25 Ocak 2011 Salı

TÜRK'ÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM!...

Sayın VEKTOR: GALİP BARAN
ANDIMIZ…  
 " Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene! " 
’30 lu yıllarda Milli Eğitim Bakanı olan, “Atatürk’ün fikir fedaisi” olarak da bilinen, Dr. Reşit Galip tarafından yazılan bu And’la ilgili bir açıklamada :
“Bu And’da yer alan her sözde ve anlamında Türk Millî Eğitiminin amacının özü vardır. And'da geçen her sözün ve ettikleri yeminin anlamı öğrencilere iyi kavratılmalı. Öğrenciler, okul içinde ve okul dışındaki hayatlarında, her sabah söyledikleri And'a göre hareket ederek "doğru" ve "çalışkan" olmalı. Küçükleri korumalı. Büyükleri saymalı. Yurdunu ve milletini özünden çok sevmeli. Yükselmeyi ve ileri gitmeyi "ülkü" edinmeli. Atatürk'ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe durmadan yürümelidir. Yeri gelince varlığını, Türk varlığına armağan edebilmelidir.
Öğrencilerin okul içinde ve okul dışındaki davranışları, And'da söyledikleri sözlere ve ettiği yemine uygun olmalıdır.”denildiği görülmektedir.
Milli  (!) Eğitim Bakanı Cevap Versin
SORULAR:
1.    Öğrencilerin okul içinde ve okul dışındaki davranışları, And'da söyledikleri sözlere uygun mudur?
Bu soruya “evet” cevabı vermek mümkün değildir
2.   ”And'da geçen her sözün ve ettikleri yeminin anlamı öğrencilere iyi kavratılmakta mıdır?
Bu soruya da “evet” cevabı vermek, mümkün değildir.
3.    And'da geçen her sözün ve ettikleri yeminin anlamını öğrencilere kim kavratacaktır?
Bu sorunun yanıtı “hiç kimse” dir.
3.   Acaba, And'da geçen her sözün ve edilen yeminin anlamını öğretmenler, (Atatürk’ün “gelecek nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek seslendiği” Muallimler) kavramışlar mıdır?
Bu sorunun cevabı “hayır” dır.
Öyleyse, yapılması gereken bellidir:
Ben, aşağıda sözü edilen çalışmalarda And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim. And’da geçen her sözün ve yeminin anlamını kavradım. Davranışlarım, And’da söylenenlere ve edilen yemine uygundur…
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız,  beni bencillikten kurtaran, bilinçlendiren, “okul dışı eğitim olarak tanımladığımız çalışmalarda yaşam biçimim kökten değişti:
*     “Yasa bağımlısı” oldum.
*     “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
*     “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
*     Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesini kurdum.
*     “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın, kendimi tanımağa başladığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım…
Sözü edilen çalışmaları yaparken bencil bir varlığın “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemesinin mümkün olmadığını da öğrendim.
Bu noktadan hareketle; Atatürk’ün özlemini çektiği nesli yetiştirme sorumluluğunu yüklediği öğretmenleri sözü edilen ilkeyi özümsemek için “özel çaba” göstermeye davet ediyorum…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
(1)    : Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mühendis, mimar, doktor, sosyolog, psikolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.
***

ÖĞRETMENLER!...
Atatürk’ün, “Muallimler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” diyerek yeni nesli yetiştirme sorumluluğunu üstlenmelerini istediği öğretmenler!
Gelin, çevreyi kirletmeyen, aşırı tüketmeyen, trafik kurallarını ihlâl etmeyen, vergi kaçırmayan (kul hakkı yemeyen), her şeyi devletten beklemeyen bilinçli nesli yetiştirme sorumluluğunu paylaşalım! İşbirliği yapalım! BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ