyle de bağdaşmamaktadır.
Diğer taraftan, “her şeyi devletten bekleme alışkanlığı/düşüncesi, aynı toplumun bireyleri olan görevlilere de hakim olduğundan, bu gibiler, aslında, işin özünde, yukarıda sözü edilen özel ödevleri vatandaştan zaten beklememekte, bazı vatandaşların bu gibi ödevleri üstlenmelerini de MÜDAHALE kaygısı/kuşkusu içinde değerlendirmekten kendilerini alamamaktadırlar.
Trafik benzeri sorunlar karşısında özne olma konusunda toplum olarak bana-neci oluşumuzda bu kaygının da önemli payı olduğu inancındayım. Bodrum’daki uygulamada bu anlayışa sahip oldukları nedenle bizimle işbirliği yapma konusuna sıcak bakmayan görevliler, bir PROTOKOL’a bağlı olarak sürdürmekte olduğumuz bu STK_Devlet İşbirliği çalışmamızı, “olmasa da olur” bir etkinlik olarak görmüş, “bıktırıcı” sözcüğüyle niteleyebilmişlerdir.. Aynı uygulamayı İstanbul Taksim Meydanı’nda yaparken gözaltına alınışım (“Kırmızı ışık eylemcisi gözaltında”/ Milliyet/ 22. 04. 1998) da, yetkililerin “her şeyi devletten bekleme” anlayışına bağlı MÜDAHALE kaygısıyla açıklanabilir. Kamusal alanda yer alma ve toplumsal sorunların çözümüne ortak olma gibi HABİTAT ilkeleri çerçevesindeki girişimleriyle meşrulaşan sivil toplumun önünü açmak ve özellikle de bazı yetkilileri etkileyerek bu konuda bilinçlenmelerini sağlamak için, toplumsal sorumluluk anlayışını bilinen “vatandaşlık görevi” ile sınırlı görmeyen duyarlı vatandaşların bu yoldaki girişimlerinde yüreklendirilmeleri, HABİTAT deyişiyle YAPAR KILINMALARI gerekmektedir.
Avrupa Parlamentosu kararları arasında , “sivil toplum örgütlerinin trafik kazalarına karşı mücadele veren girişimlerinin desteklenmesi” şeklinde bir maddenin de yer aldığı görülüyor. Katılmak istediğimiz AB Topluluğunun bu kararı da, Bodrum uygulamamızın devletçe dikkate alınması gerektiğini göstermektedir. Avrupa Parlamentosunun bu kararına rağmen , Bodrum uygulamasına bakarak geliştirdiğimiz, sürücü kursları müfredatı kapsamına alınmasını Karayolu Güvenlik Kurulu Başkanlığına önerdiğimiz proje ilgililerce dikkate alınmamıştır.
Sayın cumhurbaşkanım,
Kamu hizmeti verecek bazı tesislerin (okul) ülkeye kazandırılması için “her şeyin devletten beklenmemesi” gerektiğini zaman zaman dile getirmekte, bu konuda varlıklı vatandaşların hamiyetine sığınma gereğini duymaktasınız. Bu noktada, varlıklı insanlarımızın bu yoldaki fedakarlıklarını palyatif önlem olduğu nedenle bir çözüm olarak görmediğimi, aslolanın devleti bu konuda YAPAR KILMAK, diğer deyişle, vatandaşların devletin sağladığı olanaklarla eğitim görmelerinin sağlanması olduğunu söylememe izin vermenizi diliyorum. Diğer taraftan, devletin iç v e daha önemlisi dış borcu da kaygı verici şekilde artmaktadır. Trafikten daha önemli bir sorun olan bu ekonomik darboğazın başta gelen nedeni savurganlığı da ne yazık ki, hafife almaktayız. Tüketimi kamçılayan ürünlerin sanal bolluğu , körüklenen tüketim alışkanlığımızla sergilediğimiz göreceli zenginlik ; kronikleşen enflasyon ve siyasal bağımsızlığımıza gölge düşüren ekonomik darboğazın nedeni, “fukara” bir devletin sözde zengin vatandaşları olduğumuz gerçeğini görmemizi zorlaştırmaktadır. Karamsarlık yaratan bu durum; tutumluluğu bir yaşam biçimine (ahlakına) ve devleti varlıklı insanlarımızın hamiyetine sığınmaktan kurtarma konusunda da bazı sivil toplum çalışmalarının ivedilikle başlatılması gerektiğini göstermektedir. Turguteis’te bu düşüncelerle, üç yıl önce (1993) bir STK-Yerel Yönetim İşbirliği çalışması olarak başlattığımız proje , tüm belediyelerin, Katı Atıkların Kontrolu Yönetmeliği gereğince sorumlu tutuldukları halde yıllardır savsakladıkları “geri- dönüşüm” uygulamasına hazırlık olarak başlattığımız Atık Kağıt Toplama Kampanyası idi. Bu proje de , ne yazık ki, yerel yetkililerin ciddiye almaması yüzünden amacına ulaşamadı. Belediyemizin Atık Kağıt Toplama Kampanyamızı, dolayısıyla, Katı Atık Konusuyla ilgili Yönetmeliğini hafife alışı merkezi ve yerel yönetim arası işbirliğinde bir “otorite” boşluğunun varlığını da ortaya koymuştur.
Bu durum karşısında, sivil toplumun, sadece demokrasinin değil, sistemin Merkezi ve yerel yönetimin) bütünlük içinde işleyebilmesinin güvencesi lma sorumluluğunu da üstlenmesi, bu bağlamda bir “sanal otorite” olması gerektiği söylenebilir. Trafikle ilgili çalışmamıza geri dönecek olursam: Bodrum uygulamamızın hedefi trafik kazalarının başta gelen nedeni “insan kusuru” dur. Bu kusurun en aza çekilmesi için yayalara dönük bir uygulama olarak başlatılan, ancak sonuçta yayası sürücüsüyle toplumun tümünün kurallara alıştırılmasını öngören örnek projemizin yaygınlaşması halinde; başarının trafikle sınırlı kalmayacağı, uzun dönemde insanlarımızın toplu yaşamın tüm kurallarına uyma alışkanlığı kazanacakları, zamanla gelişecek “sorumluluk alma” ve “sorun çözme” becerileriyle, “yaptırıma bağlı” olmayan, oy, askerlik, vergi dışındaki ödevleri de ciddiye almağa başlayacakları, böylece trafikten yola çıkılarak bir “toplu yaşam ahlakı” oluşturacağı inancındayım. Trafik kazalarında ikinci temel sorun “alt-yapı”, “mevzuat”, “denetim” ve” uygun ulaşım politikalarının seçimi gibi unsurlardan oluşan ”devlet kusuru”dur.
Şu var ki, “insan kusuru”nun üstesinden gelindiğinde, “devlet kusuru”nun da yetkililerce gerektiğince ciddiye alınmağa başlanacağını, dolayısıyla sorunun bu boyutunun da “ çözülebilirlik” kazanacağını düşünüyorum. Bodrum’da Garajaltı Kavşağında yıllardır devam eden çalışmamızda kırmızı ışıkta duran insanların sayısı fark edilir ölçüde artmıştır..
Ne var ki, duranların neredeyse hiçbirisi, ısrarla önermemize karşın, başta da işaret edildiği üzere, bir başkasını uyarmamaktadır. Bu zorluğu aşabilmemiz, projemizin bu can alıcı işlevinin toplumda algılanabilmesi ve;
(a) “Vatandaşlık görevi”nin kapsamının “yurttaşlık görevi” tanımı altında genişletilerek, geleneksel “devlet-vatandaş işbirliği” söylemine işlerlik kazandırılması,
(b) “Her şeyi devletten bekleme alışkanlığı”na son verilmesi,
(c) “Kolaycılık”, “bana-necilik”, “dünyanın enayisi ben miyim” gibi engellerin aşılabilmesi
(d) Vatandaşların yukarıda tanımlanan “yurttaş” kimliğini kazanabilmeleri,
(e) HABİTAT’ın bu sonuçları sağlamaya dönük ÇÖZÜMDE ORTAKLIK, YÖNETİŞİM, ve YAPAR KILMA ilkelerinin toplumda yaygınlaştırılarak, sivil toplumun önünün açılması için: Siz sayın Cumhurbaşkanımdan, başta da işaret etiğim üzere “özel” yardım talep etmek gereğini duymuş bulunuyorum. Şöyle ki: Bizler, sizin de vatandaş kimliğinizle çalışmamızda yer alarak (oyunumuzda rol alarak) bu görevimizi kolaylaştırmanızı (bizleri YAPAR KILMANIZI) ve:
“Eğitim, (devletin sorumlu olduğu) okulla ya da okulda verilen bilgiyle sınırlı değildir. Bütünüyle okul dışında gerçekleşen ”yaygın eğitim”den siz vatandaşlar sorumlusunuz. Trafikte birbirimizi uyararak yerine getirebileceğiniz(toplum olarak hafife aldığımız nedenle faturasını ağı bir şekilde ödemekte olduğumuz bu görevi yapmakla “yaygın eğitim” işlevinizi yerine getirmiş olursunuz. Bu tür ödevler üstlenilerek eğitimin “okul dışı boşluğu” doldurulmadıkça milli eğitimimiz eksik kalacak, trafik dahil daha pek çok alanda görülen kural ve yasa tanımazlıkların önü alınamayacaktır. Ben, şu anda vatandaş kimliğimle yer aldığım bu “oyun”da; yukarıdaki düşüncelerle başlattıkları trafik sorunuyla ilgili eğitim amaçlı bu çabayı 45 aydır sürdürdükleri halde başarıya ulaştıramayan Bodrum HABİTAT Trafik Kozası oyuncuları adına sizleri “kırmızıda durmaya, ancak durmakla kalmayıp geçenleri de uygun şekilde uyararak durdurmaya çağırıyorum.” Demenizi bekliyoruz. Saygılarımla, bilgilerinize sunarım efendim. Galip BARAN
Bodrum, Ankara ve İstanbul HABİTAT Trafik Kozaları Kolaylaştırıcısı
EKLERİ: Çalışmalarımızla ilgili 21 adet yazı bel e ve haber. ***
(II.) Sayın Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı - 25 Mayıs 2000
KONU: Sivil toplum kuruluşları-Devlet İşbirliği Projelerimizin geliştirilebilmesi için HABİTAT’ın “Çözümde Ortaklık” ilkesine işlerlik kazandırılması Sayın Devlet Başkanım, Gösterişe ve savurganlığa karşı oluşunuz ve “Kırmızıda Durma” yı önemseyişiniz bizleri heyecanlandırdı.
“Kırmızıda Duralım” sloganıyla yıllar önce bir sivil toplum çalışması başlatan Turgutreis Gönüllüleri olarak sizi aramızda hissettik. Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi gibi sorunlarla ilgili olarak bazıları yerel, bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren konularda başlattığımız eğitim amaçlı bu uygulamaları “Yurttaşlık Projeleri” olarak tanımlamaktayız. “Kırmızıda Duralım” sloganıyla başlattığımız, Ankara ve İstanbul’da da uyguladığımız trafikle ilgili çalışmayı son olarak ürettiğimiz “Kırmızıda Dur Vatandaş Ol, Durmayanı Durdur Yurttaş Ol” şeklindeki yeni bir sloganla sürdürmekteyiz.
Bu projeyle Cumhuriyet’e sahip çıkacak yurttaşı üretebileceğimizi düşünüyoruz. Bu proje, bireyin yurttaş olabilmek için, yasal yaptırıma bağlı vergi, oy, askerlik gibi sorumlulukları aşmasını, trafik ağzıyla söylemek gerekirse, “kendisini sollaması”nı öngörmektedir.
“Trafik kurallarına Uyalım uymayanları Uyaralım” çağrısı yıllardır yapıldığı halde, pek çok insan, sadece trafikte değil toplu yaşamın pek çok alanında kırmızıda geçmektedir. Bu gibilerin, sözü edilen “Yurttaşlı Projeleri” ile kırmızıda durdurulabileceklerini ve bu şekilde durdurulanların da başkalarını aynı yöntemle durdurmaya ikna edilmeleriyle bir zincirleme reaksiyona dönüşecek bu uygulamayla toplumun bütününe sadece trafikte değil, toplu yaşamanın tüm kurallarına uyma alışkanlığı kazandırılabileceğini düşünüyoruz.. Sözü edilen projelerle üstlendiğimiz rol nedeniyle, kendimizi HABİTAT II konferansı ilgili İstanbul Deklarasyonunda sözü edilen ilkelere dayanarak “devletin ortağı” olarak görüyoruz. Sivil Toplum Kuruluşlarının HABİTAT II Konferansı için geliştirdikleri bir sloganda, “Devlete Kızma Daha Radikal bir İş Yap, Onunla Konuş” denilmekteydi.
Bizler, devletle konuşmayı yukarıda sözü edilen projelerimiz aracılığıyla yıllardır denemekteyiz.
Ancak bunu henüz başaramadık. Kamu görevlileri, hedef ve ilkeleriyle bir okul olarak düşündüğümüz HABİTAT’ı bilmiyorlar Devletin, kamusal alanı STK’larla paylaşma konusunda HABİTAT Konferansında, Cumhurbaşkanımızın imzasıyla taahhüt ettiği “Çözümde Ortaklık” ilkesine uymuyorlar. Genelde bireysel görünümlü bu projelerimizle ilgili olarak bazı yetkililerden övgü dolubazı bazı takdir yazıları aldım.
Ne var ki Turgutreis Belediye Başkanı başta olmak üzere diğer bazı yetkililer bu çalışmaları ciddiye almadılar. Üstelik zaman zaman gözaltına da alındım. Bu durum, benzer etkinlikleri aklından geçiren vatandaşlar üzerinde caydırıcı olmaktadır. Kamu görevlilerinin kamusal alanı sivil toplumla paylaşmayı öğrenmeleri gerekmektedir.
Yukarıda sayılan “Yurttaşlık Projeleri” miz aşağıda uygulanış sırasına göre açıklanmıştır.
ÇÖP TOPLAMA KAMPANYASI : Kamuya ait yol, sahil, açık plaj gibi alanlarda çevrenin korunması sorumluluğunun bu alanlara cephesi olan işletmelerin üstlenmelerini sağlamak için başlatıldı.
ATIK KAĞIT TOPLAMA KAMPANYASI : Katı atıkların kaynağında ayrı toplanarak değerlendirilmesini öngören “geri-dönüşüm uygulamasının beldemizde bir kamu hizmeti olarak başlatılmasına HAZIRLIK olarak başlatıldı.Atıkları ayrı biriktirme yöntemiyle toplamanın çöp ve çöplük sorunlarını en aza çekme yanında, bir “tutumluluk ahlakı” oluşturacağına inanılmaktadır. ÇEVRE EĞİTİM MERKEZİ : Kağıt toplama kampanyamızla bağlantılı olan bu projeyle çevreye duyarlı gençlerin çevre etkinliklerine aktif şekilde katılımını sağlamada etkili işlev görecek bir Eğitim Merkezin kurulması düşünüldü.
PAZARA POŞETİNLE GEL KAMPANYASI : Poşet kullanımını azaltacak ve çevre kirliliğini önleyecek bir uygulama olarak başlatıldı.
“KIRMIZIDA DURALIM” KAMPANYASI : Kazalarda “insan kusuru”nu en aza çekmede uygulanabilir bir yöntem geliştirmek için başlatıldı. Bu çalışmada saptanan bulgular dikkate alınarak geliştirilen proje, Özel Sürücü Kursları Müfredatına alınması önerisiyle Karayolu Güvenlik ve Karayolu Yüksek Güvenlik Kurulu Başkanlıklarına iletildi.
SİGARAYI BIRAK, SAĞLIĞIMLA OYNAMA KAMPANYASI : Sokakta sigara içme alışkanlığının kontrol altına alınarak toplum sağlığının korunması ve çevre kirlilğinin önlenmesi amacıyla başlatıldı. Ülkenin kanayan yarası vergi sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacıyla bir STK projesinin geliştirilmesi için “özel” bir çalışma olarak başlatıldı. KAMPANYALARLA İLGİLİ BAZI DÜŞÜNCELER: “Kırmızıda Duralım” sloganıyla yayalarla ilgili trafik ışığıyla donatılmış kavşaklarda başlattığımız bu çalışmada kavşaktan geçen yayalar ve yaya olarak geçen sürücüler hedef alınmıştır.
Uygulamada, yukarıda da açıklandığı üzere, kırmızı ışıkta geçenler uygun şekilde uyarılmakta, uyarılanlara, kendilerinin de başkalarını aynı şekilde uyarmaları önerilmektedir.
Böylece, “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısına işlerlik kazandırılmağa çalışılmaktadır. Bu projede yer alanları “Trafik Gözcüsü” olarak tanımlamaktayız. “Trafik Gözcülüğü”nü, “Trafik Müfettişliği”nden daha önemli bir görev olarak düşünmekteyiz. Kuralların neden çiğnendiği ve kurallara nasıl aloşılacağı gibi sorulara yanıt aradığımız araştırma niteliğindeki bu uygulamada:
Kırmızı ışıkta kuralı bildikleri halde birbirlerine bakarak, birbirlerini örnek alarak geçen insanların, aynı ışıkta yine birbirlerini örnek alarak duracaklarını, buna alışacaklarını, zamanla sadece kırmızı ışık değil trafiğin diğer kurallarına da uyacakları, ardından , bu uygulamayı bir “toplu yaşam ahlakı” olarak benimseyeceklerini düşündük. Nitekim, insanları uygun şekilde uyarıldıklarında kırmızıda durduklarını hatta özür de dilediklerini gördüğümüzde uygun yöntemi bulduğumuzu anladık.
Bilimsel olarak “Sosyal Yaptırım” olarak tanımladığımız bu yöntemle trafik polislerini de etkileyebildiğimizi gördük. Uygulamayı izleyenlerden zaman zaman kitleleri durdurduğumuza bakarak, “devletin yapamadığını yapıyor” değerlendirmesini yapanlar bizi düşündürdü. Şu var ki, kırmızıda geçmenin yapılan her türlü yanlış iş, davranış ve haksızlığı simgeleyen bir kavram olduğunu ve bu çalışmayı “toplu yaşam ahlakı” oluşturmak amacıyla bir “anahtar proje” olarak uyguladığımızı topluma henüz kabul ettiremedik. Zamanla, kişisel çıkarı toplumsal çıkarla dengeleme bilincimizin geliştiğini fark ettik. Üyeleri bu bilinci geliştiremeyen STK’ların ya da “bir elin nesi var, iki elin sesi var” söylemiyle yola çıkan kalabalıkların yukarıda açıklanan projelerimizin aktif boyutunda yer alamadıklarını ya da benzer uygulamaları başlatamadıklarını gördük. Örgütlenmeye koşullandıkları nedenle “ tek başına bişey yapamam” diyenlerin bir “tek başına bişey yapamayanlar ordusu” (!) oluşturduklarını gözledik.
Diğer taraftan, inisiyatif, günümüzde olduğu gibi, kişisel çıkarı toplumsal çıkarla bütünleştirmeleri beklenemeyecek gençlerin ve çalışan yetişkinlerin elinde olduğu sürece, “demokrasinin güvencesi” rolü biçilen STK’ların amatör görüntüden kurtulamayacakları sonucuna vardık.
Bu nedenle, başta zaman olmak üzere, türlü avantajlara sahip emeklilerin bu tür sivil etkinliklere öncülük etmelerinin “olmasa olmaz” bir koşul olduğunu düşünüyoruz. Tolumun bir üyesi olduğum bu kesiminin, bu potansiyeli yüksek kaynağın harekete geçirilemeyişine çok üzülüyorum.
Sağlıklı bir trafik ortamının oluşmasına katkıda bulunmak amacıyla beş yıl önce başlattığımız trafikle ilgili bu projemizin uzun erimli hedefi, yukarıda da açıklandığı üzere, toplu yaşamın her alanında “Kırmızıda Durma” (yasalara saygı) alışkanlığı oluşturmak, böylece kendi kendisini denetleyen ve sorunlarını çözen toplum idealine ulaşmaktır.
Bu tür “tabandan- tavana” aktif çalışmaların başarılı olması halinde, çok hafife alındığı nedenle toplum olarak bedelini ağır şekilde ödemekte olduğumuz, “yaygın eğitim” olarak bilinen, devletin sorumlu olmadığı, benzer “okul dışı eğitim” çalışmalarının yaygınlaşacağı inancıdayız. Savurganlığı çok daha önemli bir sorun olarak gördüğümüz halde trafiği böylesine önemseyişimiz,bu çalışmayla kamu oyuna daha kolay seslenme olanağı buluşumuzdandır. Toplumda “tutumluluk ahlakı” oluşturacağı savıyla başlattığımız atık kağıt toplama kampanyamız, bu girişimimizi ciddiye almayan belediyemizle bir sürtüşmeye dönüşmüştür. Halkın bu kampanyaya getirdiği kağıtları çöpe attıran belediyemiz, dış- borç yükü altında ezilen bir ülkenin belediyesi olduğu gerçeğiyle taban tabana zıt bir anlayış içinde çalışmaktadır. Belediyemiz, devletin tasarruf genelgeleriyle bağdaşmayan bu icraatıyla kırmızıda geçmektedir. Çağdaş demokrasilerde görülen, “halkı avukatı” olarak görev yapacak, ancak yeri geldiğinde “devletin avukatı” olacak “Ombudsmanlık” kurumunun ülkemizde de yaşa geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yönetimi de denetleyecek bu organın yönetimsel sorunların yerelde önlenmesi bağlamında yararlı olacağı inancındayım. Turgutrei’te bu görevi üstlenme hazırlığı içine olduğumu bu vesileyle dile getirmek istiyorum. Bodrum!da başlattığımız” STK-Devlet İşbirliği Projeler”imzi geliştirebilmemiz için HABİTAT’ın “ Çözümde Ortaklık” ilkesine işlerlik kazandırılmasını talebediyoruz. Bu nedenle kamuoyu yaratabilmek amacıyla Ankara’ya yürüyerek gelmek ve bu talebimizle ilgili her türlü ek bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum. Emir ve müsaadelerinize saygılarımla arz ederim.
Galip BARAN;
Turgutreis Gönüllüleri Temsilcisi ve Bodrum, Ankara, İstanbul HABİTAT Trafik Kozaları Kolaylaştırıcısı ***
T. C. CUMHURBAŞKANLIĞI; Genel Sekreterliği – 28 Haziran 2000 SAYI: B.01.0.YKB.02.-83-1065-4084; KONU: Başvurunuz Sayın Galip BARAN; Turgutreis Gönüllüleri Temsilcisi Sayın Cumhurbaşkanımıza gönderdiğiniz; HABİTAT’ın öngördüğü Sivil Toplum Anlayışına, özellikle “Çözümde Ortaklık İlkesi”ne ülkemizde işlerlik kazandırılması ve bu çerçevede ele aldığınız çevre, trafik, sigara, vergi konularında halkı bilinçlendirmeye yönelen projelerinizin desteklenmesi dileklerinizi bildiren ve randevu talep eden 25. 05. 2000 tqrihli yazınız alınmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız; gönüllü kuruluşların çevre, trafik, halk sağlığı, vergi konularında kamuoyunun bilinçlendirilmesi amacıyla, yasal çerçevede yürüttükleri etkinlikleri memnuniyetle karşılamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın, çalışma programlarının yoğunluğu nedeniyle görüşme isteğinizin karşılanmasına olanak bulunamamıştır. Bilginizi rica ederim. Oğuz ÖZBİLGEN Genel Sekreter Yardımcısı
*** Sayın Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı – 14 Ocak 2001
KONU:
A-Turgutreis Gönüllüleri olarak, devletin STK’ larla işbirliğini öngören HABİTAT’ın “Çözümde Ortaklık” ilkesinin yaşama geçmesine katkıda bulunmak amacıyla uygulamakta olduğumuz “yurttaşlık projelerimiz” e destek verilmesi,
B-Beldemizde yapılmakta olan yat limanı inşaatıyla ilgili şikayetlerimizin ciddiye alınmasının sağlanması...
Sayın Cumhurbaşkanım,
1932 doğumluyum, 1978 yılında Çekmece Nükleer Araştırma Merkezinden emekli oldum ve Bodrum’un Turgutreis Beldesine yerleştim. 1980 yılından bu yana, çevre, tüketim savurganlığı, katı atık trafik, sigara-sağlık ve vergi gibi, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren sorunların önlenmesiyle ilgili olarak , “yurttaşlık projeleri” olarak tanımlamakta olduğumuz bazı STK çalışmaları başlattım.
Değişik aşamalarda devam eden bu projelerimizde, uygulamada geliştirdiğimiz “sosyal yaptırım “olarak tanımladığımız bir yöntem uygulamaktayız. Her duyarlı vatandaşın kolaylıkla uygulayabileceği derecede basitleştirdiğimiz bu yöntemin yaygın şekilde uygulanması durumunda , “toplumsal denetim”in, diğer deyişle oto kontrol” un tabandan tavana bir uygulama olarak yaşama geçmesinin çok kolaylaşacağı inancındayız.
Önceki, 25 Mayıs tarihli, “gösterişe ve savurganlığa karşı oluşunuz ve –Kırmızıda Durma-yı önemseyişiniz bizler heyecanlandırdı” cümlesiyle başlayan , “Kamuoyu yaratabilmek amacıyla Ankara’ya yürüyerek gelmek ve bu talebimle ilgili her türlü ek bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum” cümleleriyle sona eren mektubumla Konu A’da sözü edilen çalışmalarımız için desteğinizi talep etmiştim.
Bu başvuruma, 26. 06. 2000 tarihli yazıyla, çalışmalarımızın memnuniyetle karşılandığı ancak programınızın yoğunluğu nedeniyle görüşme isteğimin karşılanmasına olanak bulunmadığı şeklinde bir yanıt verilmişti.
Konu A’da sözü edilen projelerimizde karşılaştığımız zorlukları aşmada yardımcı olmaları için Turgutreis Belediyesinden Cumhurbaşkanlığı Makamına kadar uzanan yetkililer zincirinde yer alan yetkililere, bu tür etkinlikleri başlattığımız 1989 yılından bu güne kadar geçen zaman aralığında gönderdiğim yazı ve yaptığım başvuru sayısı yüze yakındır. Eldeki mektup Cumhurbaşkanlığı katına yaptığım yedinci başvurudur. Bu başvurulara karşın, Çevre Bakanı sayın Doğancan Akyürek’in Haziran 1992 tarihli özel mektubunda yer alan: Çevre sorunlarına karşı gösterdiğiniz aşırı duyarlıktan dolayı öncelikle sizin şahsınızda tüm çevre gönüllüsü vatandaşlarımızı candan kutlarım” cümlesiyle başlayan ve “öncelikle önem verdiğiniz çevresel kirlilik konusunda yaptığınız çalışmalar takdire şayandır.
Çevre korumacılıkta devlet-vatandaş işbirliği her şeyden önemlidir. Bu nedenle siz gönüllü vatandaşlarımızın bu tür çalışmaları bizlerin gücünü artırmaktadır” Şeklindeki takdirleri ve izleyen yıllarda farklı makamların yazılı ve sözlü tebrik, teşekkür ve övgüleri dışında bir destek görmedik.
Görülüyor ki, gerek Çevre Yasası’nda gerekse Çevre Bakanı sayın Doğancan Akyürek’in mektubunda vatandaşlardan yoğun şekilde söz edildiği, onlara görev verildiği ve işbirliği beklendiği halde iş uygulamaya geldiğinde, başlattığımız STK-Devlet İşbirliği Projelerimizde karşılaştığımız zorluklar karşısında, devletin taahhüt ettiği HABİTAT’ın Çözümde Ortaklık ilkesinin de gereği olan desteği talep ettiğimizde yalız bırakılmaktayız Yine de sayın Akyürek’in “aşırı” sıfatını izafe ederek yönelttiği duyarlığım, kamu görevlilerince hafife alınmama karşın eksilmedi. Bu mektubumda dile getirilen konularla ilgili çalışmalarımızdaki katkım artarak devam etti.
Vatandaşları, sorun üreten değil, çözen özne olmaları bağlamında özendirmeyi öngören “yurttaşlık projelerimiz” in yetkililerin hafife alışları yüzünden sonuçsuz kalışının, amaca ulaşmamızı engelledikten başka, duyarlı vatandaşlar üzerinde caydırıcı etki yaptığını düşünmekten ve “bu projeleri hiç başlatmasaydım daha mı iyi olurdu” şekline bir değerlendirme yapmaktan kendimi alamıyorum. Günümüzde yaşanmakta olan, “balık baştan kokar” dedirten yolsuzlukların ve sorunların, duyarlı vatandaşların “bir şeyler yapma” potansiyelini körelttiği, gayret ve enerjilerini yok ettiği, onları daha da “bana-neci” ve karamsar kıldığı düşünülecek olursa; sayın Akyürek’in mektubunda “bizlerin gücünü artırmaktadır”diyerek övdüğü vatandaş girişimlerini hafife almanın ney mal olduğu sivil topluma umut bağlayanları düşündürmelidir. Sayın Cumhurbaşkanım,
“Kırmızıda duran, bu duruşun taşıdığı anlam nedeniyle “yurttaş” sıfatı yakıştırılan siz syın Sezer’e, “kırmızıda duran ancak durmakla kalmayıp, durmayanları da durdurduğu nedenle kendisini aynı sıfatla tanımlayan Galip Baran olarak eldeki mektubu yazışımın temel nedeni, Konu B’de dile getirilen sorunla, beldemizde yat limanı inşa eden Doğuş Holding’in denizi kirletişi (kırmızıda geçişi) ile ilgili şikayetimizin bizlerle alay edilircesine hafife alınışıdır. Şöyle ki; limanın dolgu işlemi, ilgili sözleşmede özetle “denizden kazanılacak bütün alanlarda önce alanın denize dönük sınırları taş dolgu dalgakıranlar ve/veya beton prekast duvarlarla çevrilecek ve daha sonra bu sınırlar içersindeki alanlar doldurulacaktır. İnşa edilecek dalgakıran ve /veya kıyı duvarlarının dolgu tarafına gerektiği kadar granüler filtre ve geotekstil filtreler kullanılacak ve hiçbir şekilde dolgu malzemesinin dolgu alanları dışına çıkmasına izin verilmeyecektir.” Şeklindeki açık ifadelere karşın sözü edilen önlemler alınmadan yapıldığı için, dolgu malzemesi dolgu alanları dışına çıkmakta, deniz kirletilmekte ve eko sisteme zarar verilmektedir. Sözleşmede yer alan önlemlere uyulmamakta ve şikayetlerimize karşın bu çalışmalar aylardır sürdürülmektedir.
Çevre Yasası’nda yer alan, “bütün vatandaşların ortak malı çevrenin korunması, arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması, si toprak ve havadaki kirliliğin önlenmesi, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması” şeklinde ifadesini bulan amaç ve “Çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi gerçek ve tüzel kişilerle vatandaşların görevi olup” denilerek dile getirilen ilke doğrultusundaki başvurularımızı, aylardır hafife alındıkları için çığlığa dönüşen şikayetlerimizi ilgililerin artık dikkate alması gerekmektedir.
Kirletme, deneme dolgusunun başlangıcından bu yana geçen zaman aralığında gerek Çevre Bakanlığına gerekse Muğla İl Çevre Müdürlüğüne yaptığımız 5 şikayet başvurumuza karşın devam etmektedir. Firma yetkililerinin ve inşaatı çevresel yönden kontrol etmekle görevli Çevre Bakanlığı ilgililerinin, yapılmakta olan yanlış işlemi, sözleşmede yer alan, dolgu malzemesi ile ilgili hükümle bağdaşmayan ve yetersiz bazı açıklamalarla savundukları saptanmıştır.
Dolgu malzemesinin dolgu alanları dışın çıktığı ekli fotoğraflarda açıkça görülmektedir. Konu A’da dile getirilen yurttaşlık projelerimizin amacına ulaşması, Konu B’de dile getirilen şikayetimizin ciddiye alınması ve benzer vatandaş girişimlerine örnek olabilmemiz için açık ve somut desteğinize ihtiyacımız vardır. Durumu bilgilerinize gereğini takdirlerinize saygılarımızla arz ederiz.
Galip Baran :
Turgutreis Gönüllüleri Platformu Temsilcisi
EKİ: Yat Limanı inşaatıyla ilgili, taraflar arasında yapılan sözleşmenin teknik şartnamesinde yer alan İzleme Programı./ Dolgu malzemesinin, dolgu alanında gereken önlem alınmadan döküldüğünü ve denizin kirletildiğini gösteren 3 fotoğraf / Trafik ahlakı oluşturmak için başlattığımız projede geliştirdiğimiz, vatandaş ile yurttaş arasındaki farkı ortaya koyan “ EY HALK” başlıklı çağrı niteliğindeki yazımız.
***
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği – 08 Şubat 2008
SAYI: B.01.0.YKB.02-83-173-669 / KONU: Başvurunuz
Sayın Galip BARAN
Cumhurbaşkanlığı’na gönderdiğiniz, Turgutreis beldesindeki yat limanı yapımında çevre korumaya yönelik önlemlerin alınması isteminizi içeren 14. 01. 2001 tarihli başvurunuz; aşağıda tarih ve sayısı belirtilen yazımızla Ulaştırma Bakanlığı ve Çevre Bakanliğı’na iletilmiştir. Bilginizi rica ederim. H. Bülent SERİM / Genel Sekreter Yardımcısı
***
Sayın Ahmet Necdet SEZER,
Cumhurbaşkanı – 03 Nisan 2001 KONU: Ekonomik krizsin aşılması çabalarına her kesimden destek verilmesi yolundaki çağrınıza uyarak, kiradaki evimden elde ettiğim kira gelirini düzenlenecek bir fona bir yıl süreyle yatırarak katkıda bulunma kararımın arzı.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Önceki 14. 01. 2001 tarihli mektubumda, Turgutreis Yat Limanı inşaatında projesinde öngörülen önlemlerin alınmayarak yapılmakta olan dolgu işlemiyle çevrenin kirletildiğini dile getirdim. Liman inşaatını üstlenen firmayı ve inşaatı denetlemesi gereken kamu görevlilerini şikayet ettim. Çevre Yasası’nın öngördüğü vatandaşlık görevimi yerine getirdim. Daha önceki 25 Mayıs 2000 tarihli mektubumda, Turgutreis Gönüllüleri Platformu olarak uygulamakta olduğumuz “yurttaşlık projeleri” olarak tanımladığımız sivil tolum etkinliklerimizle ilgili olarak ayrıntılı bilgi sundum. Bu defa, ekonomik kriz nedeni ile kamuoyuna açıklanan, “çağrı” olarak algıladığım, kişisel çıkar bir kenara bırakılarak, dayanışma duygusu ön plana çıkarılarak güven ortamının pekişmesine her kesimin katkıda bulunması” yolundaki sözlerinizi dikkate alarak, kiradaki evimden elde etmekte olduğum 200 Milyon TL aylık geliri, ilgili yasanın öngördüğü vergi oranını % 100’e yükselterek, bir yıl süre ile, bu amaçla açılacak bir fon hesabına yatırmaya kara , bir fon hesabı açılarak olanak sağlanması için sayın Başbakan’a başvuruda bulunmuş olduğumu arz ederim.
Galip BARAN
Turgutreis Gönüllüleri Platformu Temsilcisi
*** T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreterliği – 28 Mayıs 2001
SAYI: B.01.0.YKB.02-83-907-3019
Sayın Galip BARAN
Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorlukların aşılmasına katkıda bulunmak amacıyla, sayın Cumhurbaşkanımızın çağrılarına uyarak, kira gelirinizin bir kısmını bir yıl süreyle bu amaçla açılacak bir fon hesabına yatırmaya kara vermeniz ve “Yurttaşlığa Çağrı Yürüyüşü” ile ilgili olarak verdiğiniz bilgiler takdirle karşılanmıştır. Ekonomik güçlüklerin tüm ulusun bilinçli çabası ve katkısı ile önlenebileceğini kavrayan bir yurttaş duyarlığı sergilemeniz övülecek bir özelliktir. Bağı duyarlığınız ve “Yurttaşlığa Çağrı Yürüyüşü” girişimiz için sizi kutlar, teşekkürlerimi iletirim. H. Bülent SERİM/Genel Sekreter Yardımcısı
*** Sayın Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı – 18 Temmuz 2001
KONU: Ekonomik krizin sivil toplumun öncülüğünde aşılması konusunda başlatılacak bir kampanya için yapmanızı istediğimiz çağrı.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Ekte görülen 15. 07. 2001 tarihli “Ekonomik Krize Kökten Çözüm Önerisi” başlıklı yazı ekindeki imza kampanyası formu incelendiğinde krizin aşılması konusunda kapsamlı bir girişimde bulunma ve bu girişimi ulusal bir harekete dönüştürme çabası içinde olduğumuz görülecektir. Bu girişim2 Nisan 2001 tarihli Başbakanlığa Galip Baran adına yapılan, 03. 04. 2001 tarih ve 13490 sayı ile kayda alınan, ”Bir yurttaş olarak kiradaki evimden elde ettiğim geliri açılacak bir fon hesabına yatırarak ekonomik krizin aşılması çabalarına katkıda bulunmaya karar verdim. Bu kararın uygulanmasına olanak sağlanması” şeklinde ifadesini bulan, sonuç alınamayan başvurunun devamıdır. Başbakanlığa yapılan bu başvurunun bir jest olarak algılandığı nedenle dikkate alınmadığını düşünüyoruz. Bu başvuru ile ilgili olarak 3 Nisan 2001 tarihli bir mektupla tarafınıza da bilgi verilmiş olup bu mektuba karşılık olan 28.05. 2001 tarih ve B.01.0.YKB.02-83-907-3019 sayılı, Genel Sekreter Yrd. Sayın H. Bülent SERİM imzalı yazıda : “Ekonomik güçlüklerin tüm ulusun bilinçli çabası ve katkısı ile önlenebileceğini kavrayan bir yurttaş duyarlığı sergilemeniz övülecek bir özelliktir” Denildiği görülmektedir. Yukarıda sözü edilen, ekli, 15. 01.2001 tarihli “STK’lar ve Cumhurbaşkanlığı güvencesinde Krizden Kurtuluş Projesi” başlıklı yazı ve ekindeki imza kampanyası formunda etraflıca açıklandığı üzere; sivil toplumun öncülük edeceği, halkın katılımını sağlamada gereken önlemler dikkate alınarak tasarlanan bu kampanyaya, “güven” gereksiniminin en üst düzeyde karşılanması bakımından sizin de destek vermeniz öngörülmüştür. Yoğunlaşan spekülatif gelişmeler yüzünden aciliyet kazanan, bir köşe yazarının deyişiyle “kendi kendini azdırmağa” sürecine giren, hükümetin almaya çalıştığı önlemlerle durdurulamayacağı kaygısının artmasıyla kestirilemez hedefler yönelen krize karşı yukarıda sözü edilen, sayın H. Bülent Serim imzalı yazıda: “Ekonomik güçlüklerin tüm ulusun bilinçli çabası ve katkısı ile önlenebileceği” şeklinde ifadesini bulan halk desteğine dayalı kampanya önerimiz için yapmanızı beklediğimiz çağrıyı takdirlerinize arz ederiz.
Saygılarımızla,
Galip Baran
HABİTAT Yurttaşlar Kozası Kolaylaştırıcısı
EKİ : 15. 07. 2001 tarihli, “Ekonomik Krize Kökten Çözüm Önerisi”, “STK’lar ve Cumhurbaşkanı Güvencesinde Kurtuluş Projesi” başlıklı yazı./ Ekonomik Krize Kökten Çözüm Amaçlı İmza Kampanyası” formu 17. 07. 2001 tarihli Yarımada Gazetesi
***
T. C. CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreterliği – 11 Şubat 2002
SAYI: B.01.0YKB.02.-83-306-1075 / KONU: Başvurunuz Sayın Galip BARAN Bilgi vermek amacıyla gönderdiğiniz “Türkiye’yi Dış Borç Yükünden Kurtarma” amaçlı kampanya girişiminize ilişkin yazınız ve ekleri alınmıştır. Bilginizi rica ederim. H. Bülent SERİM / Genel Sekreter Yrd. ***
T. C. CUMHURBAŞKANLIĞI – 08 Ağustos 2002
SAYI: B.01.0.YKB.02-83-2466-6132 / KONU: Başvurunuz Sayın Galip BARAN İLGİ : (a) 15. 09. 1998 günlü, B.01.0.YKB.02-83-1622 sayılı yazımız (b) 28.06. 2000 günlü, B.01.0.YKB.02-83-1065 sayılı yazımız (c) 09. 02. 2001 günlü, B.01.0.YKB.02-83-173 sayılı yazımız (d) 28. 05. 2001 günlü, B.01.0.YKB.02-83-907-3019 sayılı yazımız (e) 11. 02. 2002 günlü, B.01.0.YKB.02-83-306-1075 sayılı yazımız Trafik Kurallarına uyma projeniz ile “Yurttaşlığa Çağrı Yürüyüşü” , “Türkiye’yi Dış Borç Yükünden Kurtarma” amaçlı kampanya girişimlerinize ve Turgutreis Yat Limanı’nın yapımında çevrenin korunmasına ilişkin başvurularınız, ilgi yazılarımızla yanıtlanmıştır. Son olarak, Yurttaşlığa Çağrı Yürüyüşü ve trafik kurallarına uyma projeniz ile ilgili olarak bilgi sunmak üzere , sayın Cumhurbaşkanımızın sizi kabul buyurmaları isteğinizi içeren 25. 07. 2002 günlü başvurunuz alınmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, ülkemizde trafik sorunun ulaştığı boyutun kaygı verici olduğunu, çağdaş yurttaşlık bilincinin ve toplumda trafik kurallarına uyma duyarlığının yaygınlaştırılması gereğini TBMM’nin 21. dönem üçüncü yasama yılı açış konuşmalarında vurgulamışlar ve başka vesilelerle dile getirmişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımızın çalışma programlarının çok yoğun olması nedeniyle görüşme isteğinizin karşılanmasına olanak bulunamamıştır. Bilginizi rica ederim.
H.Bülent SERİM/ Genel Sekreter Yardımcısı
***
Sayın Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı – 15 Ağustos 2002
KONU: Maliye Bakanlığına yaptığımız başvurunun arzı.
Sayın Cumhurbaşkanım “Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarma“ amaçlı kampanya girişimimizle ilgili “yasal düzenlemenin yapılması için Maliye Bakanlığına yaptığımız başvuruyu bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla,
Galip Baran -
Turgutreis Gönüllüleri Temsilcisi ve HABİTAT Yurttaşlar Kozası Kolaylaştırıcısı ***
Sayın Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanı – 29 Ocak 2004
KONU: Bireye “trafik bilinci” kazandırmayı öngören projemize, 2004’ün “Trafik Yılı” ilan edilişi nedeniyle verilmesini beklediğimiz destek.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Bizler, sayıca bir elin parmaklarını aşmayan gönüllüler olarak, bireye “trafik bilinci” kazandırmak ve “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısına işlerlik kazandırmada halkın işbirliğini sağlamak için bir proje uygulamaktayız. Buy ve aşağıda sayılan alanlarda uyguladığımız projelerin uzun erimli hedefi, “yurttaşlık bilinci”mizi geliştirmektir. İlkini çevre konusunda başlattığımız,tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar gibi alanlarda sürdürmekte olduğumuz çalışmalarda geldiğimiz noktada, bizler “yurttaşlık bilinci”mizi, kendimizi, “her türlü yanlış iş, davranış ve haksızlıktan sorumlu tutma” ölçüsünde geliştirmiş, diğer deyişle, “bana-necilik prangası”ndan kurtarmış bulunuyoruz.
Ne var ki, 7yıldır devam eden bu çalışmamızda, henüz halkın, “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısına işlerlik kazandırma işbirliğini sağlamada, “bir elin parmakları”nı ölçü göstermemizden de anlaşılacağı üzer, olumlu bir sonuç alabilmiş değiliz.
Bunların sayısı(Turgutreis Belediye Başkanlığına 35, Bodrum Kaymakamlığına 57, Muğla Valiliğine 29, Çevre Bakanlığına 8, Milli Eğitim Bakanlığına 6, Başbakanlığına 14, TMBB Başkanlığına 5, Cumhurbaşkanlığına 14 olmak üzere), toplam olarak 250’ye yaklaşmış bulunmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımız,
7 yıldır sürdürmekte olduğumuz bu projemizi 2004 yılında hedefine ulaştırabilmek için size sesleniyor ve bu projenin uygulamasına “Baş Öğretmenlik” görevini üstlenerek bize destek vermenizi istiyoruz. Desteğinizin, halkın bu uygulamada yer almağa ikna edilmesinde etkili bir işlev göreceğine inanıyoruz. Ayrıca bie emekli olarak, bu tür gönüllü çalışmalara öncülük etmede en uygun insan kaynağının emekliler olduğunu saptamış bulunuyorum. Desteğinizin, emeklilerin, özellikle de emekli öğretmenlerin bu göreve özendirilmelerinde yeterli olacağını düşünüyorum. Arz ederim. Saygılarımla.
Galip BARAN
Turgutreis Gönüllüleri Temsilcisi ve HABİTAT Yurttaşlar Kozası Kolaylaştırıcısı.
***
Cumhurbaşkanlığı Makamına – 07 Mayıs 2004
ANKARA
KONU: Ekte görülen, “trafik sorunun halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projemiz” e “Başöğretmenlik” olarak tanımladığımız desteğin verilmesi. Sayın Cumhurbaşkanım, Trafik haftası nedeniyle yapılan, herkesi, “kazaların önlenmesi konusunda sorumluluklarını yerine getirme” ye çağıran açıklamanızı dikkate alarak, bir önceki ( 29. 01. 2004 tarihli) başvurumuzda dile getirilen destek beklentimizi yinelemek gereğini duymuş bulunuyorum.
1996 yılında, “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısını yaşama geçirmek amacıyla Bodrum’da başlattığımız, bireye “trafikte doğru davranış” diğer deyişle, “trafik bilinci” kazandırmayı öngören projemizi, bazıları aşağıda açıklanan nedenler yüzünden, bireysel bir çalışma görüntüsü içinde sürdürmekteyiz.
Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını “örnek kural” seçerek başlattığımız, kırmızıda geçenin (kural çiğneyenin) anında, yüzüne karşı, utanmaktan başka bir tepki göstermeyecek şekilde uyarılmasını öngören uygulamayı, tanısını uzmanların koyabileceğini sandığımız bazı zorluklar yüzünden yaygınlaştıramadık. Sözü edilen, “sosyal yaptırım” olarak tanımladığımız yöntemle uyardığımızda kırmızıda duran, hatta özür de dileyen insanları, kendilerinin de başkalarını aynı yöntemle uyarmaları,adınıza yapılan çağrıda sözü edilen sorumluluğu yerine getirmeleri, gerektiği konusunda ikna edemedik. Yukarıdaki açıklamalar; “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısının yaşama geçebilmesi konusunda halkı işbirliğine ikna etmenin, bunun kaçınılmaması gereken bir görev olduğu anlayışını hakim kılmanın bizi aşan bir sorumluluk olduğunu göstermiştir.
Destek verilmesini beklediğimiz proje, diğer taraftan, ilk ve orta öğretim okullarında “uygulama dersi” olarak dikkate alınması önerisiyle M.E. B’ na sunulmuş olup, M.E.B. Talim, Terbiye Kurulunca değerlendirilmek üzere kayda alındığı öğrenilmiştir.
Önceki başvurumuzda da dile getirildiği üzere, dokuz ayrı başlık altında toplanan bazı toplumsal sorunların önlenmesi amacıyla başlattığımız, “yurttaş üretme projeleri” olarak tanımladığımız çalışmalarımızla ilgili olarak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına yaptığımız başvuru sayısı 250’yi aşmış bulunmaktadır. “Başöğretmenlik” olarak tanımlayabileceğimizi düşündüğümüz desteğinizi açıklana nedenlerle, bir defa daha talep ediyoruz.
Saygılarımla arz ederim,
Galip BARAN
Turgutreis Gönüllüleri Platformu Temsilcisi ve HABİTAT Yurttaşlar Kozası Kolaylaştırıcısı.
EKLERİ: M.E.B’na yaptığımız 15. 02. 2004 tarihli başvuru “Trafik sorunun halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”. M.E.Bakanlığı T. T. K. Başkanlığının ilgili cevap yazısı
***
T. C. CUMHURBAŞKANLIĞI Genel Sekreterliği – 07 Haziran 2004
SAYI: B.01.0.YKB.02-83-680-2953 / KONU: Başvurunuz
Sayın Gali BARAN İLGİ :
(a) 07.05. 2004 GÜNLÜ BAŞVURUNUZ. (b) Milli Eğitim Bakanlığı’nın 10. 03. 2004 günlü, B.08.TTK.0.01.01.02-2384 sayılı yazısı Bodrum’da başlattığınız bireye trafikte doğru davranış kazandırmayı amaçlayan projenizin yaşa geçirilmesi konusunda sayın Cumhurbaşkanımızın desteklerini beklediğinizi bildiren ilgi (a) başvurunuz alınmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız trafik sorunun ulaştığı boyutun, konunun her yönüyle iyi incelenmesini ve hızla, önlemler alınmasını gerektiren düzeye vardığını değerlendirmekte ve bu nedenle sorunun uluslararası kabul edilebilir ölçülere indirgenmesine katkısı olan girişimleri yararlı görmektedirler. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’nca yapılan değerlendirme sonucunu anılan Bakanlıktan izlemeniz uygun olacaktır. Bilginizi rica eder, başarılar dilerim. H. Bülent SERİM / Genel Sekreter Yardımcısı
***
(dobra-dobra)
CUMHURBAŞKANINA AÇIK MEKTUP – 20 Ocak 2006
SAYIN CUMHURBAŞKANI,
* YENİ YIL MESAJINIZDA, “Cumhuriyet’in temel niteliklerini çok yakından ilgilendiren sonuçsuz tartışmalarla gündem yaratmak yerine, gerçek sorunlara eğilinmesi, sorunların aşılabileceği inancının her koşulda korunması; ulusa, devlete, demokrasiye güvenilmesi; sevinçte ve tasada, hak ve ödevlerde, nimet ve külfette ortaklık ve birlikte yaşama isteği” İÇİNDE OLUNMASI GEREKTİĞİNİ VE” dış dünyadan, Cumhuriyet’in nitelikleri ve devletin temel kurumları ile ilgili dayanağı olmayan açıklamalar yapılmasının bizleri başka düşüncelere götürdüğünü, Türkiye’nin uluslar arası ilişkilerde başkalarının yönlendirmesi ya da istemleri doğrultusunda hareket etmeyeceğini” DİLE GETİRDİNİZ. Lozan’ın kimi kurallarını tartışmaya açmak istenmesini anlamsız ve kabul edilemez bir girişim OLARAK TANIMLADINIZ VE BAZI UYARILATDA BULUNDUNUZ. DİĞER TARAFTAN, “TRAFİK SORUNU”YLA DA İLGİLİ OLARAK DA BAZI UYARILAR YAPTINIZ, MESAJLAR VERDİNİZ:
* (8 Mayıs 2005; Gözcü): “Tüm yurttaşları trafik kurallarına uymaya, dikkatli olmaya ve trafikte bilinçli davranma” ya, ÇAĞIRDINIZ.
* (8 Haziran 2003; Akşam) “Yapılan uyarılara, denetimlere ve gösterilen tüm çabalara karşın trafik kazaları ülkemizin çözüm bekleyen öncelikli sorunları arasındaki yerini korumaktadır. Trafik kazalarının önlenebilmesi için her yurttaşımız üzerine düşen görev ve sorumlulukları yarine getirmeli, kurallara uymalı, başkalarını bu doğrultuda yönlendirmelidir” DEDİNİZ. SAYIN SÜLEYMAN DEMİREL DE (1996 YILINDA) BENZER MESAJLAR VERDİ VE UYARILAR YAPTI:
* “Toplumumuzdaki bilinçsizlik trafik problemini yoğunlaştırmıştır.”
* “ Cumhurbaşkanı, trafik sorunun çözümü için toplumun seferber olması gerektiğini düşünmektedir. Vatandaşlarımızı kurallara riayetkar olmaya çağırmaktadır.
* “Trafik kurallarına uyulması bir vatandaşlık görev ve sorumluluğudur. Vatandaşlarımı kurallara riayet etmeye davet ediyorum”
* İstediğiniz kadar iyi kanun yapın, kişi bilinçten mahrumsa kanun neye yarayacak ki!”
* “Bu kampanyayı himaye ediyorum. Bu sorundan kurtulmanın yolu, bilinçli kişilerden müteşekkil bilinçli bir toplum olmaktır. Yani, insanı 10 sene, 20 sene okutmaya lüzum yok”
* “Bu kampanya, toplumun bilinçlenmesine yönelmiş çok güzel bir çalışmadır. Yardımcı olursanız, can kurtarmaya yardımcı olursunuz.”
* “Bu kampanyayı hep beraber yapalım ve yapanların sayısını çoğaltalım.” “Böylesine insani, bir hareketi başlatmaya girişmiş bulunan Bayındırlık Bakanlığımıza ve Karayolları Genel Müdürlüğümüze, gönüllü kuruluşlarımıza ve destek verdiğiniz için sizlere, hepinize teşekkür ediyorum. Halkımızın, - Ölmeyin ne olur! – ve – Ne olur yaşayın- mesajlarımı duyması lazım”
* “Toplumumuzun, Meclisimizin ve devletimizin bu husustaki gayretleri, daha çok arttırılmalıdır.” SAYIN CUMHURBAŞKANI, 1996’DAN BU YANA 10 YIL GEÇTİ. VERİLEN MESAJ VE YAPILAN UYARILARIN, “yurttaşların bilinçli davranmalarını, her yurttaşımızın üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmesini, başkalarını bu doğrultuda yönlendirmesini” SAĞLAMADIĞI; “toplumu seferber etmeğe, bilinçli kişilerden müteşekkil bir toplum oluşturmağa” YETMEDİĞİ GÖRÜLDÜ… BİZLER, ÖRNEĞİ EKTE GÖRÜLEN “YURTTAŞ”IN ANDI’NDA SAYILAN ALANLARDA YAPMAKTA OLDUĞUMUZ “OKUL DIŞI EĞİTİM” ÇALIŞMALARI İLE, YENİ YIL MESAJINIZDA DİLE GETİRİLEN “gerçek sorunlar”IN BAZILARININ ÖNLENMESİNDE ÜSTÜMÜZE DÜŞENİ YAPMA ÇABASI İÇİNDEYİZ. YILARDIR DEVAM EDEN BU ÇALIŞMALARIMIZDA TRAFİK SORUNU HALKIN İŞBİRLİĞİNDE ÇÖZMEYİ VE DEMOKRASİYİ TABANA YAYMAYI ÖNGÖREN BİR PROJE GELİŞTİRDİK. BU PROJENİN UYGULAMASINDA, EKTE GÖRÜLEN, TRAFİK BİLİNCİNDEN YASA BİLİNCİNE” BAŞLIKLI YAZIMIZDA DA AÇIKLANDIĞI ÜZERE, “YASA BİLİNCİ”MİZ İLERİ DÜZEYDE GELİŞTİ. NE VAR Kİ, SÖZÜ EDİLEN PROJEMİZİN VE “BİLİNÇ” ANLAYIŞIMIZIN TOPLUM TARAFINDAN CİDDİYE ALINMASINI SAĞLAMAKTA BAŞARILI OLAMADIK. BU KONUDA KARŞILAŞTIĞIMIZ ZORLUKLARI AŞABİLMEK VE DEVLETİN TRAFİKLE İLGİLİ KURUM VE KURULUŞLARIYLA İŞBİRLİĞİ YAPABİLMEK İÇİN YAPTIĞIMIZ BAŞVURULARIN SAYISI 300’Ü BULDU. BU BAŞVURULAR PRATİK BİR YARAR SAĞLAMADI. BU DURUM KARŞISINDA, SİZDEN, 25. 07. 2002 / 2. 01. 2004 VE 7. 05. 2004 TARİHLİ BAŞVURULARIMIZLA DESTEK TALEP ETTİK. GENEL SEKRETERLİKÇE BU BAŞVURULARA VERİLEN CEVAPLAR DA, ARŞİVİMİZDE YENİ BİR “AFERİN-NAME OLARAK YER ALMANIN ÖTESİNDE BİR İŞE YARAMADI. SON OLARAK HAYIRLI SABANCI LİSESİ’NİN AÇILIŞI İÇİN TURGUTRİS’E GELİŞİNİZDE ELDEN VERDİĞMİZ DOSYA İLE SORUNLARIMIZI ARZETME ÇABAMIZ DA AYNI ŞEKİLDE İR İŞE YARAMADI. BİZLER, YİNE DE, “YURTTAŞ”IN AND’INDA VERDİĞİMİZ SÖZÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN, BİREYSEL BİR GÖRÜNÜŞ İÇİNDE DE OLSA, ÇALIŞMALARIMIZI KARARLILIKLA SÜRDÜRMEKTEYİZ. SÜRDÜRMEK ZORUNDAYIZ. ZİRA, HAVASINI SOLUYANA BORÇLU HİSSETTİREN BİR HAVASI VAR BU ÜLKENİN. SONUÇ OLARAK, YAŞADIKLARIMIZ “YASA BİLİNCİ”MİZİ ÖYLESİNE GELİŞTİRDİ Kİ, BİZLER ADETA KENDİ POLİSİMİZ OLDUK. BU SONUÇTAN HAREKETLE;
* BU ÜLKEDE YAŞAYANLARIN “YASA BİLİNCİ” BÖYLESİNE GELİŞTİĞİNDE, YENİ YASALAR YAPILMASINA, POLİSİYE ÖNLEMLER ALINMASINA, SAĞA SOLA KAMERALAR YERLEŞTİRİLMESİNE GEREK KALMAYACAĞINA,
* DIŞ DÜNYADAN KJAYNAKLANAN SORUNLARLA BAŞETMEMİZİN ÇOK KOLAYLAŞACAĞINA, İÇTENLİKLE İNANDIĞIMIZI BİLMENİZİ İSTİYORUZ. SAYGILARIMIZLA. GALİP BARAN TURGUTREİS GÖNÜLLÜLERİ PLATFORMU TEMSİLCİSİ VE HABİTAT YURTTAŞLAR KOZASI KOLAYLAŞTIRICISI EKİ: (1) “YURTTAŞ”IN ANDI, (2) “TRAFİK BİLİNCİNDEN YASA BİLİNCİ”NE
***
(III.) CUMHURBAŞKANI’NA “AÇIK DİLEKÇE”... 08 Mayıs 2008
Sayın Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı
KONU: Yıllardır devam eden “Okul dışı eğitim çalışmaları”nda geliştirdiğimiz “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma” projemizin İlk ve Orta Öğretim Okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Bizler, bir elin parmaklarını bulmayan sayıdaki varlığımızla, yıllardır; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli servet, imar, iş ahlakı, her şeyi devletten bekleme alışkanlığı sorunlarının yaşandığı alanlarda bazı “okul dışı eğitim çalışmaları” yapıyoruz.
(a) Yaklaşık 20 yıldır devam eden bu çalışmaların bir aşamasında; yeni bir bilinç anlayışı geliştirdiğimizin ve yaşam tarzımızın toplumun çıkarını gözetecek biçimde, Kur’anı Kerim’in Haşr Suresi 9. Ayetinde sözü edilen İsar kavramı ile bire-bir örtüşecek şekilde değişmeğe başladığının farkına vardık. Sonuçta, içimizden gelen bir sese uyarak, başkalarının farkında olmadıkları, olsalar bile umursamadıkları sorunlarla ilgilenmeğe başladık. Bu ilgiyi “toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladık.
(b) Sözü edilen çalışmaların daha ileri bir aşamasında, “yasa bağımlısı” olarak tanımlanabilecek bir kişilik ya da özellik edindiğimizi; yurdumuzu ve milletimizi kendimizden çok sevmeğe başladığımızı fark ettik. Nasıl yaşadığımızı görenlerin, bizleri, “herkes sizin gibi olsa” ve “sizin gibilerin sayısı çoğalmalı” benzeri cümlelerle övdüklerini görünce; “toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız kavramın yaşama geçmesi ve “yasa bağımlıları sayısının artması” durumunda, “birlik beraberlik” beklentilerimizin, ulusal bütünlüğümüzün, diğer deyişle, “yurtta barış”ın gerçekleşeceğine, bu sonucun “dünya barışı” için örnek teşkil edeceğine inandık.
* Ancak, bu noktaya gelmemizi sağlayan, devletin “iş yükü”nü azaltmayı hedef aldığı açıkça görülen çalışmalarımızda türlü sorunlarla ve engellerle karşılaştık.
* Bu sorunları ve engelleri aşabilmek için, aralarında Cumhurbaşkanlılığı Makamı’nın da bulunduğu kurum ve kuruluşlara yaptığımız, olumlu bir sonuç alamadığımız başvuruların sayısı 300’ü aştı.
* Sözü edilen makamlar, yaptığımız çalışmaları, uyguladığımız örnek projeleri doğru değerlendiremediler hak ettiğimiz ilgiyi gösteremediler, bizlerle işbirliği yapamadılar.
* Aynı çalışmalarda geliştirdiğimiz, İlk ve Orta Öğretim Okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması için M. E. Bakanlığına başvurusunu yaptığımız, “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma” projesi ciddiye alınmadı.
* Sözü edilen projenin İstanbul’daki uygulamasını yaptığım sırada gözaltına alındım.
* Yukarıda değinilen“ bilinç anlayışı”, “toplumsal sorumluluk bilinci” ve “yasa bağımlılığı” konularında İlk ve Orta Öğretim Okulları Öğrencilerine konferans vermek amacıyla Muğla Valiliğine yaptığım başvuruya “olur” verilmesi üzerine vermeğe başladığımız konferanslar ertesi yıl Bodrum Kaymakamlığınca engellendi.
* “İş yükü”nü azaltma çabası içinde olduğumuz kurum ve kuruluşların bu olumsuz davranışlarına karşın; bizler, başta sözü edilen çalışmalarımızı ara vermeksizin sürdürdük… Sayın Cumhurbaşkanı, Geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesinde yer alan bir haberden, sizin “Trafikte dikkat, 10 bin hayat” adıyla başlatılan bir kampanyaya destek verdiğinizi öğrendik
* Bu haber üzerine, tedvir etmekte olduğunuz Cumhurbaşkanlığı Makamına bir daha başvurmak ve destek istemek gereğini duyduk...
* Hürrriyet’teki haberde,“herkesi kurallara uymaya mecbur etMELİyiz” dediğinizi okuyunca; yıllardır yapılan “trafik kurallarına uyaLIM, uymayanları uyaraLIM“ ya da “çevremizi temiz tutaLIM” çağrılarında görüldüğü gibi ; “meli”, ”malı” ve “lim”, “lım” takıları kullanılarak dile getirilen çağrı ve önerilerin bir işe yaramadığı gerçeğine dikkat çekmemizin uygun olacağını düşündük.
* Hürriyet’teki haberde, ayrıca, “Trafikte dikkat, 10 bin hayat” kampanyasının amacını, “üç yılda ölüm oranını üçte bire indirmek” şeklinde ifade etmiş olduğunuz da kaydediliyor.
* Bizler, yukarıda sözü edilen“Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma” projesinin İlk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konularak yaşama geçirilmesi durumunda, sözünü ettiğiniz oranın, çok daha kısa zamanda, çok daha aşağıya, çok daha kolaylıkla çekilebileceğini savunuyoruz. Sonuç olarak; size, “okul dışı eğitim çalışmaları” mızla ilgili olarak bir brifing verme önerisinde bulunmamızın uygun olacağını düşünüyoruz. Brifing önerimizi, “Çevre”, “tasarruf ”, “trafik ” ve “vergi ” gibi konularda ne kadar bilinçsiz bir toplum olduğumuzu dikkate alarak olumlu karşılayacağınıza inanıyoruz Durumu bilgileriniz ve gereğini takdirlerinize arz ederiz.
Saygılarımızla,
Galip BARAN – REKTÖR Bilinç Üniversitesi,
Turgutreis Bilinçolog, Yasa Bağımlısı, “Bencil Varlıkların Üstüne Vazife Olmayan İşler” ve “Yurtta Barış” Uzmanı - HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı
TEL: 0252.382 34 77-0535.844 84 76
E-posta: galipbaran@ttmail.com - galipbaran@mynet.com

23 Haziran 2008 Pazartesi

CUMHURİYET VE
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ…
Galip BARAN, Rektör
Mustafa Kemal Atatürk (ve arkadaşları) Cumhuriyet’i kurdu. Sahip çıkma, yaşatma, geliştirme sorumluluğunu izleyen nesillere, yani,(bizlere) bıraktı.
Sahip çıktık, yaşattık, geliştirdik ve Cumhuriyet'in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli; İlmi hür, irfanı hür, vicdanı hür muhafızları olabildik mi?...
Ben (ya da biz) de bir “Bilinç Üniversitesi” kurdum (k). Bu üniversiteye sahip çıkma, yaşatma ve geliştirme sorumluluğu izleyen nesillere aittir… Cumhuriyet’i kurma konusunda Atatürk’ün yaptığı gibi; Benim (bizim) yaptığım(ız) da devamı getirilmesi gereken bir “İLK ADIM” dır. Aksi takdirde, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet gibi, yerinde sayacak bir “GİRİŞİM” yani !... Cumhuriyet geliştirilmeye muhtaç bir “REJİM”; Bilinç Üniversitesi de, geliştirilmeyi bekleyen, bu bağlamda ellerinizden öpmek için sabırsızlanan bir “KURUM” dur.
Bilinç Üniversitesi’ni merak edenlere ve “Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkmak” tan söz edenlere saygıyla duyurulur.

10 Haziran 2008 Salı

PEKİ !.. 'NİÇİN !..' BİZİMLE İŞBİRLİĞİ YAPMAMIŞ ?...

ÖNERİ METNİ VE BELGE: 18 Mart 2008 Salı
MİLLİ EĞİTİM BAKANI'NA "EMİRNAME"
HÜSEYİN ÇELİK’E "EMİR-NAME"
Doç. Dr. Hüseyin Çelik
Milli Eğitim Bakanı
Sevgili Çelik;
Ben seni “kendim” den çok seviyorum.
Seviyorum zira ben, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi” ni özümseyenlerdenim.
Bu ilke, diğer taraftan, “yaratılanı sevmek” tir bilirsin. Sen ve ben “70 milyonluk dev bir aile”nin bireyleriyiz, üstelik !…Bilirsin ki, “bencil bir varlık”, yurdu ve milleti, “özden çok”u şöyle dursun, “kendisi kadar” bile sevemez. Sevginin bu kadarı “sencil bir varlık” olmayı; Başka bir deyişle, “diğerkâm” ya da “özgeci” bir kişilik edinmeyi ve “kendini aşmayı” gerektirir.Sencillik, diğerkâmlık, ya da özgecilik; bildiğin gibi, “Haşr süresi 9. Ayetin” nde yer alan bir kavram olup, mutluluğu başkasının mutluluğunda bulan, (eş deyişle) nefsine hükmedebilen insanın özellikleridir.Şöyle ki; ( Kur’an-ı Kerim ve Yüce Meali- Elmalılı Hamdi Yazır- Ayfa Basın) “Muhacirlerden önce Medine’yi yaşama ve iman yurdu edinmiş olanlar, kendilerine hicret edenlere muhabbet beslerler ve onlara verilenden nefislerinde bir kaygı duymazlar; Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, muhacirleri kendilerine tercih ederler. Her kim nefsinin hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa ereceklerdir!”
Bizler; Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlâkı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yıllardır devam eden okul dışı eğitim çalışmalarımızda eylediğimiz ameller sayesinde “insan-ı kâmil”, eş deyişle, “sencil varlık” olma konusunda küçümsenemeyecek bir YOL ALDIK. Çalışmalarımızı izleyenler, “ibadet ediyorsunuz”, “herkes sizin gibi olsa” ya da “sizin gibilerin sayısı çoğalmalı” benzeri değerlendirmeler yapmaktalar…Ben, “sencilik” kavramını özümsemiş bir varlık olarak;· Bu yazının sonunda da görüldüğü üzere; Bilinçolog, Yasa Bağımlısı, HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı,· “Bencil varlıkların üstlerine vazife olmayan işlerin” uzmanı,· Türkiye Cumhuriyeti Devletini “dış borç boyunduruğundan” kurtarma girişiminde bulunan bir insan da oldum. (Ne var ki, bu girişimi ne sizden önceki ne de sizin de içinde bulunduğunuz 59. ve 60. Hükümetlere kabul ettiremedim.) Bu yazının (NAME’nin) bir benzerini Sevgili Erdoğan’a da gönderdim. Sayın Deniz Baykal’a, ilkokulda her sabah okunan “ANDIMIZ” da yer alan, “yurdu ve milleti özden çok sevme dersini” vermekle çok meşgul olduğu için olacak, gönderdiğim NAME’yi okuyacak vakti bile bulamadığını sanıyorum., sevgili Erdoğan’ın... Diğer taraftan, “okul dışı eğitim” çalışmaları, bize, “yurdu ve milleti özden çok sevmeyi” öğretmekle kalmadı;
* “Yurtta barış-dünyada barış” için çalışmayı,
* “Atatürk’ün açtığı yolda gösterdiği hedeflere yürümeyi”,
* “Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızı olmayı” da öğretti.Sevgili Çelik,Bu ülkede yaşayanların yüzde doksanın üstünde bir çoğunluğu Müslüman ise, Haşr suresi 9.cu Ayeti “sencil, diğerkâm, özgeci varlık,” olmayı öngörüyorsa ve dinimizde, Arapçası “emri bil maruf- nehy-i anil münker” olarak bilinen; İyiyi, güzeli, doğruyu desteklemeyi; Kötüyü, çirkini, yanlışı engellemeyi emreden bir kavram varsa, buna rağmen “yurtta barış” yoksa, varın siz hesap edin “okul dışı eğitim”in önemini…Sayın Çelik,Diğer yandan, geçenlerde basından “din dersi” nde ısrar ettiğini öğrendim. (Bakan Çelik zorunlu din dersinde ısrarlı; 10 Mart 2008; Milliyet) Bize göre zorunlu olması gereken asıl şey: “din” dersinin yanında “bilinç” dersinin de konulmasıdır.Bizler, yukarıda sözü edilen çalışmalarla “bilinç” konusunda da uzmanlaştık.Örneğin; ben, başta da açıkladığım üzere, “Bilinçolog” oldum.Diğer taraftan, “bilinç” konusunun ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması için senin Bakanlığına yaptığım başvurular dikkate alınmadı. Bu konudaki düşüncemi, önceki yıl, Muğla Valiliği “oluru” ile Bodrum’da İlk ve Orta Öğretim Okulları öğrencilerine verdiğimiz “bilinç konferansları”nda da dile getirdim. (Okullara Bilinç dersi konulmalı/19. 06. 2006/Hürriyet-Ege)
Sırası gelmişken, sözü edilen konferanslarım, ertesi yıl Bodrum Kaymakamlığı tarafından engellendi. ( Bodrum Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 15. 12. 2006 tarih ve / SAYI: B.08.4.MEM.4.48.01.02.050/7649)
Ayrıca, “bilinç konferansları”nı yaygınlaştırılmak amacıyla bir sempozyum düzenlemek istedim. Bu konuda yaptığım başvuruya Muğla Milli Eğitim Müdürü bunun için bir “usta öğretici” belgesine ihtiyaç olduğunu ve bunun kendisini aştığı yanıtını verdi.
Sözü edilen belge için Bakanlığınıza Muğla Valiliği aracılığıyla yaptığım başvuruya mevzuatta, “bilinç” konusunda “usta öğretici” belgesi verileceğine dair bir kayıt bulunmadığı yanıtı verildi. (Muğla Valiliği Milli Eğitim Müdürlüğü/ 18. 09. 2006/ SAYI: B.08.4.MEM.4.48.00.03/324-22487)Sevgili ve Değerli Çelik,“Çevre, tasarruf, trafik, vergi ve hepsinden önemlisi “toplumsal sorumluluk bilinci” gibi halkın umursanadığı kavramları dikkate alarak: “yurdu ve milleti özden çok sevme” ilkesinin yaşama geçmesini önemsediğine inanarak, “eğitim ordusunun komutanı” sıfatını da göz önünde tutarak, “bilinç” konusunun İlk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması için Bakanlığına yaptığım, sonuncusu 8.09.2005 tarihli T.T. Komisyonu’nda HASIRALTI edilen başvurularımı dikkate almanı;
“EMRETMEK” gereğini duyuyorum…
HER ŞEY DOÇ. DR. HÜSEYİN ÇELİK’TEN BEKLENMEMELİ…
Ayrıca, yukarıda sözü edilen, “usta öğretici” belgesi”ni nereden, ya da hangi kurum ya da kuruluştan temin edebileceğim konusunda da yardımını bekliyorum.Sevgi ve saygılarımla..
Galip BARAN
Bilinçolog-Yasa Bağımlılığı ve İnsan Davranışları UzmanıHABİTAT; Mevlâna, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme ve “Yurtta Barış Dünyada Barış” Kozaları Kolaylaştırıcısı
TEL: 0252.382 34 77-0535.844 84 76, e-posta: galipbaran@ttmail.com
WEB:http://www.turkcelil.com/, http://www.galipbaran.blogspot.com/