25 Şubat 2010 Perşembe

NİMET ÇUBUKÇU’YA
AÇIK MEKTUP
Nimet Çubukçu,

Milli Eğitim Bakanı
Sayın Çubukçu,
19 Mayıs günü akşamı NTV’de gençlerle yapılan bir programda sizi dinledim. Öğrencilerden birisinin öğrenci Andı’nın kaldırılması gerektiği yolundaki sözü üzerine, “konu tartışılabilir. Acaba böyle bir şeyi ilköğretim çağında değil de daha sonra mı versek” dediniz. Konu 21 tarihli Posta Gazetesi’nde “Öğrenci Andı gerilimi” başlığı altında bir haber olarak yer aldı…
Biz birkaç kişi çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, yaklaşık 20 yıldır devam eden “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmaları yaparken sözü edilen ilkeyi içselleştirdik, özümsedik.
Şu var ki, “bencil bir varlık”ın, yurdunu ve milletini, “özden çok”u şöyle dursun, “özü kadar “ bile sevemeyeceğini de aynı çalışmaları yaparken öğrendik.
Bizler, sözü edilen And’ın, anlamını daha iyi anladığımız çağlarımızda, örneğin üniversitelerde, mezuniyet günlerinde, keplerin havaya atıldığı törenlerde de içilmesini yıllardır öneriyoruz.
Diğer taraftan; yurdunu ve milletini özünden çok sevip sevmediğini kime sorsanız alacağı
nız yanıt istisnasız “evet” olacak, yani herkes sevdiğini söyleyecektir. Bize göre bu yanıt bir “sanı”nın ifadesidir.
Sözü edilen ilkeyi gerçekten içselleştirebilseydik, hakkını vererek yaşasaydık. “Muasır Medeniyet”i çoktan aşardık, “Yurtta Barış”ı sağlardık. “Tek yürek”, “tek yumruk”, “etle tırnak” gibi olurduk. Adalet sorun olmaktan çıkardı. Bu kadar çok polise, savcıya hakime gerek kalmazdı…
And’ı içselleştirmek, özümsemek, hakkını vererek yaşamak isteyenler için geliştirdiğimiz “müfredat” eklidir.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Geçici Kurucusu ve Geçici Rektörü
Turgutreis- BODRUM
***
"MÜFREDAT” (*)
“Ben …….. ………
Bundan böyle:
(A) Aşırı tüketmeyeceğime,
Vergi kaçırmayacağıma,
Çevreyi kirletmeyeceğime,
Milli servete zarar vermeyeceğime,
Trafik kurallarını çiğnemeyeceğime,
Rüşvet vermeyeceğime/almayacağıma,
İmar yasasına aykırı işler yapmayacağıma,
Sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmeyeceğime,
İş ahlakının korunması için çaba göstereceğime,
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığını terk edeceğime,
Diğer deyişle, KIRMIZIDA DURACAĞIMA, dahası, “Burası Türkiye Bağımlılığı” ile savaşacağıma, şöyleki:
(B) Sayılan alanlarda KIRMIZIDA GEÇMEK isteyenleri, yani “Burası Türkiye Bağımlıları”nı SOSYAL YAPTIRIM olarak bilinen yöntemle uyaracağıma,
(C) Uyardıklarıma, kendilerinin de KIRMIZIDA GEÇMEĞE kalkışan başka “Burası Türkiye Bağımlıları”nı aynı yöntemle uyarmalarını önereceğime,
SÖZ VERİYORUM.
KIRMIZIDA DURMAK: “Burası Türkiye Bağımlılığı”ndan kurtulmayı hedef alan bir kavramdır.SOSYAL YAPTIRIM: “Burası Türkiye Bağımlıları”nı, kırmızıda geçmeğe kalkıştıkları anda utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmaktır.(*) : Beni (a) “erdem”e yönlendiren, (b) “yasa bağımlısı” olmamı sağlayan, (c) “Burası Türkiye Bağımlılığı”ndan kurtaran bu “müfredat” yaşama geçtiğinde, Türk Halkı’nın “Muasır Medeniyet”i aşacağını biliyorum.

Saygılarımla,
Galip BARAN ***
YENİ NESLİN YETİŞTİRİLMESİNDE
DİKKATE ALNMASI GEREKEN BAZI
KAVRAMLAR
BİLGELİK:

Bilge kimsenin taşıdığı nitelik, bilge olma durumu. ör. Onun bilgeliğine diyeceğim yok. * fels. Herkesin ulaşamadığı, derin, kapsamlı, bütünsel bilgi. eş . esk hikmet.
* fels. Kendini tanımanın bilgisi. eş. esk. vukuf. ör. Bilgelik, gerçekte kendini tanımanın, var oluşun bilgisidir.
BİLGE: Her şeyi bildiği gibi, bildiği şeyleri de iyi ve sağlam bilen, bilgisini kendisi ve başkaları için de yararlı bir biçimde kullanabilen, iyi ahlaklı, olgun kimse. Hakim.
DİĞERKÂMLIK (özgecilik, elcilik, elseverlik ): Başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgememe durumu. * fels. Başkalarının iyiliğine çalışmayı yaşam ve ahlak ilkesi yapan görüş. * ruhb. Bencillik ve ben tutkusu yerine sevginin başkalarına yönelmesi durumu.
DİĞERKÂM (özgeci, elci, elsever ) : Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgemeyen (kimse)
BENCİL (hodbin, hodkam, egoist): Yalnızca ya da öncelikle kendi çıkarını, yararını düşünen (kimse). ör. İnsan, genellikle bencil bir yaratıktır. * fels. Bencilik öğretisine inanan.
BENCİLLİK (hodkamlık, egoistlik): * Yalnızca kendini ve kendi çıkarını düşünme durumu. ör. Ondaki bu bencilliği hoş göremiyorum. * ruhb. Kendi çıkarını düşünmenin bütün bilinçli eylemlerin ana güdüsü olması durumu. Bencillik etmek: bencil davranmak.
ERDEM: Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı. Eş. esk. fazilet.
* İnsanın ahlaksal olarak iyiye yönelmesi, ruhsal yetkinlik.
İLKE: Her türlü tartışmanın dışında, üstünde sayılan, anadüşünce ve inanış, baş kural. eş. Prensip, * Temel bilgi, temel kural. eş. Prensip, * Uyulması gerekli davranış kuralı. eş. Prensip, * fels. Kendisinden başka bir şeyin çıktığı temel, köken; ilk neden, ilk öğe, başlangıç, * mant. Her türlü tartışmanın dışında sayılan öncül. eş. prensip
YOLSUZ: Olması gerekene, doğru yola, yasalara, kurallara, aykırı olan, yöntemsiz, uygunsuz, yersiz
YOLSUZLUK: Bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma, yasaya, kurala, yönteme aykırı iş yapma
AHLAK: İnsanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı bir takım tutum ve davranışların tümü. * Kişide huy olarak bilinen nitelik; iyi ve güzel olan nitelikler. * Toplum içinde bireylerin uymak zorunda bulundukları davranış biçim ve kuralları.
İSAR: Başkalarının mutluluğunu kendi çıkarına tercih etme. Maddesel ve ruhsal alanlarda diğer insanları kendi nefsine tercih etmektir. Ahlak, merhamet ve sevginin ileri boyutu. İnsanın doymazlık ve cimrilikten kurtulmuşluğunun en mükemmel belirişi. ( Kur’an’ın Temel Kavramları/ Yaşar Nuri Öztürk)
AHİ : Eli açık, cömert.
AHİLİK: Anadolu’da XIII yüzyılda Selçuklular arasında görülmeye başlayan Ahilik, dostluğu, kardeşliği, eli açıklığı, yiğitliği, öne alan bir yardımlaşma örgütüdür. İlkeleri, güçlü iken bağışlamak, öfkeliyken yumuşak davranmak, düşmana bile iyilik etmek ve gereksinim içindeyken bile başkasına vermek biçiminde özetlenebilir
KİBİR: Kendini herkesten üstün tutma, büyüklenme.
* Gurur. Kibrine dokunmak, onurunu, gururunu zedelemek. Kibrine yedirememek, onuruna gururuna aykırı bulmak. ***
ATATÜRK VE BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ…
* Muallimler! Yeni Nesil sizin eseriniz olacaktır! (Atatürk/ İnsanlığa yol gösteren sözler/Truva Yayınları/s. 65)
* Kendisiyle sözleşmesi bireyi erdeme yönlendirir. (Örneğin, “Diğerkâmlık Andı”/Bilinç Üniversitesi)
***
UYAN BENCİL UYAN !...

ARKADAŞ;
Aşırı tüketiyorsan,
Vergi kaçırıyorsan,
İş ahlakını hafife alıyorsan,
Rüşvet alıyorsan/veriyorsan,
Her şeyi devletten bekliyorsan,
Milli servete sahip çıkmıyorsan,
İmar Yasasına aykırı işler yapıyorsan,
Yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlal ediyorsan,
Sigarayı bırakmasan bile çocukların göreceği yerde içiyorsan,
Çevreyi kirletiyorsan, örneğin, otobüs biletini ya da içtiğin sigaranın izmaritini yere atıyorsan,
BENCİL BİR VARLIKSIN SEN, UYAN !
Galip BARAN
Bilinçolog; Yasa bağımlısı
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu

(1) : Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mühendis, mimar, doktor, psikolog vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmak
Galip BARAN; Bilinç Üniversitesi Geçici Kurucusu ve Geçici Rektörü, Turgutreis- BODRUM
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 - E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com, http://www.galipbaran.blogspot.com/, http://www.internethaber.eu/,

10 Şubat 2010 Çarşamba

Sayın Prof. Dr. Üstün Dökmen
Sizi bugün (5. 02. 2010) Kanal-D’de, yalan ve dürüstlük konularını işlediğiniz programda izledikten sonra bu mektubu yazma gereğini duydum. Bir Psikolog olarak, insanla ilgileniyorsunuz. Ben de öyle. Benim ilgim Bilinçolog oluşumdan kaynaklanıyor.
Siz Psikoloji öğrenimine Üniversitede aldığınız “kitabi bilgi” ile başladınız. Yaşamda edindiğiniz “tecrübi bilgi” ile uzmanlaştınız. Ben’se, aşağıda açıklanan alanlarda yaptığım çalışmalarda edindiğim “tecrübi bilgi” ile Bilinçolog oldum.
Bu sonucu; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlâkı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığım, zamanla, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırmama, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsememe, diğerkâm bir kişilik edinmeme, yasa bağımlısı olmama, kendimi tanımağa başlamama, “Bilinç Çağı’ nda yaşadığımın farkına varmama yol açan “okul dışı eğitim” çalışmalarımıza borçluyum…
Kanal- D’deki programda vergi konusuna da değindiniz. “Kalkınmanın temeli dürüstlüktür” dediniz. Kanayan bir yaraya parmak bastınız. Ben, biraz aşağıda değineceğim üzere, bu yaraya tentürdiyot sürmek için çaba gösteren birisiyim. Kalkınmanın temelinin ne olabileceği konusunda, “tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıkar” tekerlemesini hatırlatan bir soru soruyorum: “dürüstlük” mü “diğerkâmlık”mı diyorum…
Aslında yalnız vergide değil; çevre, tasarruf, trafik vb. yaşamsal konularda da dürüst olmadığımızı, % 98’i Müslüman olan Türk halkının “kul hakkı” yediğini bilmeyenimiz yoktur. Gel gör ki, sıra vergi konusunda kendinden hesap sormaya gelince, “ak kaşık” kesilir, benzini en pahalı satın alan insan olduğundan yakınır Aziz Usta’ya aşağıdaki şiiri yazdıran Türk Halkı.
Ben de ”kul hakkı” yedim. Kira geliri ile veraset ve intikal vergileri ödemedim, çokları gibi. “Vergi bilinci”nden bi-haberdim, aynı geminin yolcusuydum, ben de…
Salt bilginin derde deva olmadığını, hatta sorunlar yarattığını düşünüyorum. Bertrand Russell’in “Çağımızın en büyük ihtiyacı bilgi değil bilgeliktir. Bilgelikle birleşmeyen bilgi ve teknoloji, iktidar hırsıyla gözleri dönmüşlerin elinde, büyük yıkıma dönüşür” diyen Bertrand Russell’in bu düşüncemi doğruladığını düşünüyorum.
Görülen o ki; sorun ya da kabahat “bilgi”de değil, bilgiyi bencilce (hodkamca) kullananda. “iklim değişikliği” olarak tanımlanan olgunun da aynı sorundan kaynaklandığına inanıyorum. Bu anlayıştan hareketle “SORUN HODKAMLIK: ÇÖZÜM DİĞERKAMLIK” şeklinde bir slogan geliştirdim. Aynı anlayışla: diğerkâm bir varlık olmak için çalışmanın “bilgi” edinmekten daha önemli olduğunu iddia ediyorum...
Dürüstlük kavramının hakkını yememek için VIII Y. Y. ait bir yazıt’ta ele geçen aşağıdaki sözü de hatırlatmakta yarar görüyorum.
“Ahlâksızca kazanmaktansa, dürüstçe ve onurunla kaybet. Kaybetmenin acısı geçer, oysa diğerininki ömür boyu sürer. Geride bırakacağın en büyük miras onur ve dürüstlüktür”
Sayın Dökmen,
Okullarda edindiğimiz “kitabi bilgi” bizleri bilinçlendirmiyorsa, dürüst ya da diğerkam olmamızı sağlamıyorsa ne yapmalı?
Ben, yukarıda sözünü ettiğim çalışmalarla bilinçlenmiş bir varlık olarak, yukarıda da işaret ettiğim üzere, Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarmak amacıyla bir “gönüllü vergi kampanyası” başlatmak istedim. Bu kouda Başbakanlığa başvurdum. Ne var ki, “kitabi bilgi” ile eğitilmiş, “vergi bilinci”n den bi-haber, 57-58-59-60 sıra numaralı Cumhuriyet Hükümetleri beni ciddiye almadılar. Hazine Müsteşarlığı’nın bu konuda öngördüğü yasal bir düzenleme yapmadılar.
Sonuç: İlelebet yaşayacağı inancıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti hala borç batağında. Varlığını, borç alanı emir de almak zorunda bırakan “yasa” nedeniyle sürdürme savaşı veriyor. Kuvözde yaşıyor.
Sayın Dökmen,
Psikologun dinleyeni çok. Onu herkes az çok anlayabilir. Bir psikolog bir psikologu çok iyi anlar. Ben beni anlayacak bir Bilinçolog arıyorum...
Saygılar sunuyorum.
Galip Baran,
Bilinç Üniversitesi kurucusu
***
ÖDENMEYEN
Ey benim halkım
Ey benim gözü kapalım
Yüreği açık dili bağlım
Ey benim güzelim
Ey benim çirkinim
***
Yiyemedin yedirdin
İçemedin içirdin
Giyemedin giydirdin
Okuyamadın okuttun
Kendin üşüdün yağmurda karda
Ama beni korudun
***
Varından değil yoğundan verdin
Az değil çoğundan verdin
Ah ne az ne az aldın
Ama çok ne çok verdin
En az aldın en çok verdin
Almadan vermek sana özgü
***
Utanırım aldıklarım demeye
Gücüm yetmez borcun ödemeye
Bende hakkın çoktur halkım
Değil böyle bir Aziz
Bin Azizler olsa yetmez
Aldığını vermeye
Utanırım hakkını helal et demeye
Dünya durdukça durasın halkım
Aziz NESİN