27 Ekim 2009 Salı

VERGİ, VİCDAN, CÜZDAN,
CUMHURBAŞKANI VE…
1978 yılında emekli olduktan sonra İstanbul Ataköy’deki evimi kiraya verip Bodrum’un Turgutreis beldesine yerleştim.
Yakın arkadaşlarım ve dostlarımın “yakanı devlete kaptırma” şeklindeki tavsiyelerinden de etkilenerek “kira geliri vergisi” ödemekten kaçındım. Türk halkının %98’i gibi “kul hakkı” yedim. O günlerde “vergi bilincimin” sıfır düzeyinde olduğunu (aşağıda açıklanacağı üzere) neden sonra anladım…
Ödediğim verginin hizmet olarak döneceği sözü benim için bir anlam ifade etmedi. “Kul hakkı” yemekte beis görmedim…
İzleyen yıllarda, kiracımla ihtilâfa düştükten sonra, beni ihbar edebileceği korkusu ile “kul hakkı” yemekten vazgeçtim ve aldığım kiranın vergisini ödemeğe başladım.
O günlerde, korku saiki ile ödenen verginin ”vergi bilinciyle” ilgisi olmadığını da bilmiyordum.
1989 yılında bir çöp toplama kampanyası ile başlattığımız ve “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmaları çevre, tüketim, trafik sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda sürdürürken “UYANDIM”!..
Yalnız “vergi” konusunda değil, sayılan alanların tümünde bilinçlendim.
Öyle ki: 2001 yılında baş-gösteren ekonomik kriz karşısında Türkiye’nin dış borç yükünden kurtarmak amacıyla bir “gönüllü vergi” kampanyası başlatmak istedim.
Başbakanlığa baş vurdum…
Başvurumdan, 57. ve onu izleyen 58.- 59.- 60. Hükümetlerin Hazine Müsteşarlığının konuyla ilgili olarak öngördüğü “yasal düzenleme”yi yapmamaları yüzünden sonuç alamadım...
DÜŞÜNÜYORUM:
Vergi kaçırdığım günlerdeki vicdanımla “gönüllü vergi” ödemeğe kalkıştığım andaki vicdanım arasındaki farkın sebebi nedir?
“Kul hakkı” yememe yol açan vicdanımla, sonradan beni “gönüllü vergi” ödemeğe zorlayan, beni yalnız vergi değil yukarıda sayılan alanların tümünde bilinçlendiren vicdanım arasındaki fark nasıl açıklanabilir?
Düşünebildiğim tek neden, tek açıklama, yukarıda sözü edilen “okul dışı eğitim” çalışmalarında ürettiğim “diğerkâmlık andında” yer alan çalışmaları yapmış olmamdı.
Daha açık deyişle, “vergi bilincimi” okullardaki eğitime değil, “okul dışı eğitim”e borçluyum. Okuldaki eğitimin başaramadığını ben, “okul dışı eğitim” çalışmalarımla başarmıştım.
Beni “kul hakkı” yemekten kurtarmıştı. O çalışmalar olmasaydı…
İMDİ: Herkesi, başta Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı, Maliye Bakanı olmak üzere Bakanların tümünü vergi konusunda nasıl bilinçlendiklerini, “kul hakkı” yemekten nasıl vazgeçtiklerini, Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarmak için “gönüllü vergi” ödeme girişimde bulunup bulunmadıkların açıklamağa;
“BU KONUDA BİR AÇILIM” yapmağa davet ediyorum..
Bu “AÇILIM’I” yapacakların şu gerçeği de bilmelerini istiyorum:
“Bilinç bütünsel bir kavramdır. Yalnız vergi konusunda değil, yaşamın tüm alanlarında bilinçleniyor insan. “İnsanlık bilinci” de denebilir buna. Nitekim beni izleyenler “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı” diyorlar. Övüyorlar. “Sen insanlık için çalışıyorsun” diyenler de oluyor.
%98’i “kul hakkı” yiyen Türk halkının seçip ülkenin kaderini ellerine teslim ettiği yukarıda sayılan büyüklere (!) insanlık için çalışıp çalışmadıklarını düşünmelerini, özeleştiri yapmalarını ve kendilerini sorgulamalarını; Bunu yalnız onlara değil, ülkenin kaderini ellerine almak için “savaşan” muhaliflerine de öneriyorum…
Galip BARAN; Zoraki Bilinçolog
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
***
Emniyet Genel Müdürlüğüne
ANKARA

Konu: “Yasa bağımlılığı” konusunda sunuş yapma önerimiz.
Sayın Genel Müdür,
1989 yılında Turgutreis’te başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda “insan kusuru” etmenini en aza çekmeyi hedef alan projelere dönüştü.
İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim çalışması” olarak tanımladığımız bu projeleri uygularken, yaşam biçimimiz radikal şekilde değişti.
Sözü edilen alanların tümünde bilinçlendik:
* Kendimizi tanımağa başladık.
* Bazılarımız “diğerkâm kişilik” edindik.
* Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” olduk.
* Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarmak için çalıştık.
* “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
* Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kurduk.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
* Öğrencilik günlerimizde içtiğimiz AND’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
* “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını idrak ettik…
İnsanın “Bilgi Çağı”nda edindiği “kitabi bilgi”nin bilinçlenmesini sağlayamadığı; ozon tabakasının delinmesini, buzulların erimesini, yağmur ormanlarının yok edilmesini, “iklim değişikliği” felaketini önleyemediği dikkate alındığında, “Bilinç Çağı”nın önemi, anlamı ve Bilinç Üniversitesi’nin misyonu kendiliğinden ortaya çıkar…
Sayın Genel Müdür,
1996 yılında İstanbul ve Bodrum’da gerçekleştirilen HABİTAT Konferanslarına katıldım. Bodrum HABİTAT Konferansında Emekliler Kozası ve Trafik Kozası Kolaylaştırıcılıklarını üstlendim.
“Trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek başlattığım projeyi Ankara, İstanbul, İzmir, Çanakkale, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bilecik, Eskişehir Konya, Çorum gibi illerde ve bazı ilçelerde de uyguladım...
Müdürlüğünüzce gösterilmekte olan çabalara karşın yolsuzluklar (yasa tanımazlıklar) önlenememekte, örneğin Çevre Yasası’na rağmen çevre kirletilmekte, Vergi Yasası’na rağmen verginin kaçırılmakta, Trafik Yasası’na rağmen trafik kuralları çiğnenmektedir.
Bu gerçek karşısında, “yasa bağımlısı” sayısını arttırmanın çözüme dönük bir yaklaşım olacağı düşünülmektedir…
Bu düşünceden hareketle, “yasa bağımlılığı” ile ilgili birikimimizi Müdürlüğünüzün konuyla ilgili birimleri ile paylaşmak için bir sunuş yapmamızın yararlı olacağına inanıyoruz.
Diğer taraftan; başta sözü edilen projeleri uygularken, koşulları elveren emeklilerin, devletin kurumlarının başta sayılan alanlardaki sorunları önleme çabalarına, benzer projelerin uygulamasında yer alarak önemli katkıda bulunabileceklerini, “yasa bağımlısı” bir emekli olarak, deyim yerindeyse, kanıtlamış bulunuyorum.
“Yasa bağımlısı” sayısını arttırma konusunda emeklilerden (örneğin emekli polis, asker ve öğretmenlerden) nasıl yararlanılabileceği konusundaki düşüncelerimizle ilgili olarak size bir brifing vermek istiyoruz.
Sunuş yapma önerimizi ve brifing verme isteğimizi; ilgi ve bilgilerinize arz ederiz.
Saygılarımızla.
GALİP BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu

TEL: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
ADRES: 4076 Sokak No: 5/2 – Turgutreis/BODRUM

(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerine, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, yalnız bilgili değil, aynı zamanda bilinçli mühendis, mimar, doktor, sosyolog, psikolog vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
Sayın Emre Kongar, Sosyolog
“Toplumsal değişme kuramları ve Türkiye gerçeği” adlı kitabınızda toplumları:
Aktif Toplum=Etken Toplum (Active Society): Hem yöneticilerinin denetimi, hem de yönetilenlerin tercihlerinin birbirine uygunluğu bakımından yüksek olan toplum.
Örneği yok. Daha çok ütopik bir kavram. (Etzioni)
Aşırı Yönetilen Toplum (Overmanaged society) : Yöneticilerinin denetimi bakımından yüksek, yönetilenlerin tercihlerinin birbirine uygunluğu bakımından düşük olan toplum. Örnek, totaliter toplumlar. (Etzioni)
Pasif Toplum= Eylemsiz Toplum (Passive Society): Hem yöneticilerinin hem de yönetilenlerin tercihlerinin birbirine uygunluğu bakımından düşük olan toplum. Örnek: İlkel toplumlar. (Etzioni)
Sürüklenen Toplum (Drifting society): Yöneticilerinin denetimi düşük, yönetilenlerin tercihlerinin birbirlerine uygunluğu bakımından yüksek olan toplum. Örnek: Kapitalist demokrasiler. (Etzioni)
Sayın Kongar,
Yönetilenleri “yasa bağımlısı” olan bir toplum yukarıda sayılanların hangi türüne girer. Benzeri var mıdır. Böyle bir toplum mümkün müdür?
Aydınlatırsanız memnun oluruz.
Saygılarımızla
Zeki KARAOĞLU
***

BİZ NEYMİŞİZ…
(ONUNCU YIL MARŞI)
ÇıkMIŞIZ açık alınla on yılda her savaştan;
On yılda on beş milyon genç yaratMIŞIZ her yaştan.
BaştaYMIŞ bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla örMÜŞÜZ Ana yurdu dört baŞtan.
Türk'MÜŞüz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperiYMİŞ,
Türk'e durmak yaraşmazMIŞ, Türk öndeYMİŞ Türk ileriYMİŞ.
*
Bir hızla kötülüğü geriliği boğarMIŞIZ,
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarMIŞIZ.
Türk'MÜŞüz bütün baŞlardan üstün olan baslarMIŞIZ;
Tarihten önce varMIŞIZ, tarihten sonra varMIŞIZ.
*

Türk'MÜŞüz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperiYMİŞ,
Türk'e durmak yaraşmazMIŞ, Türk öndeYMİŞ Türk ileriYMİŞ.
*
ÇizMİŞİZ kanımızla öz yurdun haritasını,
DindirMİŞİZ memleketin yıllar süren yasını.
BütünleMİŞİZ her yönden istiklâl kavgasını.
Bütün dünya öğrenMİŞ, Türklüğü saymasını.
*
Türk'MÜŞüz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperiYMİŞ,
Türk'e durmak yaraşmazMIŞ, Türk öndeYMİŞ Türk ileriYMİŞ.
*
ÖrnekMİŞ milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kütleyMİŞİZ;
UyMUŞUZ görüşte bilgiye, gidişte ülkeye biz;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeZMİŞİZ.
*
Türk'MÜŞüz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperiYMİŞ,
Türk'e durmak yaraşmazMIŞ, Türk öndeYMİŞ Türk ileriYMİŞ.
*
Ah bir de; çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümseyebilseymişiz. İşte o zaman 70 milyonluk bir aile olurmuşuz
İşte o zaman kutlarmışız 85. yılını Cumhuriyetin, “tek yürek”, “tek yumruk”
Neden bu kadar zormuş o ilkeyi özümsemek?
İSMET SEYHAN
S O R U L A R …
Prof. Dr. Orhan Kural
Sayın Kural
Birkaç gün önce elime geçen “Dünya için bir şey yap” başlıklı kitabınızı okuyorum...
Özgeçmişinizde, yazdığınız kitaplardan , açtığınız sergilerden ve “çevre bilinci”ni geliştirmek amacıyla verdiğiniz konferanslardan söz ediliyor.
Sorular:
“Çevre bilinci”nin geliştirilmesinden söz ettiğinize göre, kitaplarınızı okuyanların, açtığınız sergileri izleyenlerin, verdiğiniz konferansları dinleyenlerin daha önce ne kadar bilinçli olduklarını merak ediyorum.
Aşağıda sözü edilen çalışmaları yapmazdan önce bilinç sözcüğünü ben de yanlış yanlış kullanıyordum Örneğin “biliyorum” yerine “bilinçliyim”, “bilgilendiriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum diyordum. Bilinç “sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almadığını (geçişsiz bir fiil olduğunu) bilmiyordum…
Sayın Kural,
Bodrum’un Turgutreis Beldesinde 1989 yılında başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yaşanmakta olan sorunları önlemeyi öngören projelere dönüştü. İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, yaşam biçimimizde devrim niteliğinde değişikliklere yol açan, bizleri bilinçlendiren, kendimizi tanıma sürecini başlatan bu çalışmalarda, çöp toplamağa başladığımızda öngördüğümüz hedefi aştık:

• Bazılarımız “ “diğerkam kişilik” edindik.
• Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” da olduk.
• “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
• Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni (1) kurduk.
• “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
• Çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
• “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını öğrendik…
“Çevre bilgimiz”in çevreyi kirletmemizi, “trafik bilgimiz”in trafik kurallarını çiğnememizi, “vergi bilgimiz”in vergi kaçırmamızı, “tasarruf bilgimiz”in israfı, “yasa bilgimiz”in yolsuzluk yapmamızı önlemediği ve “İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği dikkate alındığında, “Bilinç Çağı”nın anlamı ve Bilinç Üniversitesi’nin işlevi kendiliğinden ortaya çıkar…
Sayı Kural,
Dünyayı kurtarma konusunda bizler de bir şeyler yapma çabası içindeyiz. Kitabınızda sözünü ettiğiniz işlerin çoğunu, hatta bazı alanlarda fazlasını yapıyoruz. Yönetimi denetlemek, hesap sormak gibi. Çalışmalarda geliştirdiğimiz projeler M. E. B. Talim Terbiye Kurulu komisyonlarında uyutuluyor. Sorunun Prof. Dr. gibi bir unvanımın olmayışından kaynaklandığını sanıyorum.

Dünyayı kurtarma çalışmalarımızla ilgili bazı yazılarımı gönderiyorum. Anlamlı bulursanız sizinle işbirliği yapmak isteriz…
Saygılarımızla.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu,
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.

20 Ekim 2009 Salı

Sayın Kerem ATEŞ
TURÇEK Genel Sekreteri
İSTANBUL
Sayın Kerem ATEŞ,
Bildiğiniz gibi TURÇEK’in bir üyesiyim. TURÇEK’in Muğla Temsilciliğini sayın Ferruh Onur’un önerisiyle geçen yıl üstlenmiş bulunuyorum…
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, yıllardır devam eden “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, bizlere “diğerkam kişilik” kazandıran çalışmalarda, edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kurduk.
Diğerkam kişiliğimizde kaynaklanan sorumluluk anlayışımızla Türkiye’nin, “çevrenin kirletilmediği, aşırı tüketimin (israfın) yapılmadığı, trafik kurallarının çiğnenmediği, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin kaçırılmadığı, rüşvetin alınmadığı/ verilmediği, iş ahlakına aykırı işlerin yapılmadığı, milli servete zarar verilmediği, her şeyin devletten beklenmediği bir ülke” olabilmesi için yıllardır çalışıyoruz.
Bilinç Üniversitesi’ni kurmamıza, “diğerkam kişilik” kazanmamıza yol açan “tecrübi bilgi”mizi ülkenin geleceği ilk ve orta öğretim okulları öğrencileri ile paylaşabilmek için “bilgilendirme konferansları” vermenin yararlı olacağını düşünüyoruz. Ancak, bu konuda ilgili makamlara yaptığımız başvurular tüzel bir kişiliğe sahip olmadığımız nedenle kabul edilmemekte, böyle bir sorun yaşanmaktadır.
Sözü edilen konferansları TURÇEK adına vermeyi talep etmemiz durumunda sorunun aşılacağı başvurularımızın dikkate alınacağı anlaşılmaktadır…
Bu arada dile getirmek istediğim daha önemli bir konu var: HABİTAT Konferanslarının ihya edilmesi, yeniden başlatılması.
Asrın Zirvesi olarak nitelenen İstanbul HABİTAT Konferansında Yerel ve bölgesel HABİTAT’lardan söz edildi. Ancak her şey kağıt üzerinde kaldı…
Bodrum’da gerçekleştirilen Yerel HABİTAT’a gelince: 83 dernek, kurum, kişi ve kuruluşun KATILIMCISI olduğu, 25 KOZA’nın oluşturulduğu bu konferansla bir ilk gerçekleştirildi. Bir İŞ PROGRAMI üretildi.
Bu Konferans Birleşmiş Milletlerin Ellibirinci Genel Kurul Toplantısında gündeme geldi. Alkışlandı. Ne var ki, bu konferansta verilen sözler de unutuldu. TAAHHÜTLER havada kaldı. Türk gibi başlandı. Ne yazık ki, DAĞ YİNE FARE DOĞURDU…
HABİTAT Konferanslarının, öncekilerden alınan dersler dikkate alınarak yeniden başlatılabilmesi için bazı girişimlerde bulunuyorum. Bu konuda da yardımcı olabileceğinizi düşünüyorum.
Yukarıda sözü edilen ilk ve orta öğretim okulları öğrencilerine konferans verme konusunda karşılaştığımız zorlukları aşabilmemiz için TURÇEK üyeliğimi ve Muğla Temsilciliğimi onaylayan bir yazının yeterli olacağını sanıyorum.
Yardımcı olursanız memnun olurum…
Saygılarımla.
Galip BARAN
TURÇEK Muğla Temsilcisi
HABİTAT Yurttaşlar Kozası Kolaylaştırıcısı
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
BODRUM HABİTAT DEKLARASYONU
1. Bodrum Yarımadası’ndaki sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, merkezi hükümet temsilcileri , kozalar, ortaklar, bireyler olarak bizler 17-21 Ekim 1996 tarihleri arasında Bodrum HABİTAT Konferansı’nda bir araya gelerek yöremizin çevre ve yaşam koşullarını, sorunlarını ve çözüm yollarını, verilere ve gözlemlere dayalı olarak değerlendirdik, tartıştık. HABİTAT II Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı’nın sonuç belgeleri olan İstanbul Deklarasyonu ile Türkiye Ulusal Rapor ve Eylem Planı’nın amaç, ilke ve yöntemleri çalışmalarımızın çerçevesini oluşturdu. Bu bağlamda insan yerleşimlerini hakça, sürdürülebilir ve yaşanabilir kılma amaçlarını benimsediğimizi; bu amaçlara yurttaş ve kentli bilinci, yapabilir kılma sratejisi ve çok ortaklı yönetim ve yönlendirme ilkeleri çerçevesinde ulaşılabileceğini; bunu için de ortaklık anlayışının yaşama geçirilmesinin gerekli ve zorunlu tespit ediyoruz. HABİTAT amaçlarına ulaşmada yerel girişim ve eylem programlarının taşıdığı önemin bilincinde olarak, ülkemizdeki ilk Yerel HABİTAT ‘ı Bodrum’da düzenlemiş olmaktan kıvanç duyuyoruz.
2. Kıyısallaşma ve ikinci konut yapımı sürecinden ve turizm hareketinden aldığı önemli pay nedeniyle hızlı bir nüfus artışının gerçekleştiği Bodrum’da yerleşme ile ilgili düzenlemelerin ihtiyacı karşılamaktan uzaklaştığını, yaşam ortamımızdaki bozulmaların önlenemez, planlanamaz ve denetlenemez hale geldiğini, Yarımada’da büyük altyapı ve temel hizmet açıkları oluştuğunu, suyun minimum nüfusa yetmez halse geldiğini, kanalizasyon ve artmanın yetersiz olduğunu, çözülmesi acilleşmiş bir atık sorunuyla karşı karşıya olunduğunu, ulaşımın kent ve yarımada ölçeğinde tıkandığını, tüm bunların sonucu turizm kesiminin nitelikli hizmet veremez hale geldiğini ve standartların düştüğünü, yat limanı ve çekek yerleri kapasitesinin dolduğunu saptadık.
Yoğun ve düzensiz yapılaşma sonucu sadece doğal ve tarihi ortamın tahrip olmakla kalmayıp; görsel kirliliğin, çevre ve ses kirliliğinin de taciz edici çizgiye ulaştığını, aynı zamanda yerleşimin özgün sosyal kimliğinin ve hemşehrilik bilincinin de zedelendiğini, sosyal, kültürel, alt yapının eğitim hizmetlerinin gelişen bir Bodrum Yarımada’sının dinamikleriyle uyum içinde olmadığını saptadık. Bodrumluların yaşamlarını mutlulukla sürdürebilecekleri gelecekteki Bodrum’u düşünmekte giderek güçlük çektiklerini belirledik.
3. Gelecek kuşaklara en azından devraldığımız kadarını devretme bilinciyle baktığımızda:Gördük ki, sorunlarımızın önemli bölümünü sosyal, kültürel, tarihi değerleri korumayı ve Bodrum Yarımadası’nın yerleşim düzenini yeni bir bakış açısıyla tasarlamayı amaçlayan bir hemşehrilik bilinciyle çözebiliriz. Gördük ki, sorunlarımızın bir kısmını kendi gücümüz ve ortak çabalarımızla doğrudan çözebiliriz. Sosyal ve ekonomik çelişkilerin belirlediği noktalarda aramızda oluşturacağımız uzlaştırıcı oluşumlarla harekete geçirebiliriz.
Gördük ki, sorunlarımızın bir kısmını kamu otoritesinin, kamusal hizmet alanının, yarımadada yaşayanların ortak talepleri doğrultusunda geliştirmesini sağlayarak çözebiliriz.
Ve biz, kadını-erkeği, çocuğu-genci-yaşlısı tüm Yarımadalılar Bodrum Yarımadası’nın tüm olanaklarını harekete geçirerek ve tüm sorunlarımıza yaratıcı çözsümler üreterek, yaşam ortamımızdaki olumsuz gelişmeyi durdurmak ve yeniden iyileştirmek üzere İş Programımızı hazırladık. HABİTAT’ın simgelediği işbirliği ve dayanışma kültürü çerçevesinde Bodrum Yerel HABİTAT Konferansı’nın Ulusal HABİTAY ve Akdeniz Bölgesel HABİTAT oluşumlarının gerçekleşmesi sürecinde anlamlı bir aşama olduğu düşüncesiyle Türkiye’deki Yerel HABİTAT inisiyatiflerinin yaygınlaşması için çağrıda bulunmayı görev biliriz. Bodrum HABİTAT Kozası

***
BODRUM HABİTAT KONFERANSI İÇİN
CUMHURBAŞKANI’NDAN GELEN MESAJ VE
HABİTAT KONFERANSI AÇILIŞINDA YAPILAN
KONUŞMALARDAN ALINTILAR
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Mesaj
Sayın Sönmez Taner
Akdeniz Ülkeleri Akademisi Vakfı
BODRUM
Geçen Haziran ayında İstanbul’da başarıyla gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı HABİTAT II, çağdaş toplumların temel sorunlarından olan yerleşim sorununa ilişkin evrensel bir anlayışın oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Konferansın tüm katılımcıları tarafından benimsenen bu anlayışa göre, yerleşim alanlarının güvenli, sağlıklı ve daha yaşanabilir hale getirilmesinde resmi organizasyonlarla sivil toplum kuruluşlarının dayanışma, işbirliği ve ortaklıklar temelinde çalışmaları esastır.
Bodrum HABİTAT Konferansı’nı, bu bakımdan, öncü ve örnek bir etkinlik olarak değerlendiriyorum. Konferansın düzenlenmesine katkıda bulunan tüm kişi ve kuruluşları tebrik eder, sevgilerimi iletirim.
* Belediye Başkanı Tuğrul Acarın konuşması
Değerli konuklarımız, sevgili Bodrumlular,
Birleşmiş Milletler tarafından kentlerin daha yaşanabilir kılınması için düzenlenen bu toplantının Bodrum’da yapılması bizim için ayrı bir önem taşımaktadır.
Çocuklarımızdan gençlerimize, emeklilerimizden kadınlarımıza kadar tüm Bodrumlular bu süre içinde raporlar hazırlayıp, çözüm önerileri sundular ve ortaya bir Bodrum İŞ PROGRAMI çıktı.
Bodrum Belediyesi olarak Bodrum’da yaşayanların bu kentle ilgili kararlara katılmalarına ve sorunlara birlikte çözüm aramalarına büyük bir heyecanla yaklaşıyoruz. Çünkü inanıyoruz ki kentin sorunlarını en iyi kentte yaşayanlar bilir. Bizler kente hizmet vermek için seçilmiş kişiler olarak kentin sorunlarına çözüm bulmak için yapılmış her çalışmaya gönülden destek vermeye hazırız.
Kendimi önce bir Bodrumlu olarak, daha sonra bir Belediye Başkanı olarak çok şanslı gördüğümü belirtmek istiyorum.
Bodrum Yerel HABİTAT Toplantıları, yaşadığı kente karşı sorumlu olmanın ve o kentin sorunlarıyla ilgili çözüm üretmenin, yerel yönetime katılmanın bir başlangıcı olacaktır. Bodrum’da bu güne kadar pek çok kişi bunları düşündü, konuştu. Birlikte çalışabilmeyi Bodrum Yerel HABİTAT Toplantılarında başaracağız.
İnanıyorum ki, bu İş Programı, Bodrum’u daha yaşanabilir, sürdürülebilir, ve herkes için eşit çözümler üretilmesine yardımcı olacaktır. Bodrum İş Programı’nın kısa zamanda hayata geçebilmesi çok önemlidir.
Bodrum Belediye Başkanı olarak hepinize, özellikle de bu çalışmaların içinde bulunan herkese teşekkür eder, saygılar sunarım.
* Bodrum Kaymakamı Uğur Boran’ın Bodrum HABİTAT Konferansı açış konuşması
Sayın Valim;
Değerli konuklar, sevgili Bodrumlular, sözel ve görsel basının değerli mensupları;
İnsanlığa daha iyi şartlar hazırlama ilke ve hedefleri doğrultusundaki plan ve programlar; üzülerek söylemek gerekirse, tüm bilgi ve teknoloji, çağına rağmen çok büyük bir problem olarak dünya gündeminin en önemli sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yine üzülerek söylemek gerekirse, yaşanabilirlik kavramının yaşanamazlığa, bir anlamda vurdumduymazlığa dönüştüğü Bodrum ve onun yarımadasındaki, kaybedilenlere rağmen yeniden kazanılacak hala çok şeyin olduğunu gören Bodrumluların, sivil toplum örgütlerinin, yerel yönetimlerin Bodrum HABİTAT’ı gerçekleştirmeleri bize göre çok önemlidir.
Önemlidir çünkü kentte yaşayanlar; yaşanabilir bir Bodrum yaratmanın, kentlerine sahip çıkmakta olduğunda artık anlamışlardır.
Değişik meslek örgütleri, dernekler, vakıflar ve yerel yönetimler bir İş Programı hazırladılar ve yapılacak işlerin sorumlularını belirlediler.
Bu İş Programı her şeyin devletten beklenmemesinin açıkça ortaya konmasıdır.
Bodrum HABİTAT’ın oluşmasına katkıda bulunan tüm birey ve kuruluşlara teşekkürlerimle.
Saygılar sunarım.
* TOKİ (Toplu Konut İdaresi) Başkanı
Yiğit Gülöksüz’ün konuşması
Haziran 1996’da İstanbul’da yapılan Birleşmiş Milletler HABİTAT II Konferansına giden yolda, dünyada ve ülkemizde önemli gelişmeler oldu. Sivil Toplum Kuruluşlarını önemi dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilk defa bu ölçüde öne çıktı. İstanbul Konferansı, sorunlara çözüm aramada ve sorumluluk yüklenmede devletler ve gönüllü kuruluşlar arasında yükselen “ortaklık” anlayışı ile önemli bir kilometre taşıdır.
Bodrum Yerel HABİTAT sivil toplum pratiklerinin denendiği, sınandığı ve geliştirildiği öncü bir uygulama olmuştur HABİATAT II’nin ilk uygulaması olarak uzun yıllar anılacaktır.
Bu uygulama ile Türkiye ve Dünya gündemine katkıları nedeniyle hepimiz; Bodrumlulara, bu özgün çalışmaya öncülük eden Sivil Toplum Kuruluşlarına Bodrum Belediye Başkanlığı’na ve destekleyen kamu ve özel kuruluşlara çok şeyler borçluyuz.
Bodrum deneyimi ile başlayan Yerel HABİTAT çalışmalarının yurdumuzun bütün yerleşmelerinde geçekleşmesini bekliyoruz.
Galip BARAN
Bodrum HABİTAT Emekliler ve Trafik Kozaları Kolaylaştırıcısı
***
Bodrum Belediye Başkanlığına
Konu: HABİTAT Ruhu’nun canlandırılması
Sayın Başkan,
1989 yılında Turgutreis’te başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yaşanmakta olan sorunlarda “insan kusuru” etmenini en aza çekmeyi hedef alan uygulama projelerine dönüştü.
İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim çalışması” olarak tanımladığımız bu projeleri uygularken, yaşam biçimimiz radikal şekilde değişti.
Sözü edilen alanların tümünde bilinçlendik. Bu süreçte:
* Kendimizi tanımağa başladık.
* Bazılarımız “diğerkâm kişilik” edindik.
* Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” olduk.
* Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarmak için çalıştık.
* “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
* Edindiğimiz “tecrübi bilgi” (1) ile Bilinç Üniversitesi’ni (2) kurduk.
* Öğrencilik günlerimizde içtiğimiz And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
* “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını idrak ettik.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız, çok hafife aldığımız ve bu nedenle bedelini ağır bir şekilde ödemekte olduğumuz bir kavram geliştirdik ve hayata geçirdik
İnsanoğlunun içinde bulunduğu “Bilgi Çağı”nda edindiği “kitabi bilgi”nin (3) bilinçlenmesini sağlayamadığı; ozon tabakasının delinmesini, buzulların erimesini, yağmur ormanlarının yok edilmesini, “iklim değişikliği”ni önleyemediği dikkate alınarak düşünüldüğünde, “Bilinç Çağı”nın, “tecrübi bilgi”nin ve Bilinç Üniversitesi’nin anlamı, önemi ve misyonu kendiliğinden ortaya çıkar…
Sayın Başkan,
1996 yılında İstanbul’da ardından Bodrum’da gerçekleştirilen HABİTAT Konferanslarına katıldım. Bodrum HABİTAT Konferansında Emekliler Kozasını kurdum ve kolaylaştırıcısı oldum. O günlerde “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısına işlerlik kazandırmak için Garajaltı kavşağında başlattığım uygulama nedeniyle önerilen Trafik Kozası Kolaylaştırıcılığını da üstlendim.
Sözü edilen kozaların kolaylaştırıcısı olarak üstlendiğim sorumlulukların (taahhütlerin) gereğini Bodrum dışında; örneğin, Ankara, İstanbul, İzmir, Çanakkale, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bilecik, Eskişehir Konya, Çorum, gibi illerde ve bazı ilçelerde de yerine getirdim.
Böylece, başta sayılan alanlarda başlattığım çalışmalarla, Türkiye’nin; çevrenin kirletilmediği, aşırı tüketimin yapılmadığı, trafik kurallarının çiğnenmediği, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin kaçırılmadığı, rüşvetin alınmadığı/verilmediği, iş ahlakına saygı gösterildiği, milli servete zarar verilmediği, imar yasasına aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği bir ülke olması, diğer deyişle, yaşanabilir bir Türkiye için çalıştım.
Sayın Başkan,
Geçtiğimiz günlerde, HABİTAT Ruhu’nu canlandırma konusunda bir çalışma grubu oluşturmak amacıyla HABİTAT Konferansında seçtikleri alanlarda bundan böyle daha aktif olarak çalışmak isteyen kozalara bir çağrı yaptım.
Yarımada halkıyla ve diğer kozalarla daha yakın bir iletişim kurabilmek için bir çalışma yerine ihtiyacımız var.
HABİTAT İzleme ve Uygulama Birimi’nin HABİTAT Konferansını izleyen günlerde büro olarak kullandığı odayı çalışma yeri olarak kullanmak istiyoruz.
Anılan çalışma grubu oluştuğunda, faaliyetlerini rölantiye almış görünen kozaların da HABİTAT Ruhu’nu canlandırma konusunda aktif olarak çalışmağa başlayacaklarına içtenlikle inanıyoruz.
Sayın Başkan,
Çalışma yeri talebimizi, (a) başta sayılan alanlarda yıllardır çalışan bir birey olduğumu ve ekte görülen, (b) HABİTAT Konferansının açılış konuşmalarında dile getirilen düşünceleri ve (c) özellikle de Bodrum Yarımadasındaki sivil toplum kuruluşlarını, yerel yönetimleri, merkezi hükümet temsilcilerini, kozaları, ortakları ve bireyleri bağlayan Bodrum HABİTAT Deklarasyonunu dikkate alarak değerlendirmenizi bekliyoruz.
“Okul dışı eğitim çalışmaları”nda geliştirdiğimiz, “Diğerkamlık Andı”nın adınıza düzenlediğimiz örneği eklidir. Saygılarımızla.
Galip BARAN
Emekliler ve Trafik Kozası Kolaylaştırıcısı, TURÇEK (Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu ) Muğla Temsilcisi ve Bilinç Üniversitesi Kurucusu
(1) “Tecrübi bilgi” insana sorumluluk yükleyen bilgidir.
(2) Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
(3) “Kitabi bilgi” insana sorumluluk yüklemeyen bilgidir.
EKLERİ:
1. HABİTAT Konferansı açılışında yapılan konuşmalardan ve Cumhurbaşkanından gelen mesajdan alıntılar.
2. Bodrum HABİTAT Deklarasyonu
3. HABİTAT Kozalarına yapılan çağrı
4. Mehmet Kocadon adına düzenlenmiş olan “Diğerkamlık Andı”
***
TEL: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com

13 Ekim 2009 Salı

BODRUM HABİTAT Kozaları'na Çağrı

17-21 Ekim 1996 günlerinde gerçekleştirilen Bodrum Yerel HABİTAT Konferansının ardından yıllar geçti. 83 kuruluş ve 309 kişinin katıldığı bu konferansta 25 koza oluşturuldu. İŞ PROGRAMLARI üretildi.
Yaşanabilir Bodrum için 37 öncelikli konu belirlendi.
Çözümler önerildi.
Sorumluluklar üstlenildi…
Bodrum HABİTAT Konferansı Birleşmiş Milletlerin 51. Genel Kurul Toplantısında dünyaya duyuruldu.

Yerel girişimlerin başarılı bir örneği olarak tanıtıldı.
SONUÇ:
* Yiğit Gülöksüz; (4. 07. 1999;Cumhuriyet); “HABİTAT’ın adı kaldı yadigar ”:
“HABİTAT II Konferansı dünyanın bütün tecrübesini, birikimini getirmiştir. Dolayısıyla bilinçlenme için gerekli bilgiyi sağlamıştır. Türkiye’nin gündemine böyle bir şey geldi.

Yapılmayan bunu meyvelerini toplamaktır.
O heyecan ve dikkat yoğunlaşması belli bir noktaya geldikten sonra işin peşi bırakıldı. Bu fırsat kaçırıldı.”
* Tony Marciniec; (Bodrum Magazin; Temmuz 2000) “HABİTATA’ı hatırlıyor musunuz”:
“İstanbul’da uluslar arası ve Bodrım’da yerel düzeyde HABİTAT Konferansları gerçekleşti. Yarımadamız ilk yerel HABİTAT toplantısından gurur duymuştu. Kapsamlı bir “iş programı” üretilmiş, çeşitli kurum, kuruluş ve kişiler altına imzalarını atmışlardı. Coşkulu, umutlu günler yaşanmıştı. Ne yazık ki balayı çabuk bitti.”
* Yiğit Gülöksüz; (13. 06. 2002;Cumhuriyet); “HABİTAT’ın sözleri tutulmadı”:
“ HABİTAT’la başlayan hareket istenildiği kadar verimli olmadı. Devletler ve hükümetler adına verilen taahhütler yerine getirilmedi…
HABİTAT II Zirvesi, yalnızca hükümetleri değil, yerel yönetimleri, iş çevrelerini ve sivil girişimleri de sorunların çözümünde yükümlü kıldı.

Ancak Türkiye hala yönetim ve sivil toplum örgütleri arasında gereken işbirliğini gerçekleştiremiyor. Sivil toplum örgütleri zirve kararlarının uygulanması için büyük çaba harcarken yerel ve merkezi yönetimler konuya gereken ilgiyi göstermedi, göstermiyor!...
Yerel Gündem 21 Programı Ulusal Koordinatörü Sadun Emrealp: “HABİTAT II Zirvesi’nde alınan kararlarla ilgili olarak, Başbakanlığın bakanlıkları devreye sokması gerekiyor. AB’ye hazırlık sürecinde sivil toplum örgütlerinin ve merkezi yönetimlerin işbirliği çok önemli” .
Marmara Boğazlar ve Belediyeler Birliği (MBBB) Genel Sekreteri Fikret Toksöz ; HABİTAT II Konferansının üzerinden 6 yıl geçmesine karşın yerel yönetimlerin alınan kararlarla ilgili hiçbir şey yapmadıklarını vurguladı.
Bodrum HABİTAT Konferansı da, bana göre, “Türk gibi başlama”nın SKANDAL olarak nitelenebilecek bir örneğioldu. Bir başka deyişle “Dağ fare doğurdu”...
İstanbul HABİTAT Konferansına Turgutreis Gönüllüleri adına katılan, Bodrum HABİTAT Konferansında Emekliler Kozasını kuran (sonradan Trafik Kozası Kolaylaştırıcılığı üslenen) kişi olarak yıllardır hayal ettiğim Yeniden HABİTAT düşüncemi bu şekilde vurgulayarak dile getirme gereğini duydum.
Hayalimden Bodrum Belediye Başkanı sayın Mehmet Kocadon’a söz ettim. Öneride bulundum. Dikkatle dinledi, “Senden başka kimse var mı”diye sordu. Yutkundum…
Sayın Kocadon’nun, öneriyi, genel bir talep olması durumunda olumlu karşılayacağı izlenimini edindim
.
Bodrum HABİTAT Konferansına katılan kişi ve kuruluşlara bu nedenle bir ÇAĞRI yapıyor ve en kısa zamanda bir

"çalışma grubu" oluşturmamızı öneriyorum.
Galip BARAN
(0252) 382 34 77
(0535) 844 84 76

7 Ekim 2009 Çarşamba

HABER... HABER...

Bilinç Üniversitesi'ne yer tahsisi için
'imza kampanyası' başlatıldı”
ECE AJANS (Ankara, 07 Ekim 2009) Kurulduğundan bu güne HABİTAT formatında hareket eden ve ‘özgür bilim” çizgisinde faaliyet gösteren “Bilinç Üniversitesi” kurumlaşma yolunda.
Başta Turgutreis olmak üzere, Bodrum ve Muğla dâhil, yarımadanın pek çok yerinde bu amaçla imza kampanyalarına başlatıldı. İlgililerden alınan bilgiye göre, kampanyanın Turgutreis Beldesi, yarımada ve Muğla il sınırları aşılarak, mümkün olduğunca Türkiye çapında yayılması amaçlanıyor.
Kampanya bağlamında imza toplamak için kullanılan “örnek dilekçe” şöyle:
İMZA KAMPANYASI"
Turgutreis Belediyesi’nin insanlık için çalışanların kurdukları Turgutreis Bilinç Üniversitesi’ne (1) görmekte olduğu işleve uygun bir çalışma yeri tahsis etmesini istiyorum.
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: Bilgi üniversitelerine, “Bilinç Enstitüsü” ya da” Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmaları konusunda yardımcı olmak, böylece bundan böyle daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
Dileyenler, isteklerini (imzalarını); Turgutreis Belediyesi’nin:

belediye@turgutreis.bel.tr
adresine iletebilirler.
Adı-Soyadı : Telefon Numarası : İmzası……..;
……………………………………………………………….
……………………………………………………………….”

6 Ekim 2009 Salı

bilinç üniverssitesi'nden "haberler" ve etkinlikler...

Valilik Makamına
MUĞLA
KONU : (a) Örneği ekte görülen “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin İlk ve Orta Öğretim okullarında uygulanması ve (b) aynı okullarda sergi eşliğinde vereceğimiz “çevre-tasarruf-trafik-vergi-bilinci”, “toplumsal sorumluluk bilinci”, “Yasa Bağımlılığı” ve “Burası Türkiye Bağımlılığı” konulu konferanslara izin verilmesi.
Sayın Vali,
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlardaki sorunlarda “insan kusuru”nu aşağı çekmek amacıyla başlattığımız, yaklaşık 20 yıldır devam eden “okul dışı eğitim” çalışmalarında :
· Bazılarımız “ “diğerkam kişilik” edindik.
· Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” da olduk.
· “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
· Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni (1) kurduk.
· “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
· Çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
“Çevre bilgisi”nin çevrenin kirletilmesini, “trafik bilgisi”nin trafik kurallarının çiğnenmesini, “vergi bilgisi”sinin verginin kaçırılmasını, “tasarruf bilgisi”nin israfı, “yasa bilgisi”nin yolsuzlukları önlemediği ve “İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği dikkate alındığında; “Bilinç Çağı”nın anlamı-önemi ve Bilinç Üniversitesi’nin misyonu ve işlevi kendiliğinden ortaya çıkar.
Sayın Vali,
1996 yılında, Bodrum’da, yayalarla ilgili trafik ışığıyla donatılmış kavşaklarda “Kırmızıda duralım kurallara uyalım” sloganıyla başlattığımız kampanyada geliştirdiğimiz “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi ve uygulama protokolu eklidir.
Çocuklarımıza “çevre-tasarruf-trafik-vergi-yasa bilinci “ yanında ”demokrasi kültürü”, “özgüven” ve “kişilik” kazandıracağına inandığımız bu projenin, İlk ve Orta Öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını öneriyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda başlatılan “Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri” projesi ile birlikte uygulanabilecek olan bu projenin, uygulayan okullara, Mart ayında başlatılan “Trafik Okulu” bayrağı ve “Trafik Okulu” sertifikası kazandırabileceğini düşünüyoruz…
Saygılarımla
Galip BARAN;
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 / E-posta:
galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com/ www.galipbaran.blogspot.com
ADRES: 4076 Sokak No: 5/2, 48960 Turgutreis-BODRUM
***
EK: “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi ve protokolu”.
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır
.
***
“TRAFİK TERÖRÜNE SON VERMEK VE
DEMOKRASİYİ TABANA YAYMAK”
PROJE VE PROTOKOL
(yeni/son versiyon) ÖN BİLGİ:
Bodrum’un Turgutreis Beldesinde 1989 yılında başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yaşanmakta olan sorunları önlemeyi öngören projelere dönüştü. İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, yaşam biçimimizde devrim niteliğinde değişikliklere yol açan, bizleri bilinçlendiren, kendimizi tanıma sürecini başlatan bu çalışmalarda, çöp toplamağa başladığımızda öngördüğümüz hedefi aştık:
· Bazılarımız “ “diğerkam kişilik” edindik.
· Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” da olduk.
· “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
· Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni (1) kurduk.
· “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
· Çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
· “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını öğrendik…
“Çevre bilgimiz”in çevreyi kirletmemizi, “trafik bilgimiz”in trafik kurallarını çiğnememizi, “vergi bilgimiz”in vergi kaçırmamızı, “tasarruf bilgimiz”in israfı, “yasa bilgimiz”in yolsuzluk yapmamızı önlemediği ve “İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği dikkate alındığında, “Bilinç Çağı”nın anlamı ve Bilinç Üniversitesi’nin işlevi kendiliğinden ortaya çıkar.
1996 yılında, Bodrum’da, yayalarla ilgili trafik ışığıyla donatılmış kavşaklarda “Kırmızıda duralım, kurallara uyalım” sloganıyla bir kampanya başlattık. Toplu yaşamda özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı olduğu anlayışından hareketle ve kırmızı ışıkta durmanın yeşil ışıkta geçme hakkı olana saygı anlamına geldiği gerçeğini ve yıllardır önlenemeyen trafik sorununda yaşanan can ve mal kayıplarını dikkate alarak bu kampanyayı uyguladığımız kavşakları “demokrasi dershanesi” ve bu kampanyada geliştirdiğimiz uygulamayı, “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” olarak tanımladık. Sözü edilen proje ve uygulama protokolu aşağıdadır.
Çocuklarımıza “trafik bilinci” ve ”demokrasi kültürü” yanında “özgüven” ve “kişilik” de kazandıracağına inandığımız bu projenin, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını öneriyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda başlatılan “Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri” projesi ile birlikte uygulanabilecek olan bu projenin, uygulayan okula, Mart ayında başlatılan “Trafik Okulu” bayrağı ve “Trafik Okulu” sertifikası kazandıracağını düşünüyoruz…
***
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
PROJE
Uygulama yeri : Yayalarla ilgili trafik ışık ve işaretleriyle donatılmış kavşaklar.
Örnek kural : Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralı “örnek kural” olarak seçilmiştir.
Uygulama : Projede yer alan öğrenciler, kırmızı ışıkta geçmeğe kalkışan yayaları “sosyal yaptırım” olarak bilinen (kırmızıda geçeni, anında, yüzüne karşı, utanmaktan başka tepki göstermeyecek şekilde uyarmayı öngören) yöntemle uyarırlar. Uyardıkları yayalara, kendilerinin de başka yayaları aynı yöntemle uyarmalarını önerirler.
Uygulama süresi : Toplumun projenin uygulandığı il, ilçe ya da beldede, Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralına uyma alışkanlığı görülür şekilde arttığında, yasanın bu kurala uymayanlar için öngördüğü cezanın uygulanması süreci başlatılır.
***
UYGULAMA PROTOKOLU
(MUĞLA ÖRNEĞİ)
PROTOKOLUN KATILIMCILARI VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ :
Bilinç Üniversitesi : Projeyi, devletin trafikten sorumlu kuruluşlarının ve diğer katılımcıların verecekleri destek ve gösterecekleri işbirliği anlayışı içinde yürütür.
Muğla Valiliği : Devletin trafik hizmetinden sorumlu kuruluşlarının bu projeye, verecekleri desteğin en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlar.
Muğla Belediyesi : Projenin uygulanacağı kavşağın ya da kavşakların eksiklerini giderir (nizami hale getirir). Projeyle ilgili pankart, yazı ve benzeri araçların kentin belli başlı yerlerinde sergilenmesi konusunda yardımcı olur.
İl Emniyet Müdürlüğü : Emniyet Müdürlüğünün vereceği destek, uygulamada yer alacak görevlilerle birlikte hazırlanacak (protokola eklenecek) bir programla belirlenir.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü : Milli Eğitim Müdürlüğü’nün vereceği destek, bu çalışmada yer alacak okulların rehber öğretmenleriyle birlikte hazırlanacak (protokola eklenecek) bir programla belirlenir. (PROGRAM önerisi eklidir)
Müftülük : Müftülüğün, bu projenin anlam ve önemini camilerde halka anlatma, ilgili duyuru ve yazılı açıklamaları asma gibi konularda yardımcı olması beklenmektedir.
Şoförler ve Otomobilciler Odası : Oda’nın, bu projenin amacını oda üyelerine anlatma ve Federasyona duyurma ve ilgili çağrı, duyuru ve yazılı açıklamaların oda üyelerinin araçlarına asma gibi konularda yardımcı olması beklenmektedir.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve kişiler : Trafik sorunuyla ilgilenen STK ya da duyarlı kişilerin bu projenin uygulamasında yer alarak katkıda bulunmaları beklenmektedir.
KATILIMCI ADI İMZASI
Bilinç Üniversitesi : ........................... ............................
Muğla Valiliği : ............................ ............................
Muğla Belediyesi : ……………….... ............................
İl Emniyet Müdürlüğü : ............................ ......................
İl Milli Eğitim Müdürlüğü : …………........... ..................
Müftülük : ............................ ............................
Şoförler ve Otomobilciler Odası : ...................... .........
STK’lar ve bireyler (varsa) : .......................... ................
***
OKULLAR İÇİN PROGRAM (ÖNERİ)
A. OKUL İÇİ ETKİNLİKLER:
(a) İLK ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ
* Kavşaklarda yapılan uygulamayı rehber öğretmenlerin gözetiminde izlerler.
* Gözlemlerini sözlü, yazılı ya da çizili olarak ifade ederler. Yazılı ya da çizili ifadelerini ve okullarda/sınıflarda düzenleyecekleri trafik köşesi panolarına asarlar.
* Rehber öğretmenler yardımıyla oyunlar hazırlarlar, sahneye koyarlar.
(b) ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ
* Öğrenciler, uygulamasında rehber öğretmenler eşliğinde yer alacakları projeyi okulda aralarında tartışırlar. Kendilerini uygulamanın sorumluluğunu üstlenecek şekilde geliştirirler.
* Trafik örneğinden yola çıkarak ülkenin diğer sorunlarıyla ilgili projeler üretirler..
* Aynı şekilde, oyunlar hazırlayıp, sahneye koyarlar.
B. OKUL DIŞI ETKİNLİKLER
(a) İLK ÖĞRETİM
Bu öğrenciler:
* Orta öğretim okulu öğrencilerinin yer alacakları uygulamaları, rehber öğretmenler gözetiminde yetinirler.
(b) ORTA ÖĞRETİM
Bu öğrenciler:
* Güvenlik önlemlerinin alındığı kavşaklarda yapılacak çalışmalarda rehber öğretmenler eşliği ve gözetiminde yer alırlar.
* Basınla iletişim kurarlar, uygulamayı izleyen halkla konuşurlar, anket yaparlar.
* Düzenleyecekleri öğrenci kongrelerinde, edindikleri birikimle ilgili sunuşlar yaparlar.
***
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ VE
SİYASİ PARTİLER…
Siyasi Partiler, iktidar olmak ve ülkeye hizmet etmek için kurulurlar. Ne var ki, Cumhuriyet ilan edileli bunca hükümetler geldi geçti kolay telaffuz edilen hizmet kavramı bir türlü yaşama geçemedi.Hayaller gerçekleşemedi. “Muasır medeniyet” aşılamadı. “Yurtta Barış” sağlanamadı. “Birlik beraberlik”, “tek yürek” ya da “tek yumruk” söylemleri lafta kaldı. Gittikçe ağılaşan karamsarlık yaratan bir kaos var bu cennet ülkede, yazık ki…
Bana göre, sorun, tümüyle “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin ıskalanışından kaynaklanmaktadır sorun maktadırlar. İşin kötüsü, hizmet sözcüğünü dilden düşürmeyen, ama yaşama da geçiremeyen siyasetçilerimiz, sözü edilen ilkeyi ıskalamadıkları konusunda kendilerinden öylesine eminler, ki…
Oysa, o ilkenin yaşama geçmediği, sevginin olmadığı yerde demokrasi de olamaz. Bu nedenle, Cumhuriyetin ilelebet yaşayabilmesi, kuranların ruhlarının şad olabilmesi için, sözü edilen ilkeyi özümsemeleri, sevgiyi öğrenmeleri, diğerkam varlık olmaları şart. siyasetçilerimizin…
Diğer taraftan öğrendik ki, bencil varlık, “çok”u şöyle dursun “öz”ü kadar bile sevemez, yurdunu ve milletini…
Sözü edilen ilkenin nasıl özümsenebileceği konusunda deneyim kazanmış olan Bilinç Üniversitesi siyaset erbabına yardımcı olmağa hazırdır.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
Turgutreis- BODRUM
***
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
GALİP BARAN
***
CUMHURBAŞKANI’NDAN BEKLENTİMİZ…
Sayın Abdullah Gül
Cumhurbaşkanı
KONU: Trafik sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacıyla yıllar önce başlattığımız kampanyaya destek vermeniz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Trafikte “insan kusuru”nu aşağı çekmek amacıyla yapılan çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla Bodrum’da “Kırmızıda Duralım Kurallara Uyalım “ sloganıyla bir kampanya başlattık.
1996 yılında başlattığımız bu kampanyayı, sloganını daha sonra “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma” şeklinde değiştirerek sürdürdük. 2008 yılında, “Trafikte Dikkat 10 Bin Hayat Kampanyası”nı desteklediğinizi basından öğrendiğimizde bize de destek vermeniz için size başvurduk.Bir yanıt alamadık.
Sayın Cumhurbaşkanım,
“Trafikte Dikkat 10 Bin Hayat” kampanyası” ile ilgili açıklamanızda, “Önümüzde iki yol var. Ya hiç yokmuş gibi yolumuza devam edeceğiz ya da bu ölümleri azaltmak için hep birlikte çalışacağız. 42 Avrupa ülkesinde bir yılda trafikte ölenlerin % 22’si Türkiye’ye ait. İnanılmaz bir rakam. Bunun böyle devam etmemesi gerekir. Bunun için olağanüstü tedbirler almak, olağanüstü bir kampanya yürütmek zorundayız. Böyle bir kampanyaya herkes canı gönülden katılmalı ve elinden geleni yapmalıdır” dediniz…
Bizler; sizin deyişinizle, “elimizden gelen”i yapıyoruz. Sayımızın sınırlılığı ve olanaklarımızın yetersizliği dikkate alındığında, “olağanüstü” sayılabilecek bir kampanya yaptığımız söylenebilir. Ancak, ciddiye alınmıyoruz, hatta engelleniyoruz…
Bu nedenle, yukarıda sözü edilen başvurumuzda da dile getirilen zorluklarımızı arz etmek ve destek istemek amacıyla bir randevu talep etme gereğini duymuş bulunuyoruz
Sayın Cumhurbaşkanım,
Malatya’dan yola çıkan 68 yaşındaki Sami Karaaslan’ı Ankara’ya getirttiğinizi, kendisiyle görüştüğünüzü birkaç ay önce basından öğrendik. Sayın Karaaslan’a gösterdiğiniz ilgiyi bizden esirgememenizi, randevu talebimizi kabul etmenizi, böylece, yıllardır devam eden kampanyamızı ciddiye aldığınızı göstererek kampanyamızda yer almak ya da benzer kampanyaları başlatmak isteyen başka gönüllüleri yüreklendirerek, bizim gibilerin sayısının çoğalmasına yardımcı olmanızı bekliyoruz…
Saygılarımızla,
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi(1) kurucusu
**
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
D U A M …
Diyojen : Anayasa’nızın birinci maddesinde “Türk Devleti bir Cumhuriyettir” deniliyor. Bu doğru mu?
Galip Baran: Elbette doğru. Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 günü kuruldu. O gün bayram yapıyoruz. Cumhuriyeti kutluyoruz. Sen bunları görmüyor, duymuyor, bilmiyor musun?
Diyojen : Biliyorum da anlamadığım şeyler var. Devleti’n Cumhuriyet olduğunu söylerken Devletin yönetim biçiminin Cumhuriyet olduğunu ifade ederken bir gerçeği gözden kaçırıyorsunuz.
Galip Baran: Neymiş o gerçek dediğin şey?
Diyojen : Devlet olmadığınızın, olamadığınızın farkında değilsiniz. Devlet olabilmenin “olmazsa olmazı” yasa kavramından haberiniz yok sizin.
Galip Baran: Haksızlık ediyorsun. Üniversiteleriniz, hukuk fakülteleriniz var. Oralarda hukukçular yetişiyor. Yasama organımız TBMM var. Gerektikçe yeni yasalar çıkarıyor AB’ne girmek aşkına “Uyum Yasaları” yapılıyor. Hukuk fakültelerimizden mezun olanlar hakim, savcı, avukat oluyorlar hukuk devleti için çalışıyorlar. Sen de bu gerçekleri gözden kaçırıyorsun. Senin bilmediğin bir şey daha var: Ben bir “Yasa Bağımlısı”yım
Diyojen : Sakin ol, efelenme, diklenme hemen. “Burası Türkiye” diyenler de var bu ülkede. Burası Türkiye” diyenler, bu sözü duyduklarında gülümseyenler, aslında bir gerçeği, devlet olabilmenin olmazsa olmazı yasa kavramından bi-haber olduklarını itiraf etmiş olmuyorlar mı? Yargıtay Başkanınız “suça battık” derken ( 27 Eylül 2008 /Akşam) bu gerçeği yetkili bir ağızdan açıklamış olmuyor mu?
“Yasa Bağımlısı”yım diyorsun. Sen bu sözünle, farkında mısın bilmem ama, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet olması için çalışan, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkan birisi olduğunu da dile getiriyorsun. Peki, senin gibi kaç kişi var? Kaç “Yasa Bağımlısı” var bu ülkede söyler misin.
Galip Baran: Doğrusunu istersen 3 kişi bile değiliz. Zeki Karaoğlu ve İsmet Seyhan var, örneğin. Ekonomik durumları ve diğer koşulları elvermediği için benim kadar aktif değiller. Ama onlar da çalışıyorlar.
Diğer taraftan, aynı konuda pasif anlamda da olsa çalışan, yüzler, binler, belki de milyonlarca insan var, bu ülkede.
Şu var ki, bu gibiler, nasıl çalıştığımı, Türkiye Cumhuriyet’i Devletine nasıl sahip çıktığımı gördüklerinde, “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı, “sen insanlık için çalışıyorsun” diyorlar. Takdirlerini dile getiriyorlar. Övüyorlar. Hepsi değil. Kafayı yediğimi, hatta “orospu çocuğu” olduğumu söyleyenler de oluyor.Takdirin böylesi de var.Diyojen : Onlar, seni övenler, neden senin gibi olmuyorlar, senin gibilerin sayısını çoğaltmayı neden düşünmüyorlar ya da neden onlar da insanlık için çalışmıyorlar?
Galip Baran: Sevgili Diyojen bu soruna doğrudan cevap vermek beni aşar. Ama beni övenlere Nazım Hikmet’çe bir söz söylemek, “dilim varmıyor ama hala bencil bir varlıksın be kardeşim”demek geliyor içimden.
Belki de, onların “Bencillik Canavarı”nın kulu olmaktan kurtulmaları için Allah’a dua etmeliyim, ben.
Bu duayı, yalnız Aziz Usta’ya:
“ Utanırım aldıklarım demeye
Gücüm yetmez borcun ödemeye
Bende hakkın çoktur halkım
Değil böyle bir Aziz
Bin Azizler olsa yetmez
Aldığını vermeye
Utanırım hakkını helal et demeye
Dünya durdukça durasın “
DEDİRTEN Türk Halkı için değil, “Bencillik Canavarı”nın elinden çeken Dünyanın tüm halkları için etmeliyim.
Diyojen : Breh, breh, breh… Sen neymişsin be Galip
Galip Baran: Sözün bitti mi, diyeceğin başka şeyler yok mu, bre Koca Diyojen?
Diyojen : Söz biter mi, diyeceğim olmaz mı hiç. Ama sen bugün söylediklerimi hazmet, hele…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
***
DİĞERKAMLAR ÜLKESİ, TÜRKİYE…
“Burası Türkiye” sözü bu ülkede yaşayanların utanılası bir özelliğe sahip olduklarının bir tür “ikrarı”dır. Başka bir deyişle, bu ülkede “hodkamca yaşadıkları”nın, farkında olmadan dile getirdikleri bir gerçeğin “itirafı”dır…
Hodkamlık, “başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgememe; başkalarının iyiliğine çalışmayı yaşam ve ahlak ilkesi yapma; bencillik ve ben tutkusu yerine sevginin başkalarına yönelmesi anlamına gelen –diğerkamlık-” kavramının karşıtıdır.
Şimdi dürüstçe soralım ve aynı şekilde yanıt verelim:
“Burası hodkamlar ülkesi Türkiye” mi, yoksa “diğerkamlar ülkesi Türkiye” midir?
“Burası hodkamlar ülkesi Türkiye” dememek bu gerçeği görmemek için kör olmak gerekir. İstanbul ve Tekirdağ’da yaşanan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a “hepimiz suçluyuz” dedirten sel felaketi bu gerçeğin son örneğidir.
“Hepimiz suçluyuz” sözünü Konya’da meydana gelen bir yangın felaketinden sonra CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da söylediğini hatırlayalım…
Ne var ki, ”hepimiz suçluyuz” demek sorunu çözmüyor, söyleyene “diğerkam kişilik” kazandırmıyor… Zamanla unutuluyor… Her yeni felaketten sonra tekrarlanıyor.
Benzeri felaketlerin (sel yangın, deprem, vb. sorunların) bir daha yaşanmaması için, moda deyişle, “eli taşın altına koymak” ; “Burası Diğerkamlar ülkesi Türkiye” diyebilmek için çalışmak; bunun için bir projeyi acilen uygulamaya koymak gerekiyor.
Turgutreis Bilinç Üniversitesi bu konuda bir proje başlatmış olup, başka katılımcılar bekliyor. Devletin üst düzey yetkililerine, bu projenin uygulamasında yer alarak topluma örnek olmalarını öneriyor.
Sözü edilen yetkililerin bu konuda yapmaları gereken şey : örneği ekte görülen “Diğerkamlık And”ının başında yer alan “Bundan böyle” sözünden sonraki boşluğa adlarını, (örneğin Abdullah Gül, M. Ali Şahin, Recep Tayyip Erdoğan) yazmak ve durumu kamuoyuna açıklamaktır.
Bu ilk adımdır. Sonrası sayın katılımcıların “diğerkamlık” konusundaki birikimine bağlıdır…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
***
NASIL ADAM OLURUZ?...
Fatih Altaylı
Haber Türk Gazetesi Sayın Altaytlı,
Yazılarınızı okuyanlardan, özellikle de “nasıl adam oluruz” sorusu ile ilgili düşüncelerinizi ilgiyle izleyenlerdenim.
Bana göre, adam olabilmek için;
* Ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik gibi niteliklere sahip,
* Kendisini her türlü tartışmanın üstünde bir düşünce, inanış ve temel bilgiyle donatmış,
* Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni yapan,
Bir başka deyişle, erdemli, ilkeli, diğerkam bir varlık olmak için çalışmalı insan
Sayın Altaylı,
“Nerde öylesi” diyebilirsiniz, ama ben:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığı ‘okul dışı eğitim’ olarak tanımladığı çalışmaları yaparken, kendisini tanıyan, yurdunu ve milletini özünden çok sevmeyi öğrenen, yasa bağımlısı olan, “Bilinç Çağı”nda yaşadığı yaşantısına yansıyan, erdemli, ilkeli, diğerkam varlıklar olmayı başarabildiğimizde;
“Bilgi Çağı”nı yaşamakta olan “iklim değişikliği”nden sorumlu “Muasır Medeniyet”i aşabileceğimizi savunan;
Sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken edindiği “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kuran,
Kendisini bu üniversitenin Amele-başısı olarak tanımlayan Galip Baran’dan ; görenlerin,
* “ herkes senin gibi olsa” ,
“senin gibilerin sayısı çoğalmalı”,
“sen insanlık için çalışıyorsun” benzeri sözlerle övdükleri,
bazılarının “deli” olduğuna hükmettikleri Galip Hoca’dan söz ediyorum.Sayın Altaylı,
Galip Hoca’yı yaşadığı ortamda, izleyerek, Turgutreiste yaşayanlarla konuşarak tanımanızı öneririm.
Saygılarımla,
Mustafa Nevruz SINACI
***
KENDİNİ TANIMAK (*)
Kendini bilmek ya da tanımak, insanın değişmesi zorunluluğunun doğal bir uzantısıdır. Değişmek, uyanmak, şuurlanmak için fazlalıkları terketmek, içsel bir mücadeleye girişmek, özdeşleşmeyi kolaylaştıran bağımlılıklardan soyunmak şarttır. Üstün çaba gösterilmeden, kendi üzerinde çalışmadan değişmek, uyanmak, şuurlanmak mümkün değildir. Bütün inisiyatik öğretilerin temeli Terk'e dayanır.
(*) P. D. Ouspensky, Çeviren: Ali Belbez, Erol Konyalıoğlu, Ruh ve Madde YayınlarıKasım 2008, 541 sayfa
***
SUSMA HAKKI…
Benim dinim;
Çevreyi kirletmememi, aşırı tüketmememi; sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmememi; trafik kurallarını çiğnemememi; vergi kaçırmamamı; rüşvet vermememi/almamamı iş ahlakına saygısızlık etmememi; milli servete zarar vermememi; imar yasasına aykırı işler yapmamamı; her şeyi devletten beklemememi, diğer deyişle, kırmızıda durmamı; bu kadarla da kalmayıp, kırmızıda geçenleri “sosyal yaptırım” olarak bilinen yöntemle uyarmamı; dahası, uyardıklarıma,kendilerinin de başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını önermemi, daha açık deyişle deyişle, “Burası Türkiye Bağımlılığı”ndan kurtulmamı, çok daha açık deyişle, “salih amel” eylememi emretti…
Özetle: Dinim beni hodkamlıktan kurtardı. Diğerkam bir varlık olmama yol açtı. Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevmemi, “insanı kamil” olmanı sağladı…
Senin dinin de seni hodkamlıktan kurtardı mı ? Diğerkam bir varlık olmana yol açtı mı? Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevmeni, “insanı kamil” olmanı sağladı mı?
Sağladıysa, iki sorum var:
(1) Sen, ne ya da neler yaptın da “insanı kamil” oldun?
(2) Neden bu kadar azız?
“Susma” ya da “senin dinin sana, benim dinim bana” deme “hakkı”nı kullanabilirsin elbet…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Turgutreis - BODRUM
***
SEVGİ…
(Ercüment Kaya/ Ruh ve Madde Dergisi/ Ekim 2008- kısaltılmış-)
“Sevgi evrendeki en büyük güçtür”. Sevgi her türlü sorunun, ıstırabın, acının yegane ilacıdır. Nefretin panzehiridir.Tüm kötülüklerin ana kaynağı sevgisizliktir. Varlıklar Yüce Tanrı’nın yarattığı sevgi denizinin içinde sevginin farkında olmadan sevgisizlikten yakınmaktadırlar.
Ufak tefek kartopu sorunları önünde durulması mümkün olmayan çığ gibi olumsuzluklar yaratıyor. Bunu yapan sahte sevgi gösterileriyle günü kotaracaklarını zanneden biz. Biz insanlar.
Bir rehber varlık der ki, “ Sevgi olsaydı, dünyanızdaki tüm aptalca şeyler ortadan kalkardı. Maddeciliğin ürünü olan hırs, açgözlülük, bencillik sizin dünyanızda maalesef çok yaygın olan şiddet, çirkinlik ve sefaletin sebebidir. Sizden nefret edenleri ve size elinden gelen kötülüğü yapanları bile sevmeye çalışmalısınız. En şefkatli biçimde sevmelisiniz. Ruh gücü şefkatle başlıyor ve sevgi ile etkili oluyor. Bu Tanrı’dır. Nefretin yerini sevgiye bırakmalıyız çünkü o, karanlığı ışığa çevirmektedir.“
Sevgi fiziksel değil, ruhsaldır. Ruh maddi şeylere köle olmamalıdır. Kötü ve yanlış olan şey, diğer insanlara verebileceklerimizi esirgemek, haksızlık yapmak ve şefkatsiz davranmaktır. İnsan elinden geldiğince iyilik yapmalıdır. Bu, Tanrı sevgisinin bir yansıması olan insan sevgisiyle gerçekleştirilebilir.
Sevgi varsa bencillik yoktur. Sevgi karşılık beklemez. Karşılık beklenen yerde sevgi olmaz. Her türlü köleliğin nedeni, sahip olduğumuz şeylerle eşkoşmalarımızdır. Her türlü gurur, kibir, kendini beğenmişlik, aşırı arzular, ihtiraslar mücadele etmemiz gereken köleleştirici unsurlardır. Bunları ancak Tanrı’nın bize bahşettiği sonsuz sevgi ile yenebiliriz.
Benzer benzeri çeker düşüncesinden hareketle yola çıkarsak, sevginin sevgiyi çekmesi gerçeğini görür, yaşantımızı ona göre bina edebiliriz. Evren, bilgeliğin eşlik ettiği sevginin sonsuz gücü tarafından yönetilmektedir.
Sadıklar Planı’nda sevgi için söylenenler: “Şüphesiz zeval bulmayacak en yüksek kanun sevgidir. Bu sevgi, mukaddes kitaplarınızın izah etmeye çalıştığı sevginin çok fevkinde olan İlahi bir prensiptir. Şunu biliniz ki, sevginin bütün varlıkları idare etmesi, ancak o varlıkların liyakat ve haklarının belirli bir seviyeyi bulmasından sonra vuku bulur. Yekdiğerlerinize karşı bir sevgi içersinde kaldığınız müddetçe, yani birbirinizin tekamül hızlarına hürmet ettikçe, birbirinizin dayanışma prensiplerini ihlal etmemiş olursunuz.”
Bugün belki de en önemli eksiğimiz sevginin gerçek anlamını bilememeniz ve onun yerine koyduğumuz şeylerle kendimizi kandırmamızdır.
Sevgi bir varlığın eksiğini tamamlamaktır. İşte eksiğini tamamladığımız o varlık da bizzat yine biziz.
KISALTARAK AKTARAN
(Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemiş olan):
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Galip BARAN
***
bilgi çağı çuvalladı !...
DİYOJEN ve BAN Kİİ MOON
DİYOJEN: Ey Dünyalılar! Duyduk duymadık demeyin..
Öğündüğünüz mal bulmuş mağribi gibi sevinerek sarıldığınız “Bilgi çağı” ilköğretim okulları, lise ve üniversiteleri, diğer eğitim kurumlarıyla; üniter ve federal devletleriyle, ordularıyla, askerleri topları, tüfekleri, atom ve nötron bombalarıyla, milletleri ve Birleşmiş milletleriyle insanın içinde yer aldığı tüm organlarıyla çuvalladı.
Ban Kii Moon: (BM Genel Sekreteri…): Ne yazık ki haklısın Diyojen.Ne yapmamız gerekiyor onu da söyler misin?
DİYOJEN: Ayıp olmuyor mu?..“İlk Çağ”ın bir garibanından akıl almak sana yakışır mı?
O koca binanızla, bilmem kaç daimi, kaç geçici üyeniz, sözde tanınmış bilim adamınız ve dünya çapında meşhur uzmanınızla güvenlik konseyinizle aciz kaldığınızı kabul mü ediyorsunuz.
Ban Kii Moon: (BM Genel Sekreteri…) Çözümü söyle yeter.Acizlik..Önemli değil.Şu gezegende insanca yaşamanın yolunu gösterirsen senin heykelini dikeriz,Birleşmiş Milletlerin tepesine.
DİYOJEN: Yok , yok heykel meykel, ödül mödül de istemez . Siz o gibi şeyleri meraklıları için yapın.Aslında siz derya içresiniz deryayı bilmiyorsunuz.Çözüm Bilinç Üniversitesi ….Çözüm bilgi değil bilinç.Bilgi iyi de bilgece kullanmadıkça felakettir. Görmüyor musunuz. Aya bile gittiniz ama...
Ban Kii Moon: (BM Genel Sekreteri…) Nerede bu üniversite. Hiç duymadıkBi-zahmet araştırın.Benim bildiğimi bilmediğinize göre…Kusura bakmayın ama nasıl bir Birleşmiş Milletler bu..
SOHBET'İN KULAK MİSAFİRLERİ
"BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ"KURUCULARI"
ÖĞRENCİ VE MÜDAVİMLER