10 Şubat 2010 Çarşamba

Sayın Prof. Dr. Üstün Dökmen
Sizi bugün (5. 02. 2010) Kanal-D’de, yalan ve dürüstlük konularını işlediğiniz programda izledikten sonra bu mektubu yazma gereğini duydum. Bir Psikolog olarak, insanla ilgileniyorsunuz. Ben de öyle. Benim ilgim Bilinçolog oluşumdan kaynaklanıyor.
Siz Psikoloji öğrenimine Üniversitede aldığınız “kitabi bilgi” ile başladınız. Yaşamda edindiğiniz “tecrübi bilgi” ile uzmanlaştınız. Ben’se, aşağıda açıklanan alanlarda yaptığım çalışmalarda edindiğim “tecrübi bilgi” ile Bilinçolog oldum.
Bu sonucu; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlâkı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığım, zamanla, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırmama, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsememe, diğerkâm bir kişilik edinmeme, yasa bağımlısı olmama, kendimi tanımağa başlamama, “Bilinç Çağı’ nda yaşadığımın farkına varmama yol açan “okul dışı eğitim” çalışmalarımıza borçluyum…
Kanal- D’deki programda vergi konusuna da değindiniz. “Kalkınmanın temeli dürüstlüktür” dediniz. Kanayan bir yaraya parmak bastınız. Ben, biraz aşağıda değineceğim üzere, bu yaraya tentürdiyot sürmek için çaba gösteren birisiyim. Kalkınmanın temelinin ne olabileceği konusunda, “tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıkar” tekerlemesini hatırlatan bir soru soruyorum: “dürüstlük” mü “diğerkâmlık”mı diyorum…
Aslında yalnız vergide değil; çevre, tasarruf, trafik vb. yaşamsal konularda da dürüst olmadığımızı, % 98’i Müslüman olan Türk halkının “kul hakkı” yediğini bilmeyenimiz yoktur. Gel gör ki, sıra vergi konusunda kendinden hesap sormaya gelince, “ak kaşık” kesilir, benzini en pahalı satın alan insan olduğundan yakınır Aziz Usta’ya aşağıdaki şiiri yazdıran Türk Halkı.
Ben de ”kul hakkı” yedim. Kira geliri ile veraset ve intikal vergileri ödemedim, çokları gibi. “Vergi bilinci”nden bi-haberdim, aynı geminin yolcusuydum, ben de…
Salt bilginin derde deva olmadığını, hatta sorunlar yarattığını düşünüyorum. Bertrand Russell’in “Çağımızın en büyük ihtiyacı bilgi değil bilgeliktir. Bilgelikle birleşmeyen bilgi ve teknoloji, iktidar hırsıyla gözleri dönmüşlerin elinde, büyük yıkıma dönüşür” diyen Bertrand Russell’in bu düşüncemi doğruladığını düşünüyorum.
Görülen o ki; sorun ya da kabahat “bilgi”de değil, bilgiyi bencilce (hodkamca) kullananda. “iklim değişikliği” olarak tanımlanan olgunun da aynı sorundan kaynaklandığına inanıyorum. Bu anlayıştan hareketle “SORUN HODKAMLIK: ÇÖZÜM DİĞERKAMLIK” şeklinde bir slogan geliştirdim. Aynı anlayışla: diğerkâm bir varlık olmak için çalışmanın “bilgi” edinmekten daha önemli olduğunu iddia ediyorum...
Dürüstlük kavramının hakkını yememek için VIII Y. Y. ait bir yazıt’ta ele geçen aşağıdaki sözü de hatırlatmakta yarar görüyorum.
“Ahlâksızca kazanmaktansa, dürüstçe ve onurunla kaybet. Kaybetmenin acısı geçer, oysa diğerininki ömür boyu sürer. Geride bırakacağın en büyük miras onur ve dürüstlüktür”
Sayın Dökmen,
Okullarda edindiğimiz “kitabi bilgi” bizleri bilinçlendirmiyorsa, dürüst ya da diğerkam olmamızı sağlamıyorsa ne yapmalı?
Ben, yukarıda sözünü ettiğim çalışmalarla bilinçlenmiş bir varlık olarak, yukarıda da işaret ettiğim üzere, Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarmak amacıyla bir “gönüllü vergi kampanyası” başlatmak istedim. Bu kouda Başbakanlığa başvurdum. Ne var ki, “kitabi bilgi” ile eğitilmiş, “vergi bilinci”n den bi-haber, 57-58-59-60 sıra numaralı Cumhuriyet Hükümetleri beni ciddiye almadılar. Hazine Müsteşarlığı’nın bu konuda öngördüğü yasal bir düzenleme yapmadılar.
Sonuç: İlelebet yaşayacağı inancıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti hala borç batağında. Varlığını, borç alanı emir de almak zorunda bırakan “yasa” nedeniyle sürdürme savaşı veriyor. Kuvözde yaşıyor.
Sayın Dökmen,
Psikologun dinleyeni çok. Onu herkes az çok anlayabilir. Bir psikolog bir psikologu çok iyi anlar. Ben beni anlayacak bir Bilinçolog arıyorum...
Saygılar sunuyorum.
Galip Baran,
Bilinç Üniversitesi kurucusu
***
ÖDENMEYEN
Ey benim halkım
Ey benim gözü kapalım
Yüreği açık dili bağlım
Ey benim güzelim
Ey benim çirkinim
***
Yiyemedin yedirdin
İçemedin içirdin
Giyemedin giydirdin
Okuyamadın okuttun
Kendin üşüdün yağmurda karda
Ama beni korudun
***
Varından değil yoğundan verdin
Az değil çoğundan verdin
Ah ne az ne az aldın
Ama çok ne çok verdin
En az aldın en çok verdin
Almadan vermek sana özgü
***
Utanırım aldıklarım demeye
Gücüm yetmez borcun ödemeye
Bende hakkın çoktur halkım
Değil böyle bir Aziz
Bin Azizler olsa yetmez
Aldığını vermeye
Utanırım hakkını helal et demeye
Dünya durdukça durasın halkım
Aziz NESİN

Hiç yorum yok: