30 Aralık 2010 Perşembe

Prof. Dr. Akif Çukurçayır
ERDEM ÖĞRETEN 
BİR DELİ’NİN (!) HİKÂYESİ
***
(Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır/Yurttaşsız Demokrasi/Çizgi Kitabevi)
Bazen normal olan anormalleşir. 
Herşey anormalleşince, normal diye bir şey kalmaz... İstisnalar kaideyi (kuralı) bozmaz deriz... 
Bir de bakarız ki, istisnalar yaşam biçimi olmuş, artık kuralı kaideyi kimse hatırlamaz olmuş...
Hukuk güya vardır. Ama hukuk o kadar farklı yollardan ihlal edilir ki kalbura döner... Ama yine de birileri çıkıp der ki, “hak var, hukuk var...” Hukuk, günümüzde en iyi manipüle edilen alanlardan birisi... Baksanıza, herkesin hakimi, savcısı ayrı neredeyse... “Benim hâkimim, benim mahkemem” sözlerini sık sık okuyoruz basından...
Neyse, bugün başka bir hikâye anlatacağım... Başlığa “Bir Deli’nin (!) Hikâyesi” dediysem de, anlatacağım kişi deli falan değil... Fakat biraz öyle tanınıyor...
Birkaç yıl önce, telefonla beni aradı bir kitabımı alıp halka dağıttığını falan söyledi... Yani böyle bir konuşmaya “şok” olmazsınızda ne yaparsınız... Herkesin kitaptan kaçtığı bir çağda, adamın biri yüzlerce kitap alıp dağıtıyor... Başka yazarların kitaplarını da bana hediye etti.. E, tabi bu harekete bakıp adama deli dersiniz... Halka niye kitap dağıtasın be adam?
Bahsettiğim kişi, Bodrum Turgutreis’de yaşıyor... Adı, Galip Baran… Yetmişli yaşlarda... Herkese göre O bir deli... Emekli olunca kendini toplumsal işlere adamış (!)... Ama dedim ya çoğuna göre o bir deli...
Yaptığı işlerden bazı örnekler anlatayım... Deli olup olmadığına siz karar verin...
Kendini “bilinçolog” diye tanımlıyor.
Hatta kendini “Bilinç Üniversitesi Rektörü” diye tanımlıyor.
Şu kavramların güzelliğine bakınız… “Bencillik yerine, sencilliği içselleştirmeliyiz!” diyor.
Mesela, bütün yazarlara, sanatçılara, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Meclis Başkanına, Genelkurmay Başkanına... Aklınıza hangi kurum ve yetkili gelirse, o kurum ve kişiye mektuplar yazıyor... Bu mektuplarda, toplumsal sorunlara, haksızlıklara, adalet arayışlarına yer veriyor ve bunları da yayınlıyor...
Mesela, “kırmızı ışıkta dur!” kampanyaları düzenliyor... Birçok şehirde yanına aldığı gençlerle halkın dikkatini çekmeye çalışıyor... Trafik kurallarına uymanın önemli bir uygarlık göstergesi olduğunu anlatmaya çalışıyor...
Mesela, yerlere “izmarit” ve diğer çöplerin atılmaması için kampanyalar düzenliyor... Bunların çoğu yerel ve ulusal basında defalarca yer aldı...
Toplumsal ve siyasal sorunlarımızın temelinde insani zaaflarımızın olduğunu herkese ve heryere duyurmaya çalışıyor... O’na göre bütün sorunların kaynağında “bencillik” var... Herkes, hoyratça kendi rahatı için başkalarını ve toplumu feda edebiliyor... 
O halde çözüm nedir?
GALİP BARAN
Çözüm, günümüzde artık neredeyse hiç yaşamayan ve çoğuna göre “antikalaşmış” özverili olma... 
Kendisinin ifadesine göre, “Sorun bencillik, çözüm sencillik”... Eskilerin kullandığı kelimeyle “diğergamlık...” Kendinden önce başkasını ve toplumun yararını düşünmek... Artık bu düşünce ve duygular, “antika...” Eskiciler çarşısında ya 
bulunur ya bulunmaz... O yüzden de, böyle insanlar deli...
Bırakın özverili ve diğergam olmayı, insanların en kutsal duygularını kullanarak, insanların varını-yoğunu elinden alan, kanını emen haşeratla dolu etrafımız... Oysa, diğergamlıkta, bu toplumun neredeyse “kutsalları” arasında idi...
Bir de, yaşadığı kentte bir “Belediye Takip Merkezi” kurduğunu söylüyordu... Belediyenin kararlarını, etkinliklerini ve yanlışlarını izleyip halka duyuruyordu... Elbette belediyeler böylelerini sevmez... Ama o kadar harika bir fikir ki, keşke her kentte bir “Belediye Takip Merkezi” kurulsa... Halkın ve devletin kaynaklarını, holdinglere, şirketlere ve bilumum akrabaya “peşkeş” çekenlere göz açtırılmasa... Nerdeeeee....
Bahsettiğim bu deli (!) diyojen gibi... Delice aydınlatma hummasına tutulmuş ve bir delice şey daha yapmış... Okuyunca belki çok güleceksiniz ama, bana göre olması gerekeni yapmış... Kendince sanal bir “Bilinç Üniversitesi” kurmuş ve kendini onun rektörü ilan etmiş...
Bana göre toplumdaki anormalliklere, bilinçsizliklere ve aptallıklara verilecek en güzel tepki... Biraz Hoca Nasreddin tepkisi gibi... Adı bile muhteşem, “Bilinç Üniversitesi.” Zaten bazı düşünürler, bu çağı “aptallıklar çağı” olarak tanımlamıyor mu? Adeta uyuşturulmuş bilinçlerle varlığın ve yokluğun farkında olmayan, hayatını sorgulama mecali kalmamış zavallılardan oluşan bir topluma verilecek en iyi uyarı: Bilinç Üniversitesi... En fazla neyin eksiği yaşanıyor, canım memleketimizde? Elbette, “bilinç!”
Bu adam, evet deliliğe çok yakın... Ama, acaba yaptıkları ve söyledikleri kaybettiğimiz, unuttuğumuz, üzerine asit döküp yok ettiğimiz, bizi biz yapan değerlerimiz olmasın...
Çalmak, çırpmak, kayırmak, rantiye ve şantiye kurmak akıllılık da, toplumu bilinçlendirme çabaları delilik mi?
Kim bilir, belki öyledir!
Kim deli, kim akıllı?
Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR
Selçuk Üniversitesi, KONYA

8 Aralık 2010 Çarşamba

bilinç üniversitesi'nden.....

SEVGİ VE MEVLANA
(Bilinmeyen Mevlana/ Burhan Yılmaz/ sayfa 161/özet)
1. Sevgi yaratıcı güçtür.
2. Sevgi yaşamın anahtarıdır.
3. Sevgi hayatın ta kendisidir.
4. Sevgi kötünün içindeki iyiyi dışarı çıkarmaya çalışır.
5. Gerçek sevgide bilgelik (x) vardır.
6. Ruhsal gelişmemizin temeli sevgidir.
7. Sevgi olmadan bilgiyi kullanamazsınız.
8. Ruhun en yüce efendisi sevgidir.
9. Çünkü sevgi Tanrı’dır. (x) :
Bilge : Her şeyi bildiği gibi, bildiği şeyleri de iyi ve sağlam bilen, bilgisini kendisi ve başkaları için en yararlı bir biçimde kullanabilen, iyi ahlâklı, olgun kimse.
Bilgelik: (1) Bilge kimsenin taşıdığı nitelik, bilge olma durumu.
(2) fels. Herkesin ulaşamadığı, derin, kapsamlı , bütünsel bilgi.
HİKMET.
(3) fels. Kendini tanımanın bilgisi. VUKUF
“ Yurtta Barış” olmasını istiyorsanız EĞER,
“Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemeniz YETER.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 - E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com / www.galipbaran.blogspot.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.
NOT;
• “Yurtta Barış” için çalışmak,
• Cumhuriyeti ilelebet yaşatmak,
• Atatürk’ün Ruhu’nu şadetmek isteyenler,
Bu iletiyi çoğaltıp dağıtabilirler.