Muğla ili, Bodrum İlçesi - TURGUTREİS, Bilinç Üniversitesi "BİLİNÇHANE"si ve Kurucu Rektör Sayın GALİP BARAN; 31 Aralık 2012
31 Aralık 2012 Pazartesi
24 Aralık 2012 Pazartesi
O'nun "Bilinç Çağı" çalışma ve aydınlatma alanı!..
"SOKAK BİLİNÇCİSİ" GALİP BARAN; "EĞİTİM VE ÖĞRETİM ÇALIŞMALARINI" DEMOKRASİ MEYDANLARINDA İFA VE İCRA EDİYOR..
Bodrum Turgutreis’te yaşayan ve ‘Trafik Dede’ olarak anılan Galip Baran, araç sürücüleri ve yayalara yönelik yıllardır gönüllü olarak yürüttüğü trafik ışıkları uyarılarına 80 yaşına gelmesine rağmen devam ediyor.
Bodrum Gündem Haber
Bodrum’da trafik ışıkları bilincini oluşturmak için yıllardır mücadele veren ve ‘Trafik Dede’ olarak anılan 80 yaşındaki Galip Baran, iki yıl önce başvurduğu ‘Fahri Trafik
Müfettişi’ kartını almanın sevincini yaşadı. Beyin damarlarındaki tıkanıklık ve bel fıtığı hastalıklarıyla da mücadele eden Baran, zor da olsa bugün ilk uygulamasını Garajaltı Kavşağı’ndaki ışıklarda gerçekleştirdi. Trafik Dede, üzerine giydiği ve üzerinde ‘Yurdu ve Milleti Özden Çok Sevme İlkesi’ ve Yetmiş Milyonluk Aile Türkiye Projesi’ yeleğinin yanı sıra hazırladığı ‘Yeşili Bekle Lütfen’ ve ‘Sağdan Lütfen’ yazılarıyla araç sürücüleri ve yayaları uyardı. Yeşil ışıkta geçen yayalara teşekkür eden Baran, kırmızı ışıkta geçen yayalara ise elindeki yazıları göstererek, kurallara uymaya davet etti.
Bastonla yürüdüğünü, ömrünün yettiğince trafik müfettişliği yapacağını belirten Galip Baran “Bu ülkede devletin varlığına rağmen yasalar uygulanamıyorsa, aslında devlet yoktur. Devletin varlığı yasayla vardır. Türkiye’de trafik yasasının yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralı, yüzde 99 ihlal edilmektedir. Benim trafik müfettişi olarak görevim, yalnızca bilgilendirmek, uyarmak ve trafik ışıkları bilincinin oluşmasını sağlamaktır. Aslında ben bu kartı almadan önce de bu müfettişliği yapıyordum. Fakat işin resmiyet kısmı yoktu. Yıllar önce dönemin kaymakamı Uğur Boran bu kavşakta benimle birlikte şuan elimde taşıdığım yazıları taşımıştı. Bize böyle kaymakamlar gerekir. Ömrümün yettiğince yaya ve araç sürücülerini bilgilendirme çalışmasına devam edeceğim” dedi.
20 Aralık 2012 Perşembe
Milli Eğitim Bakanlığı sunumu,....
MEB SUNUMU
BİLİNÇOLOG GALİP (DİĞERKÂM) BARAN’IN;
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
“HAYAT BOYU ÖĞRENİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NDE”
18 ARALIK 2012 GÜNÜ YAPTIĞI SUNUM
RESİM: Soldan Sağ'a: Mustafa Nevruz SINACI (Bilinç Üniversitesi), Galip BARAN (Bilinç Üniversitesi), Coşkun AKCAN (MEB), Şevket ALP (MEB), Ömer Yusuf ŞEKERCİ (MEB), Emine AVŞAR (Bilinç Üniversitesi), Ali AKYOL (MEB), Resimleyen: İsmet SEYHAN (Bilinç Üniversitesi)
KÜRESEL ISINMA
“Bilgi Çağı İnsanı”, bilinçsizce yaşadığı için;
Ozon tabakası delindi.
Buzullar eridi.
Yağmur Ormanları tükendi.
Türler azaldı.
Gezegenimiz yaşanamaz hale geldi.
“Bilgi Çağı İnsanı” ektiğini biçmeğe başladı.
Küresel ısınmanın durması, gezegenimizin yaşanabilirliğini sürdürebilmesi için;
“Bilgi Çağı İnsanları’nın” bilinçlenmesi gerekiyor.
“BİLGİ ÇAĞI İNSANI’NIN”,
BİLİNÇLENMESİ İÇİN ÖNERDİĞİM YÖNTEM
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlâkı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, bazıları yerel, bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, “devletin iş yükü”nü aşağı çekmeyi öngören çalışmaları yaparken, yaşam biçimim kökten değişti:
“Yasa bağımlısı” oldum.
Diğerkâm kişilik edindim
Kendimi tanımağa başladım.
“Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları yaratandan ötürü sevme” ilkelerini özümsedim. Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
“Bilgi Çağı”nı aştığımın, bilinç konusunda otodidakt (özöğrenimli) olduğumun farkına vardım. Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.
Otodidakt olurken edindiğim birikimi, “Bilgi Çağı İnsanları” ile paylaşmak, onların da otodidakt olmalarına yardımcı olmak istiyorum.
İşte bu nedenle bilinç konusunda “usta öğretici” belgesi’ne ihtiyacım var.
AY’A AYAK BASMA
Bir “Bilgi Çağı İnsanı” olan Neil Armstrong, Ay’a ayak bastığında: “Benim için küçük, ama insanlık niçin büyük bir adım” dedi…
“Bilgi Çağı İnsanları”nın otodidakt olduklarında insanlığın atacağı adım’ın büyüklüğünü hayal bile edemiyorum.
BİR AÇIKLAMA:
Bilgi Çağı İnsanı’nın bilinç kavramını “İnsan’ın kendisini, olup biteni anlama, algılama, farkına varma yetisi” şeklinde tanımladığı görülüyor.
Ben bu tanımı sorumluluk kavramıyla bütünleştirdim. Ete, kemiğe büründürdüm. Somutlaştırdım.
BİLİNÇ FORMÜLÜ
Bilinç = Z (zaman) x Ç2 (çabanın karesi)
Bilinci basamakları sonsuza uzanan bir merdiven olarakj düşünebiliriz.
BİLİNÇ SÖZCÜĞÜ’NÜN YANLIŞ KULLANIMLARI
Bilinç sözcüğü fiil olarak kullanıldığında nesne almamalıdır.
“Kasıtlı”, “maksatlı” yerine “bilinçli olarak” ve “farkındayım” yerine “bilincindeyim” denilmemelidir.
OTODİDAKT KİŞİ
Çevreyi kirletmez, kirletemez (Çevre Bilinci)
Aşırı tüketmez, tüketemez (Tasarruf Bilinci)
Trafik kurallarını ihlâl etmez, edemez (Trafik Bilinci)
Vergi kaçırmaz, kaçıramaz; kul hakkı yemez, yiyemez (Vergi Bilinci)
Eş deyişle, yolsuzluk yapmaz, yapamaz, bu kadarla kalmaz yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz.
Bilinci, otodidakt’ın davranışlarında tezahür eder.
Bilinç Üniversitesi Kurucusu,
Yasa Bağımlısı ve Mükemmel’i arayan adam
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) BARAN
TEL: 0252 382 34 77 / (GSM) O535 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b) Kuruluş amacı: “Güçlünün haklı olduğu” değil, “haklının güçlü olduğu”, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya düzeni kurmak.
18 Aralık 2012 Salı
"TEK ULUS" GAZETESİ, Salim DOĞAN
BİLİNÇLİ YURTTAŞ (YORUM)
BİLİNÇLİ YURTTAŞ
Gazeteci Yazar Salim Doğan’ın 20. 07. 2010 tarihli, “Bilinçli yurttaş” başlıklı makalesini okudum. Sayın Doğan’ın Türkiye’nin bu günkü ihtiyacının “bilinçli yurttaşlık” olduğunu anlattığı bu makaleyi okuduktan sonra, aşağıda sayılan alanlarda yaptığımız,”okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, beni bilinçlendiren, bencillikten kurtaran, çalışmalarda edindiğim birikimi açıklamanın doğru, gerekli, zorunlu ve faydalı bir iş olacağını düşündüm…
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını araştırdığımız, yıllardır devam eden çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti.
* “Yasa bağımlısı” oldum
* “Diğerkâm bir kişilik” edindim
* Sayılan alanların tümünde bilinçlendim
* “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim,
* Her şeyi devletten bekleme alışkanlığından (bencillikten) kurtuldum. * Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanacak Bilinç Üniversitesini kurdum.
* “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın, kendimi tanımağa başladığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım…
Bu sonuçlardan anlaşıldığına göre, insanın bilinçlenebilmesi için yukarıda sözü edilen türden çalışmalar yapması gerekmektedir. Gerekmektedir diyorum, zira o çalışmaları yapmağa başlamazdan önce ben de bencil ve bilinçsiz bir varlıktım.
Örneğin, ben de çevreyi kirletiyordum, aşırı tüketiyordum, trafik kurallarını ihlâl ediyordum, vergi kaçırıyordum, yolsuzluk yapıyordum. Ancak, ne kadar bilinçsiz ve bencil bir varlık olduğumun, ne de yolsuzluk yaptığımın farkında değildim.
Buradan, bencil bir insanın bilinçli olamayacağı; çevreyi kirletmesine, aşırı tüketmesine, trafik kurallarını ihlâl etmesine, vergi kaçırmasına, yolsuzluk yapmasına rağmen, bilinçsiz ve bencil bir varlık olduğu gerçeğini idrak edemeyeceği, bu gerçeği idrak edemedikçe yaşam biçimini değiştirmeyeceği buna ihtiyaç duymayacağı sonucuna varıyorum…
Sayın Doğan, makalesinde, bilinçli yurttaşı : yaşadığı yurdu bayındırlaştırmak isteyen, herkesi kucaklayan, insanlar arasında din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmayan, yurdunu, ulusunu, değerlerini koruyan, özgürlüğün farkında olan, çağdaşlığı yaşayan, dostunu düşmanını bilen, geleceği gören, insana değer veren, emperyalizmin ya da kapitalizmin getirilerine tenezzül etmeyen, özverili, ilkeli, disiplinli, devrimci, idealist, barıştan ve sevgiden yana bir insan olarak tanımlıyor…
Ben; bencil varlığın, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümseyemeyeceğini, “diğerkâm ve demokrat bir kişilik” edinemeyeceğini, özverili, ilkeli, disiplinli, devrimci, idealist, barıştan ve sevgiden yana bir insan olamayacağını da yukarıda sözü edilen çalışmalarda öğrendim.
Ayrıca, bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne alamayacağını, diğer deyişle, hiç kimsenin bir başkasını bilinçlendiremeyeceğini de, aynı çalışmaları yaparken öğrendim.
Diğer taraftan, iklimin değişmesine, ozon tabakasının delinmesine, buzulların erimesine, yağmur ormanlarının tükenmesine yol açan, bu gezegeni bencilce yaşayarak günümüzdeki hale getiren insanın yaşam biçimini değiştirip, sencilce yaşamağa başlamadıkça, iklim değişikliğini durduramayacağı gibi, “yurdunu, ulusunu ve değerlerini koruyamayacağı”nı da iddia ediyorum.
Ancak, bu iddiamı yaşam biçimlerinde bir değişiklik yapma ihtiyacını duymayan insanlara anlatamıyorum. Benim nasıl yaşadığımı görmeleri onları ikna etmeye yetmiyor. Yetmiyor, zira onlar sencil ve bilinçli olduklarını sanıyorlar…
Yaptığımız çalışmalarda geliştirdiğim, (a) “Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızları”nı yetiştireceğine (b) “Yurtta Barış”ı sağlayacağına ve (c) Türkiye’nin “Muasır Medeniyet”i aşma sürecini hızlandıracağına inandığım “Diğerkâmlık Andı” eklidir.
Diğer taraftan, “diğerkâm bir kişilik” edinip edinmediğimle, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümseyip özümsemediğimle ilgili bilgi vermem gerekirse;
(1) 2001 yılında, “Türkiye’yi dış borç yükü”nden kurtarmak için bir kampanya başlatmak istedim. Başbakanlığa bu konuda yaptığım, ancak Hazine Müsteşarlığı’nın bu konuda öngördüğü “yasal düzenleme” yapılmadığı nedenle sonuç alamadığım başvuruyu (ve)
(2) 2002 yılında Bodrum’dan hareketle, İzmir, Çanakkale Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Bilecik, Eskişehir güzergâhı üzerinden Ankara’ya yürüyerek gerçekleştirdiğim, 54 günde tamamladığım, “Yurttaşlığa çağrı yürüyüşü”nü örnek gösterebilirim.
SON SÖZ:
(1) Bilinç, insana özgü bir değerdir. İnsan bu değeri kendi çabasıyla kazanır. Sayın Doğan’nın makalesinde sözünü ettiği “erk”lerin, kurumların ya da başkalarının bunda bir dahli yoktur.
(2). Benim” yurdu” ve milleti” özden çok sevme ilkesi”ni özümsemiş olduğumun : (a) “yurdu özden çok sevme” boyutu, çevreyi koruma amaçlı çalışmalarımda örneğin sokakta çöp, izmarit toplama çabalarımda ve (b) “milleti özden çok sevme” boyutu ise, ihtiyacı olanlara elimden geldiğince yaptığım türlü yardımlarda tezahür etmektedir.
Oysa, ihtiyaçları olduğunda yardımcı olduğum insanlar; işin “yurdu özden çok sevme” boyutu neyse de, “milleti özden çok sevme” boyutunda yaptığım çalışmalarda, örneğin kavşaklarda kırmızı ışıkta geçen yayaları uyarma konusuyla ilgilenmiyorlar. Yalvar yakar olmama karşın, bu konuda bana yardımcı olmuyorlar…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
Gazeteci Yazar Salim Doğan’ın 20. 07. 2010 tarihli, “Bilinçli yurttaş” başlıklı makalesini okudum. Sayın Doğan’ın Türkiye’nin bu günkü ihtiyacının “bilinçli yurttaşlık” olduğunu anlattığı bu makaleyi okuduktan sonra, aşağıda sayılan alanlarda yaptığımız,”okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, beni bilinçlendiren, bencillikten kurtaran, çalışmalarda edindiğim birikimi açıklamanın doğru, gerekli, zorunlu ve faydalı bir iş olacağını düşündüm…
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını araştırdığımız, yıllardır devam eden çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti.
* “Yasa bağımlısı” oldum
* “Diğerkâm bir kişilik” edindim
* Sayılan alanların tümünde bilinçlendim
* “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim,
* Her şeyi devletten bekleme alışkanlığından (bencillikten) kurtuldum. * Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanacak Bilinç Üniversitesini kurdum.
* “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın, kendimi tanımağa başladığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım…
Bu sonuçlardan anlaşıldığına göre, insanın bilinçlenebilmesi için yukarıda sözü edilen türden çalışmalar yapması gerekmektedir. Gerekmektedir diyorum, zira o çalışmaları yapmağa başlamazdan önce ben de bencil ve bilinçsiz bir varlıktım.
Örneğin, ben de çevreyi kirletiyordum, aşırı tüketiyordum, trafik kurallarını ihlâl ediyordum, vergi kaçırıyordum, yolsuzluk yapıyordum. Ancak, ne kadar bilinçsiz ve bencil bir varlık olduğumun, ne de yolsuzluk yaptığımın farkında değildim.
Buradan, bencil bir insanın bilinçli olamayacağı; çevreyi kirletmesine, aşırı tüketmesine, trafik kurallarını ihlâl etmesine, vergi kaçırmasına, yolsuzluk yapmasına rağmen, bilinçsiz ve bencil bir varlık olduğu gerçeğini idrak edemeyeceği, bu gerçeği idrak edemedikçe yaşam biçimini değiştirmeyeceği buna ihtiyaç duymayacağı sonucuna varıyorum…
Sayın Doğan, makalesinde, bilinçli yurttaşı : yaşadığı yurdu bayındırlaştırmak isteyen, herkesi kucaklayan, insanlar arasında din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmayan, yurdunu, ulusunu, değerlerini koruyan, özgürlüğün farkında olan, çağdaşlığı yaşayan, dostunu düşmanını bilen, geleceği gören, insana değer veren, emperyalizmin ya da kapitalizmin getirilerine tenezzül etmeyen, özverili, ilkeli, disiplinli, devrimci, idealist, barıştan ve sevgiden yana bir insan olarak tanımlıyor…
Ben; bencil varlığın, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümseyemeyeceğini, “diğerkâm ve demokrat bir kişilik” edinemeyeceğini, özverili, ilkeli, disiplinli, devrimci, idealist, barıştan ve sevgiden yana bir insan olamayacağını da yukarıda sözü edilen çalışmalarda öğrendim.
Ayrıca, bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne alamayacağını, diğer deyişle, hiç kimsenin bir başkasını bilinçlendiremeyeceğini de, aynı çalışmaları yaparken öğrendim.
Diğer taraftan, iklimin değişmesine, ozon tabakasının delinmesine, buzulların erimesine, yağmur ormanlarının tükenmesine yol açan, bu gezegeni bencilce yaşayarak günümüzdeki hale getiren insanın yaşam biçimini değiştirip, sencilce yaşamağa başlamadıkça, iklim değişikliğini durduramayacağı gibi, “yurdunu, ulusunu ve değerlerini koruyamayacağı”nı da iddia ediyorum.
Ancak, bu iddiamı yaşam biçimlerinde bir değişiklik yapma ihtiyacını duymayan insanlara anlatamıyorum. Benim nasıl yaşadığımı görmeleri onları ikna etmeye yetmiyor. Yetmiyor, zira onlar sencil ve bilinçli olduklarını sanıyorlar…
Yaptığımız çalışmalarda geliştirdiğim, (a) “Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızları”nı yetiştireceğine (b) “Yurtta Barış”ı sağlayacağına ve (c) Türkiye’nin “Muasır Medeniyet”i aşma sürecini hızlandıracağına inandığım “Diğerkâmlık Andı” eklidir.
Diğer taraftan, “diğerkâm bir kişilik” edinip edinmediğimle, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümseyip özümsemediğimle ilgili bilgi vermem gerekirse;
(1) 2001 yılında, “Türkiye’yi dış borç yükü”nden kurtarmak için bir kampanya başlatmak istedim. Başbakanlığa bu konuda yaptığım, ancak Hazine Müsteşarlığı’nın bu konuda öngördüğü “yasal düzenleme” yapılmadığı nedenle sonuç alamadığım başvuruyu (ve)
(2) 2002 yılında Bodrum’dan hareketle, İzmir, Çanakkale Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Bilecik, Eskişehir güzergâhı üzerinden Ankara’ya yürüyerek gerçekleştirdiğim, 54 günde tamamladığım, “Yurttaşlığa çağrı yürüyüşü”nü örnek gösterebilirim.
SON SÖZ:
(1) Bilinç, insana özgü bir değerdir. İnsan bu değeri kendi çabasıyla kazanır. Sayın Doğan’nın makalesinde sözünü ettiği “erk”lerin, kurumların ya da başkalarının bunda bir dahli yoktur.
(2). Benim” yurdu” ve milleti” özden çok sevme ilkesi”ni özümsemiş olduğumun : (a) “yurdu özden çok sevme” boyutu, çevreyi koruma amaçlı çalışmalarımda örneğin sokakta çöp, izmarit toplama çabalarımda ve (b) “milleti özden çok sevme” boyutu ise, ihtiyacı olanlara elimden geldiğince yaptığım türlü yardımlarda tezahür etmektedir.
Oysa, ihtiyaçları olduğunda yardımcı olduğum insanlar; işin “yurdu özden çok sevme” boyutu neyse de, “milleti özden çok sevme” boyutunda yaptığım çalışmalarda, örneğin kavşaklarda kırmızı ışıkta geçen yayaları uyarma konusuyla ilgilenmiyorlar. Yalvar yakar olmama karşın, bu konuda bana yardımcı olmuyorlar…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
12 Aralık 2012 Çarşamba
İnsan ve Bilinç....
İNSAN VE BİLİNÇ
İnsanlar, bilinç kavramının öneminin farkında-ayırdında
değiller.
Bilgi ve bilinç sözcükleri onlar için eş anlamlı.
Bilgili olanlar, bilinçli olduklarını sanıyorlar.
Yanılıyorlar…
Bir zamanlar ben de onlar gibiydim.
Oysa bilinçlenmek ÇABA ister:
Bilinç = Zaman X Çaba’nın karesi
B = Z X Ç2
Ayrıca, bilinç SORUMLULUK içerir.
İnsanın bilinci davranışlarında yansır, tezahür eder.
BİLİNÇLİ BİR İNSAN:
Çevreyi kirletmez, kirletemez… (Çevre Bilinci)
Aşırı tüketmez, tüketemez… (Tasarruf Bilinci)
Trafik kurallarını ihlâl etmez, edemez.. (Trafik Bilinci)
Vergi kaçırmaz, kaçıramaz; kul hakkı yemez, yiyemez.. (Vergi
Bilinci)
Eşdeyişle, yolsuzluk yapmaz, yapamaz..
Felâket olarak tanımlanan “iklim değişikliği”, “Bilgi
Çağı”nda gerçekleşti. (Ozon tabakası delindi, buzullar eridi, yağmur ormanları
tükendi, türler azaldı)
İklim değişikliğinin sorumlusu bencil (hodkâm) bir varlık
olan insandır.
Hodkâm varlık ektiğini biçmeye başlamıştır.
İklim değişikliğine DUR denilecekse, felâket önlenecekse,
insan değişmek, diğerkâm bir varlık olmak, “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diyerek çalışmak zorundadır.
James Aldrin, yıllar önce Ay’a ayak bastığında “Benim için
küçük, ama insanlık için büyük bir adım” demişti…
İnsan diğerkâm bir varlık olduğunda James Aldrin’in hayal
dahi edemeyeceği büyüklükte bir adım atmış olacaktır.
Bu bağlamda geliştirdiğimiz slogan:
“Dünyayı kurtarmak
istersen EĞER;
Diğerkâm olmak
YETER!..”
BİLİNÇ konusunda yaptığımız çalışmalar, düzenlediğimiz
etkinlikler, buzdağının görünen kadarı gibidir.
Bilinç Üniversitesi Kurucusu Bilinçolog
Galip (Diğerkâm) BARAN
TEL: (0252) 382 34 77/ (0535) 844
84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi:
“Bilgi Çağı”
üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli
mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda
bulunmak.
(b) Kuruluş
amacı: Güçlünün haklı olduğu değil,
haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir
dünya düzeni kurmak.
30 Kasım 2012 Cuma
Galip Baran Ankara'da..
BARAN’IN BAŞBAKAN’A İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI
BARAN’DAN BAŞBAKAN’A İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI
Turgutreis Belediye Başkanı Mehmet DİNÇBERK tarafından desteklenen (yasa bağımlısı) GALİP (DİĞERKÂM) BARAN, Türkiye’nin bilgi çağını aşıp, bilinç çağını açması yolunda başlattığı çalışmaların Ankara-Kızılay ayağındaki uygulamasında Başbakan Recep Tayyip Rrdoğan’ı “bu projede” birlikte çalışmaya davet etti.
*
Recep Tayyip Erdoğan Ankara: 27 Kasım 2012
Başbakan
Konu: Ülkenin bilinç konusunda “usta öğretici”, “yasa bağımlısı” Fahri Trafik Müfettişi ihtiyacı,
Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Ben, bilinç konusunda “usta öğretici”, “yasa bağımlısı” bir Fahri Trafik Müfettişiyim.
Trafik kurallarına uyuyorum, uymayanları uyarıyorum. Görevimi yapıyorum. “yasa bağımlısı” bir Fahri Trafik Müfettişi olarak böyle davranmak zorundayım. Aksi takdirde; görevimi yapmamış, savsaklamış ya da ihmal etmiş olurum.
Bilinç konusunda “usta öğretici”, “yasa bağımlısı”, Fahri Trafik Müfettişi sayısı yeterince arttığında yalnız trafikte değil, çevre, vergi yasalarını ihlâl eden, (kul hakkı yiyen), yolsuzluk yapan insan sayısı da radikal şekilde azalacaktır...
Türkiye’nin, çevrenin kirletilmediği, aşırı tüketimin yapılmadığı, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin kaçırılmadığı (kul hakkının yenmediği) iş ahlâkına saygı gösterildiği, (Ahi’lik ilkelerinin ihya edildiği), İmar Yasası’na aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği bir ülke olabilmesi için; başta Başbakan olmak üzere, Bakanların tümünün bilinç konusunda “usta öğretici”, “yasa bağımlısı” ve Fahri Trafik Müfettişi olmaları gerekiyor…
Diyelim ki; herkes yasalara uydu, buna en çok kim sevinir? Elbette İçişleri Bakanı..
Diyelim ki; herkes çevreyi korudu, buna en çok kim sevinir? Elbette Çevre Bakanı,
Diyelim ki; herkes vergisini, kendisine hizmet olarak döneceği inancıyla ödedi, buna elbette Maliye Bakanı çok sevinir…
Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Bu anlayıştan hareketle, sizi ve hükümet üyelerini Kızılay Meydanı yaya geçitlerinde yıllardır tekrarlamakta olduğumuz “Trafik Kurallarına Uyalım, Uymayanları Uyaralım” sloganının uygulamasında yer almağa davet ediyorum.
Saygılarımla.
NOT: Yayalarla ilgili trafik ışıkları ile donatılmış kavşaklar, bilinç konusunda “usta öğretici”, “yasa bağımlısı” Trafik Müfettişi olmak isteyenlerin kurs görecekleri “demokrasi dershanesi’dir”.
Bilinç Üniversitesi Kurucusu/ Bilinçolog/ Galip Diğerkâmbaran
TEL: (0252) 382 34 77/ (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b) Kuruluş amacı: Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya düzeni kurmak.
EK: Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 24.09.1998 tarih ve 5822 Sayılı hakkımdaki yazısı
ADRES: Yalı Mahallesi, 4076 Sokak No: 5/2 Turgutreis- BODRUM
7 Kasım 2012 Çarşamba
5 Ekim 2012 Cuma
H . Ç İ Ç E K S E V E R
GALİP BARAN'DAN TEŞEKKÜR - 1
05 Eylül 2012, 12:25
Nilgün cabacı arkadaşımızın bloğundaki yazılarımda bana yazılmış bir teşkkür haberini sizlerle, mübarek günlerin sorumluluğu adına paylaşmak istedim.Bir yüksek gönüllü, Avrupai zihniyetli Bilinçkolog Galip Baran ! diyor ki;
“Sayın H.Çiçeksever’e bu yüreklendirici yazınız için teşekkürler. En kısa zamanda görüşmek ve bilinç konusunda “iş ve güç birliği” yapmak dileğiyle. Saygılarımla. G.Baran
“ BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ’NİN KURULUŞ AMACI: Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlarını, diğer deyişle “yurdu ve milleti özünden çok seven” nesillerini yetiştirmektir.
Bu sabah (15. 06. 2011) NTV’de sayın Servet Yıldırım ve sayın Mahfi Eğilmez’i dinliyorum. Mahfi Eğilmez İstanbul’da bir kavşakta, sola dönülmez işareti olduğu halde, polislerin bile döndüklerinden, bu yolsuzluğu yaptıklarından, söz etti. Nedenini ise; “sürücüler o kurala uydukları takdirde, dönüş yapabilmek için çok uzun bir yol kat etmek zorunda kalacaklar, bu nedenle uymuyorlar” şeklinde açıkladı. Ve ekledi. “Kurallar yaşama uygun olmalı. Ya da o kavşağa bir polis koymalı ve kural ihlâl eden herkese ceza yazmalı” dedi.
Sayın Eğilmez’in öncelikle bilmesi gereken gerçek:
Bu ülkede “meli”, ya da “malı” ekleriyle yapılan cümlelerle verilen mesajların bir işe yaramadığıdır. Yarasaydı; “Çevremizi kirletmeyelim”, “trafik kurallarına uyalım”, uymayanları uyaralım” benzeri sloganlarla verilenler bir işe yarardı. Çevre kirletilmezdi, trafik kuralları ihlâl edilmezdi…
Sayın Eğilmez’in NTV’de sadece dile getirmekle yetindiği trafik ; günlük yaşamda yasa kavramıyla karşılaşmamızı sağlayan, “yasa bağımlısı” olmamda baş rolü oynayan çalışmaların önde gelenidir…
Nasıl “yasa bağımlısı” olduğuma gelince:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, başlangıcı 1989 yılına uzanan, okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, beni bilinçlendiren, bencillikten kurtaran, içimdeki “yolsuzluk yapma eğilimi”ni, (bildik deyişle, “Yolsuzluk Canavarı”nı) yok eden çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
* “Yasa bağımlısı” oldum.
* “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
* “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
* Kendimi tanımağa başladığımın “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım…
Sayın Eğilmez’in gözlediği, ancak yukarıda da sözü edildiği üzere, sadece dile getirmekle yetindiği türden bir sorunla karşılaştığımda yaptığım iş:....
“Sayın H.Çiçeksever’e bu yüreklendirici yazınız için teşekkürler. En kısa zamanda görüşmek ve bilinç konusunda “iş ve güç birliği” yapmak dileğiyle. Saygılarımla. G.Baran
“ BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ’NİN KURULUŞ AMACI: Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlarını, diğer deyişle “yurdu ve milleti özünden çok seven” nesillerini yetiştirmektir.
Bu sabah (15. 06. 2011) NTV’de sayın Servet Yıldırım ve sayın Mahfi Eğilmez’i dinliyorum. Mahfi Eğilmez İstanbul’da bir kavşakta, sola dönülmez işareti olduğu halde, polislerin bile döndüklerinden, bu yolsuzluğu yaptıklarından, söz etti. Nedenini ise; “sürücüler o kurala uydukları takdirde, dönüş yapabilmek için çok uzun bir yol kat etmek zorunda kalacaklar, bu nedenle uymuyorlar” şeklinde açıkladı. Ve ekledi. “Kurallar yaşama uygun olmalı. Ya da o kavşağa bir polis koymalı ve kural ihlâl eden herkese ceza yazmalı” dedi.
Sayın Eğilmez’in öncelikle bilmesi gereken gerçek:
Bu ülkede “meli”, ya da “malı” ekleriyle yapılan cümlelerle verilen mesajların bir işe yaramadığıdır. Yarasaydı; “Çevremizi kirletmeyelim”, “trafik kurallarına uyalım”, uymayanları uyaralım” benzeri sloganlarla verilenler bir işe yarardı. Çevre kirletilmezdi, trafik kuralları ihlâl edilmezdi…
Sayın Eğilmez’in NTV’de sadece dile getirmekle yetindiği trafik ; günlük yaşamda yasa kavramıyla karşılaşmamızı sağlayan, “yasa bağımlısı” olmamda baş rolü oynayan çalışmaların önde gelenidir…
Nasıl “yasa bağımlısı” olduğuma gelince:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, başlangıcı 1989 yılına uzanan, okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, beni bilinçlendiren, bencillikten kurtaran, içimdeki “yolsuzluk yapma eğilimi”ni, (bildik deyişle, “Yolsuzluk Canavarı”nı) yok eden çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
* “Yasa bağımlısı” oldum.
* “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
* “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
* Kendimi tanımağa başladığımın “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım…
Sayın Eğilmez’in gözlediği, ancak yukarıda da sözü edildiği üzere, sadece dile getirmekle yetindiği türden bir sorunla karşılaştığımda yaptığım iş:....
H. ÇİÇEKSEVER, GALİP BARAN;DAN TEŞEKKÜR - 2
H. ÇİÇEKSEVER
GALİP BARAN; DAN TEŞEKKÜR- 2
06 Eylül 2012, 12:20
Nilgün cabacı arkadaşımızın bloğundaki yazılarımda bana yazılmış bir teşkkür haberini sizlerle, mübarek günlerin sorumluluğu adına paylaşmak istedim.Bir yüksek gönüllü, Avrupai zihniyetli Bilinçkolog Galip Baran gördüğü yolsuzluklar karşısında yaptığı iş boş konuşmak değil, yasaları uygulamak olduğunu anlatıyor.
1- ya o ihlâl edilen kuralı düzettirmek ya da,
2- ihlâl edeni ilgili makama şikayet edip ceza yazdırmak oluyor…
“Yasa bağımlısı” oluşumla ilgili başka sonuçlar:
* Turgutreis Yat Limanını, (a) ÇED Raporunu yok sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, yolsuzluk yaparak inşa eden; (b) Limanı, giriş kapılarına gölgelik olarak konulan brandaları zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu işgal ederek, kamusal alana tecavüz ederek, trafik güvenliğini hiçe sayarak, bu yolsuzluğu da yaparak işleten, Doğuş Grubu’na sözü edilen çelik halatları söktürdüm. (bu yolsuzluğu önledim)
* Turgutreis Otobüs Garajı karşısındaki Total Benzin istasyonunun da, aynı şekilde; yaya yolunu işgal ederek, kamusal alana tecavüz ederek, insan haklarını hiçe sayarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, yolsuzluk yaparak koyduğu reklâm panosunu da söktürdüm… (bu yolsuzluğu da önledim)
Açıklanan gerçekler ışığında, Sayın Eğilmez’e; başta sözü edilen türden sorunları (yolsuzlukları), dinleyenleri gülümsetmekten öte bir anlam taşımayacak şekilde dile getirmek yerine, benim gibi davranmasını, diğer deyişle, ya uyulmayan kuralı, koyanlara düzelttirmesini. ya da o kuralı ihlâl edenlere ceza yazdırmasını, ondan sonra NTV’de anlatmasını tavsiye ediyorum…
SONUÇ OLARAK:
Sayın Eğilmez’in bu tavsiyemi ciddiye alması ve benim gibi davranması durumunda; bu dünyanın ikinci “yasa bağımlısı” olacağını, böylece, bu ülkede “yasa bağımlısı” sayısının artmaya başlayacağını bilmesini istiyorum…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
1- ya o ihlâl edilen kuralı düzettirmek ya da,
2- ihlâl edeni ilgili makama şikayet edip ceza yazdırmak oluyor…
“Yasa bağımlısı” oluşumla ilgili başka sonuçlar:
* Turgutreis Yat Limanını, (a) ÇED Raporunu yok sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, yolsuzluk yaparak inşa eden; (b) Limanı, giriş kapılarına gölgelik olarak konulan brandaları zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu işgal ederek, kamusal alana tecavüz ederek, trafik güvenliğini hiçe sayarak, bu yolsuzluğu da yaparak işleten, Doğuş Grubu’na sözü edilen çelik halatları söktürdüm. (bu yolsuzluğu önledim)
* Turgutreis Otobüs Garajı karşısındaki Total Benzin istasyonunun da, aynı şekilde; yaya yolunu işgal ederek, kamusal alana tecavüz ederek, insan haklarını hiçe sayarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, yolsuzluk yaparak koyduğu reklâm panosunu da söktürdüm… (bu yolsuzluğu da önledim)
Açıklanan gerçekler ışığında, Sayın Eğilmez’e; başta sözü edilen türden sorunları (yolsuzlukları), dinleyenleri gülümsetmekten öte bir anlam taşımayacak şekilde dile getirmek yerine, benim gibi davranmasını, diğer deyişle, ya uyulmayan kuralı, koyanlara düzelttirmesini. ya da o kuralı ihlâl edenlere ceza yazdırmasını, ondan sonra NTV’de anlatmasını tavsiye ediyorum…
SONUÇ OLARAK:
Sayın Eğilmez’in bu tavsiyemi ciddiye alması ve benim gibi davranması durumunda; bu dünyanın ikinci “yasa bağımlısı” olacağını, böylece, bu ülkede “yasa bağımlısı” sayısının artmaya başlayacağını bilmesini istiyorum…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
H. ÇİÇEKSEVER, GALİP BARAN;DAN TEŞEKKÜR-3
H. ÇİÇEKSEVER
GALİP BARAN;DAN TEŞEKKÜR-3
10 Eylül 2012, 13:55
Nilgün cabacı arkadaşımızın bloğundaki yazılarımda bana yazılmış bir teşkkür haberini sizlerle, mübarek günlerin sorumluluğu adına paylaşmak istedim.Bir yüksek gönüllü, Avrupai zihniyetli Bilinçkolog Galip Baran gördüğü yolsuzluklar karşısında yaptığı iş boş konuşmak değil, yasaları uygulamak olduğunu anlattıktan sonra kendi üniversitesinin işlevini anlatmış:
Bilinç Üniversitesi’nin işlevi:
“Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ’NİN KURULUŞ AMACI: "Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlarını, diğer deyişle “yurdu ve milleti özünden çok seven” nesillerini yetiştirmektir. “ Dedikten sonra bir de nasihat yazmış. Ülkemiz işte bu gönüllülerle uyanacak ve doğruları yakalayacağına inanıyorum her ne kadar iş işten geçsede…
NASİHAT!..
(kaynak: anonim & galip baran)
Paranı ver, gönlünü ver, selam ver, canını ver ama sırrını verme!
Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama yerinde sayma!
Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen ama kendini beğenme!
Emek ver, kulak ver, bilgi ver, ama hiçbir zaman boş verme!
Fidan büyüt, garip büyüt, çocuk besle ama kin besleme!
Hedefe koş, cihada koş, yardıma koş ama ortak koşma!
Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol ama bölücü olma!
Davet et, hayret et, affet, tövbe et ama ihanet etme!
Elini aç, gözünü aç, kapını aç ama ağzını açma!
Okumaktan zarar gelmez, oku ama lanet okuma!
Rakibini geç, sınıfını geç ama gülüp geçme!
Zulmü devir, nefsi devir ama çam devirme!
Ev al, araba al, aklı al ama beddua alma!
Yaklaş, konuş, tanış ama uzaklaşma!
Seslen, uslan ama yaslanma!
Doğrul, devril ama eğilme!
İtil, atıl ama satılma!
Gönderen : GALİP BARAN Bilinç Üniversitesi
Bilinç Üniversitesi’nin işlevi:
“Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ’NİN KURULUŞ AMACI: "Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlarını, diğer deyişle “yurdu ve milleti özünden çok seven” nesillerini yetiştirmektir. “ Dedikten sonra bir de nasihat yazmış. Ülkemiz işte bu gönüllülerle uyanacak ve doğruları yakalayacağına inanıyorum her ne kadar iş işten geçsede…
NASİHAT!..
(kaynak: anonim & galip baran)
Paranı ver, gönlünü ver, selam ver, canını ver ama sırrını verme!
Günlerini say, servetini say, büyüklerini say ama yerinde sayma!
Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen ama kendini beğenme!
Emek ver, kulak ver, bilgi ver, ama hiçbir zaman boş verme!
Fidan büyüt, garip büyüt, çocuk besle ama kin besleme!
Hedefe koş, cihada koş, yardıma koş ama ortak koşma!
Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol ama bölücü olma!
Davet et, hayret et, affet, tövbe et ama ihanet etme!
Elini aç, gözünü aç, kapını aç ama ağzını açma!
Okumaktan zarar gelmez, oku ama lanet okuma!
Rakibini geç, sınıfını geç ama gülüp geçme!
Zulmü devir, nefsi devir ama çam devirme!
Ev al, araba al, aklı al ama beddua alma!
Yaklaş, konuş, tanış ama uzaklaşma!
Seslen, uslan ama yaslanma!
Doğrul, devril ama eğilme!
İtil, atıl ama satılma!
Gönderen : GALİP BARAN Bilinç Üniversitesi
1 Ağustos 2012 Çarşamba
"Fahri Trafik Müfettişi"
''Trafik Dede'', Galip Baran
"fahri trafik müfettişi"..
Vatandaşların trafik kurallarına uymaları için özellikle 1996 yılından sonra; Bodrum'da başta trafik olmak üzere çeşitli konularda yaptığı eylemlerle tanınan 80 yaşındaki; Bilinç Üniversitesi Kurucusu Galip Baran'a fahri trafik müfettişi belgesi verildi.
Galip Baran, Otogar Kavşağı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, 1990 yılından beri;
Başta trafik olmak üzere, çevre, tüketim, sağlık, vergi, iş ahlakı, milli servet ve ihmal gibi konularda vatandaşları bilinçlendirmek amacıyla çalışmalar yaptığını söyledi.
Vatandaşların trafik kurallarına uymaları için özellikle 1996 yılından sonra çalışmalarını artırdığını anlatan Baran, çalışmalarını sadece Bodrum ile sınırlı tutmayıp İstanbul, Ankara, Konya, Çorum ve Antalya gibi illerde de çalışmalar yürüttüğünü kaydetti.
Başta trafik olmak üzere, çevre, tüketim, sağlık, vergi, iş ahlakı, milli servet ve ihmal gibi konularda vatandaşları bilinçlendirmek amacıyla çalışmalar yaptığını söyledi.
Vatandaşların trafik kurallarına uymaları için özellikle 1996 yılından sonra çalışmalarını artırdığını anlatan Baran, çalışmalarını sadece Bodrum ile sınırlı tutmayıp İstanbul, Ankara, Konya, Çorum ve Antalya gibi illerde de çalışmalar yürüttüğünü kaydetti.
Muğla İl Emniyet Müdürlüğü'ne yaklaşık 2 yıl önce fahri trafik müfettişi olmak için başvurduğunu belirten Baran, ''Emniyet Müdürlüğü başvurumu değerlendirmiş ve kabul etmiş. Bizden trafik kurallarına uymayanlara yakalanma duygusu uyandırmamızı istediler. Kurallara uymayanlar için caydırıcılık yaratmamız istendi'' dedi.
Baran daha sonra üzerinde ''sağdan lütfen'', ''yeşili bekle lütfen'' yazılı dövizler taşıyarak, kavşakta vatandaşları trafik kurallarına uymaları konusunda uyardı.
Bu sırada kırmızı ışıkta geçen Şakir Sarı isimli turist rehberini durduran Baran, Sarı'yı kurallara uyması konusunda uyararak dövizleri taşıttı.
Sarı ise yaptığı hatanın cezasını çektiğini belirterek, Baran'ı takdir ettiğini söyledi.
Bu sırada çevredeki turistler de Baran'a destek verdi.
Bu sırada çevredeki turistler de Baran'a destek verdi.
Galip Baran daha sonra üzerinde, ''Yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlal ediyorsan demokrasi kavramından bihaber, bencil ve bilinçsiz bir varlıksın bilesin'' yazılı kâğıtları yayalara ve sürücülere dağıttı. (a.a., 01.08.2012)
12 Haziran 2012 Salı
ders,
TEKÂMÜL VE TERK
Kendini bilmek ya da kendini tanımak, insanın değişim (ilerleme, gelişme, tekâmül) zorunluluğunun doğal bir uzantısıdır. Değişmek, uyanmak, şuurlanmak [bilinçlenmek] için “fazlalıkları” atmak, terk etmek, içsel bir mücadeleye girişmek, özdeşleşmeyi kolaylaştıran bağımlılıklardan soyunmak şarttır. Üstün çaba gösterilmeden, kendi üstünde çalışmadan değişmek, uyanmak, şuurlanmak [bilinçlenmek] mümkün değildir. Bütün ezoterik [ezoterizm = içreklik; ancak anlayabilecek olanlara bildirilen, sınırlı bir topluluğa aktarılan, öğretilen, iç gerçekle ilgili, gizli olan. eş. batıni.] çalışmaların, inisiyatik [inisiyatör = mürşit, şeyh, büyük üstat] öğretilerin temeli TERK’e dayanır.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
18 Mayıs 2012 Cuma
bir "HAYAT HİKÂYESİ" hakkında!...
sevgili galip baran
geçen sene benden bir hayat hikayesi, bir biyografi
yazmamı rica etmişti.
kendi yaşam hikayesini.
fakat kendisine de daha sonra bildirdiğim bazı nahoş sebeplerden dolayı bu yazı yazılamadı.
kendisinden özür diledim.
her zamanki "sencilliği" ile gülüp geçti.
sağolsun...
aslında,
galip baran'ın yazılması gereken bir hayat hikayesi yoktur.
aslında, galip baran'ın hayat hikayesini bilmeye kimseciklerin hakkı yoktur..
hiç kimse galip baran'ı bir terazide, kendi terazisinde, alemin terazisinde
tartıp değerlendirme hakkına sahip değildir.
bu hakka sahip olabilmek için insanların en az galip baran gibi bir yaşam
sürmüş olmaları, en az bencilliği, sencilliği, tevazuyu onun kadar bilmeleri
onun kadar bu erdemlere sahip olmaları gerekir.
yoksa insanlık için, dürüstlük için, hukuka saygı için, düzen ve intizam için
durup dinlenmeden bir ömrü feda eden bir insanın yaşamını anlamak,
bu yaşamın nedenlerini anlayabilmek ne yazı ne de çizi ile olabilecek şeyler değildir.
bu bir özür yazısı değildir.
bir ömür boyu kendisini adadığı iyi ve güzel şeylere bence asla layık olmayan, onu bir türlü anlamak istemeyen, anlamak işlerine gelmeyen insanların; yazılmamış bir hikayenin kahramanını bilmelerine de hakları yoktur.
bulunmuşlar ve zamanlar ötesinde hak ettikleri mertebeye yükseltilmişlerdir.
şu anda anlaşılmamış olmak galip baran'ın değil insanların suçudur.
kahrolası bencillikleri yüzünden...
bunu herkesin bilmesini rica ederim..
sevgilerimle
aykut yazgan
20 Nisan 2012 Cuma
Fatih Altaylı'ya açık mektup
Habertürk Gazetesi
Sayın Fatih Altaylı,
“O şerefsizin adını yazın başlıklı” makalenizde Gaziantep’te 85 yaşındaki dedesi kalp ameliyatı sonrası öldü diye, ameliyatı yapan doktoru bıçaklayarak öldürenin adının yasa gereği M.G. şeklinde yazıldığını; oysa, katilin adının sanının açıkça yazılması gerektiğini, böylece doktorların bir gün hasta olarak karşılarına geldiğinde hak ettiği tepkiyi gösterebilecekleri şeklinde bir görüş açıkladınız.
Görüşünüz, bana göre, kesin bir çözüm ya da çare değil… Yasa engeli var… Yasa değişse ya da yeni bir yasa yapılsa bile, bu ülkede sorunların yasa ile çözülemediği o kadar açık ki…
Çevre, trafik, vergi konusunda yasalar var… Bu konularda işlenen suçlar, yolsuzluklar önlenebiliyor mu? Peki, bu suçları işleyen kim? İnsan…
VE, insan bencil (hodkâm) bir varlık… Ancak bencillik (hodkâmlık) kader değil: Bencil (hodkâm) bie insan sencil (diğerkâm) bir varlığa dönüşebilir…
Aşağıda, bunun mümkün olduğu, hodkâm bir insanın diğerkâm bir varlığa dönüşebileceği gösterildi, kanıtlandı…
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlâkı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız;, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren; beni bencillikten kurtaran, bilinçlendiren, “yasa bağımlısı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
* “Diğerkâm bir kişi” oldum.
* Çocuk yaşta içtiğimiz ancak sonra yok saydığımız ANDIMIZ’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
* Kendimi tanımağa başladığımın, “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım…
1996 yılında Bodrum’da, Garajaltı Kavşağında “Trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek bir proje başlattım.Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl edenleri uyarmaya başladım. Sürücülerin de yaya iken ihlâl ettikleri bu kuralı umursamayanların “demokratik kişilikten bi-haber, bencil ve bilinçsiz” insanlar olduklarının farkına vardım. Projeyi uyguladığım kavşakları bu nedenle “demokrasi dershanesi” olarak tanımladım.
Bir “yasa bağımlısı” olarak yaptıklarım:
(a) Başkanı Ferit Şahenk’e önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği, açılışını Başbakan Erdoğan’ın yaptığı, Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
* ÇED raporunu hiçe sayarak, Çevre Yasası’ni ihlâl ederek, denizi kirleterek inşa eden,
* Yaya yolunu, defalarca işgal ederek, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, “kamusal alan”a tecavüz ederek işleten Doğuş Grubu’nun yaptığı bu yolsuzlukları önledim.
(b) Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total benzin istasyonunun reklam panosunu yaya yoluna koyarak, “kamusal alan”a tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.
Şu da var ki; “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek başlattığımı yukarıda ifade ettiğim, “yasa bağımlısı” olmamda çok etkili bir araç olan çalışmayı yaparken geliştirdiğim, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle M. E. Bakanlığı’na gönderdiğim, “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” dikkate alınmadı… Uygulamaya konmadı…
Sayın Fatih Altaylı,
Bu proje hayata geçtiğinde; adaleti sorun olmaktan çıkacağını; bu kadar çok polis, savcı ve hakime ihtiyaç kalmayacağını; şiddetin her türlüsünün sona ereceğini (diğerkâmlık şiddetin panzehiridir); “Muasır Medeniyet”in aşılacağını, Türk Milleti’nin “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başlayacağını savunuyor ve İDDİA ediyorum…
Yukarıda açıklananlar yaşanmış gerçeklerdir. Değerlendirdiğiniz takdirde, bizi ne kadar sevindireceğinizi tahmin edemezsiniz.
Sözü edilen çalışmalarımızla ilgili olarak Başbakanlığa ve M. E. Bakanlığı’na gönderdiğim “AÇIK DİLEKÇELER” eklidir.
Saygılarımla.
Bilinçolog Galip Baran
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
Kaymakamlık Makamına
BODRUM
(Başbakanlık Makamına iletilmek üzere)
KONU: Yurduna, milletine ve devletine herşeye rağmen sahip çıkan benim gibi vatandaşlara sahip çıkan bir Başbakan olmanız.
ÖN AÇIKLAMA
Yazılı basında yer alan 6. 02. 2006 tarihli bir haberde, belediye başkanı olduğunuz 1994’te 5 milyar liralık servet beyan ettiğiniz ve ticari faaliyetlerle kazandığınız bu servetin 2005’te 1 trilyon 780 milyara çıktığı açıklanıyor.
Sizin servetinizle ilgili bir fikir beyan etmek bana düşmez elbette. Ancak bu vesileyle ben de kendi servetimi beyan etmek istiyorum:
Benim, 1990 yılında sokakta (kamusal, yani, bir ferdi olduğunuz 74 milyonluk Türk Milleti’ne ait alanda) iki emekli arkadaşımla (Em. Alb. Cevdet Ayken ve Haydar Güllüce ile) önce çöp ardından izmarit toplayarak başlattığım çalışmaları yaparken edindiğim (dünyevi) servet: Bodrum’un Turgutreis Beldesinde sahip olduğum (Yalı Mahallesi, 4076 Sokak, 5/2 ) bir evden ibarettir.
Diğer taraftan, kamusal, yani bir ferdi olduğunuz 74 milyona ait alana çöp ve izmarit toplayarak sahip çıkmak yerine sizin gibi çalışsaydım, ticaret yapmış olsaydım, günümüzde sahip olacağım dünyevi servetin ne olabileceğini hesaplayamam. Bu benim uzmanlık alanım değil. Benim servetim, diğer deyişle, görevim, kamusal, yani bir ferdi olduğunuz 74 milyona ait alana çöp ve izmarit toplayarak sahip çıkmaktır...
Uzmanlığımla ilgili başka bir örnek: Bir ferdi olduğunuz 74 milyonluk Türk Milleti’ne ait alanda çöp ve izmarit toplarken İstanbul Ataköy, 4. Kısım, O-Blok, No: 141/6 adresteki evimi (2002 yılında o günün parasıyla) 90 milyon liraya sattım. Bu parayı, bir ferdi olduğunuz 74 milyonluk Türk Milleti’ne ait alana sahip çıkarken harcadım… Yetmedi… Ziraat Bankası’ndan 15 bin lira kredi aldım. Aynı şekilde harcadım. Emekli maaşım bu nedenle azaldı, yarı yarıya düştü.
Pişman mıyım, “keşke ticaret yapsaydım”, “ben de dünyevi değerlerle donansaydım” diyen birisi miyim? Hayır... Kesinlikle hayır…
Bu arada, Hz. Peygamber’in, “komşusu açken tok yatan bizden değildir” şeklindeki sözünü özümsediğimi ve bu sözü ilke edindiğimi de bilmenizi isterim …
Diğer Taraftan, bir ferdi olduğunuz 74 milyonluk Türk Milleti’ne ait alana sahip çıkarken kazandığım asıl “servet”e (ÖDÜLE) gelince: “Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgemeyen” varlık, yani, “diğerkâmlık”…
Darısı, özümden çok sevdiğim Türk Milleti’nin (Çılgın Türkler’in torunlarının) ve dünyalıların başına…
Sayın Başbakan,
Aşağıda sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken; “iklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiğinin, (aynı çağda ozon tabakasının delindiğinin, buzulların eridiğinin yağmur ormanlarının azaldığının, bazı türlerin yok olduğunun) ve felaket olarak tanımlanan bu değişiklikten“Bilgi Çağı” insanının sorumlu olduğunun ve “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başladığımın ve bir Bilinçolog olduğumun farkına vardım…
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, beni bencillikten (nefsimin kölesi olmaktan) kurtaran, özgürleştiren, bilinçlendiren, demokrasiyi öğrenmemi sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
* “Yasa bağımlısı” oldum.
* Kendimi tanımağa başladım.
* “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
* Çocuk yaşta içtiğimiz ANDIMIZ’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
İKİ GERÇEK
(a) Bende meydana gelen bu değişiklikte “dindar nesiller yetiştirme savınız”ın bir ilgisi yoktur. Daha açık söylemek gerekirse; namaz kılmamasına oruç tutmamasına, hacca gitmemesine rağmen, kainatı ibadethane sayan, yaratılanları Yaratan’dan ötürü seven, Türkiye Cumhuriyeti devletini dış borç yükünden kurtarmak için bir kampanya başlatma girişiminde bulunan, ancak Hazine müsteşarlığı’nın bu konuda önerdiği “yasal düzenleme” yapılmadığı nedenle bu girişimi amacına ulaşamayan bir “Bilinç Çağı” insanıyım, ben.
(b) Geleceğin; “Çevrenin kirletilmediği, tüketim çılgınlığının sona erdiği, trafik kurallarının ihlâl edilmediği, (benim kamusal alanda –sokaklarda- izmarit toplayarak ve sizin, tiryakilerin ceplerindeki sigara paketlerini çekip alarak dikkat çektiğiniz ) sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği/ varsa terk edildiği, milli servetin korunduğu, verginin kaçırılmadığı, rüşvetin alınmadığı/verilmediği, iş ahlakına saygı gösterildiği, (Ahilik Ruhu’nun ihya edildiği) imar yasasına aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği Türkiye”sini inşa emek için çalışan bir faniyim...
DEMOKRASİ ÖĞRETMENİ
1996 yılında Bodrum’da, Garajaltı Kavşağında “Trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek bir proje başlattım.Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl edenleri uyarmaya başladım.
Sürücülerin de yaya iken ihlâl ettikleri bu kuralı ihlâl eden yayaların, diğer deyişle, özümden çok sevdiğim Türk Milleti’nin (Çılgın Türkler’in torunlarının) demokrasiyi bilmediğinin farkına vardım. Projeyi uyguladığım, demokrasiyi öğrenmemi sağlayan kavşakları, bu nedenle “demokrasi dershanesi” olarak tanımladım.
SONUÇ OLARAK; benim gibilerin “demokrasi öğretmeni” olarak tanımlanabileceğini savunuyorum.
BİLİNÇ KAVRAMI
Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken, “yeti” sözcüğüyle sınırlandırılmış (soyut) bir kavram olduğunu gördüğüm bilinç kavramını SORUMLULUK kavramıyla bütünleştirdim, somutlaştırdım, ete kemiğe büründürdüm…
Ruhbilim Uzmanı Ergün Arıkdal, “Pozitif Yaşam” adlı kitabında:
“İnsana SORUMLULUK yükleyen bilgi, ‘kitabi bilgi’ değil, bizzat uygulanarak idrak edilmiş ve hazmedilmiş olan bilgidir. Böyle bir bilgi, artık o insanın öz malı haline gelmiş ve bir yaşam düsturu olmuştur. Yeri ve zamanı geldiğinde insanın o bilgiyi kullanması gerekir; kullanmadığı takdirde hesap sorulmayı hak eder.” diyor…
Çevrenin kirletilmemesi, tasarruf önlemlerine riayet edilmesi, trafik kurallarının ihlâl edilmemesi, verginin kaçırılmaması gerektiğini özümden çok sevdiğim Türk Milleti (Çılgın Türkler’in torunları) bilmektedir. Buna rağmen tüketim çılgınlığı devam etmekte, çevre kirletilmekte, trafik kuralları ihlâl edilmekte, vergi kaçırılmaktadır.
SONUÇ OLARAK; ancak, ne yazık ki, özümden çok sevdiğim Türk Milleti (Çılgın Türkler’in torunları) çevre, tasarruf, trafik ve vergi gibi konularda bilinçsizdir.
Bu bilinçsizlik, verilmekte olan eğitimin Arıkdal’ın yukarıda ifade ettiği, insana SORUMLULUKyüklemeyen “kitabi bilgi” ile sınırlı oluşundan, “tecrübi bilgi” ile desteklenmeyişinden kaynaklanmaktadır.
Örneğin, özel sürücü kurslarında verilmekte olan eğitimin “kitabi bilgi” ile sınırlı kalışı, “tecrübi bilgi” ile desteklenmeyişi yüzünden ülkemizde her yıl orta ölçekli bir ilçe nüfusu (8-10 bin) kadar insan hayatını kaybetmekte, orta büyüklükte bir il nüfusu ( 160-190 bin) kadar insan sakat kalmakta ve ülkenin milli servetinin % 2,5’a yakın bir bölümü yok olmaktadır…
Yukarıda dile getirilen çalışmaları yaparken, sürücü adaylarına “tecrübi bilgi” kazandıracak bir proje geliştirdim. M. E. Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne gönderdim. Bu projenin Özel Sürücü Kursları Eğitim Programına “uygulama dersi” olarak konulmasını önerdim. Genel Müdürlük, önerimin ileride yapılacak mevzuat düzenlemelerinde dikkate alınacağı şeklinde bir yanıt verdi. Ancak söz verilen düzenleme yapılmadı…
Bu vesileyle, aşağıda GELECEĞİN TÜRKİYESİ bölümünde sözü edilen, M. E. Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na gönderdiğim, “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin, özel sürücü kursları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını tekrar öneriyorum…
YASA BAĞIMLISI
(a) Açılışı tarafınızdan yapılan, Başkanı Ferit Şahenk’e önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği, Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
* ÇED raporunu hiçe sayarak, Çevre Yasası’ni ihlâl ederek, denizi kirleterek inşa eden,
* Yaya yolunu, defalarca işgal ederek, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, “kamusal alan”a tecavüz ederek işleten, Doğuş Grubu’nun yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b) Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total benzin istasyonunun reklam panosunu yaya yoluna koyarak, “kamusal alan”a tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da önledim.
SONUÇ OLARAK; Türkiye’de yolsuzluklara son vermek istiyorsanız, Doğuş Grubu’nun Başkanı Ferit Şahenk gibileri ödüllendirmekten vaz geçmeniz, ödüle ihtiyaç duymayan Galip Baran gibi yasa bağımlılarına nasıl teşekkür edeceğinizi düşünmeniz gerekir…
GELECEĞİN TÜRKİYESİ
Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken geliştirdiğim,“Geleceğin Türkiyesi Projesi” olarak da tanımladığım, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle M. E. Bakanlığı Talim Terbiye Kuruluna gönderdiğim,“Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” ciddiye alınmadı.
Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Kurulu Başkanı Raşit Küçük’ün, “ kırmızı ışıkta geçmek asla caiz değildir” diyerek önemine dikkat çektiği bu projeyi uygularken (halen İzmir Emniyet Müdürü olarak görev yapmakta olan Ercüment Yılmaz’ın direktifiyle İstanbul’da engellenmeme (Milliyet/ kırmızı ışık eylemcisi gözaltında/ 22. 04. 1998) karşın çalışmalarımı hala sürdürüyorum. Türkiye’yi, parayı verenlerin (Ferit Şahenk gibilerin) düdüğü çaldığı bir ülke olma ayıbından kurtarmak için çalışıyorum.
Diğer taraftan, yukarıda sözü edilen, özenle uygulanması durumunda ülkenin geleceği çocuklarımızın da “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemelerini, “diğerkâm kişilik” edinmelerini sağlayacağından adım kadar emin olduğum bu proje hayata geçirildiğinde; adaleti sorun olmaktan çıkaracak; bu kadar çok polis, savcı ve hakime ihtiyaç bırakmayacak, şiddeti sona erdirecek; “Yurtta Barış”ı başlatacak; “Muasır Medeniyet”in aşılmasını sağlayacak bir sürecin başlayacağını; böylece, Türk Milleti’nin (Çılgın Türklerin torunlarının) “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başlayacağını, Diyanet İşleri Başkanı sayın Mehmet Görmez’in “bütün cezaevlerinin boş olduğu bir Türkiye” şeklinde ifade ettiği “NİYAZI”nın gerçekleşeceğini İDDİA ediyorum…
SONUÇ OLARAK: Yurduna, milletine ve devletine herşeye rağmen sahip çıkan benim gibi vatandaşlara sahip çıkan bir Başbakan olmanızı öneriyorum.
Bu önerimi yüzyüze görüşmeğe hazırım. Davetinizi bekliyorum.
Saygılarımla.
Galip Baran
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
(1) Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antrapolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.
EKLERİ:
1. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 24. 09. 1998 tarihli yazısı
2. Başbakanlığa 3. 09. 2001 tarihli dilekçem
3. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın 22. 11. 2001 tarihli yazısı.
4. Devlet Bakanı Ali Babacan’ın 4. 06. 2003 tarihli yazısı
5. Başbakanlığa 2. 06. 2004/ 20.09.2004/17.12. 2004 tarihli dilekçelerim
6. Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı’nın 3. 05. 2005 tarihli yazısı
7. Trafik Terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi.
8. Başbakan Recep Tayip Erdoğan adına düzenlenmiş “Diğerkâmlık Andı”
9. Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır’ın “Erdem Öğreten Deli” başlıklı makalesi
10 “Galip Baran hakkında söylenenler” yazısı
11. Yurdunu ve milletini özünden çok sevenlerin yaşadığı bir ülkede Dilaralar ölmez
ADRES: Yalı Mahallesi 4076 Sokak No: 5/2 / Turgutreis-BODRUM
***
Ömer Dinçer
Milli Eğitim Bakanı
ANKARA
KONU: M. E. Bakanının sorumluluğu 4+4+4’ün ne kesintilisi ne de kesintisizi için değil, “diğerkâm nesiller yetiştirmek” için çalışmak
Sayın Ömer Dinçer,
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığım, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığım, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığım, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren; beni bencillikten kurtaran, bilinçlendiren, “yasa bağımlısı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
* “Diğerkâm kişi” oldum.
* Çocuk yaşta içtiğimiz ancak sonra yok saydığımız ANDIMIZ’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
* Kendimi tanımağa başladığımın, “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım.
Bu özellikleri kazanmamda, AKP’nin “dindar nesiller yetiştirme savı”nın her hangi bir katkısı ya da etkisi yoktur. İmam Hatip Lisesi değil, Erkek Sanat Enstitüsü mezunuyum… Namaz kılmayan, oruç tutmayan, hacca gitmeyen bir insan olduğum halde; kainatı ibadethane sayan, yaratılanları Yaratan’dan ötürü seven, Türkiye Cumhuriyeti devletini dış borç yükünden kurtarmak için bir“gönüllü vergi” kampanyası başlatma girişiminde bulunan, ancak Hazine Müsteşarlığı’nın öngördüğü “yasal düzenleme” yapılmadığı için bu girişimini amacına ulaştıramayan bir “Bilinç Çağı” insanıyım, bir başka deyişle, “Bilgi Çağı”nı sollamış bir faniyim…
1996 yılında Bodrum’da, Garajaltı Kavşağında “Trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım”sloganından esinlenerek bir proje başlattım.Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl edenleri (bu yolsuzluğu yapanları) uyarmaya başladım. Sürücülerin de yaya iken ihlâl ettikleri bu kuralı umursamayanların “demokratik kişilikten bi-haber, bencil ve bilinçsiz” insanlar olduklarının farkına vardım. Projeyi uyguladığım kavşakları bu nedenle “demokrasi dershanesi” olarak tanımladım.
Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken, tanımı “yeti” sözcüğüyle sınırlı olan bilinç kavramınıSORUMLULUK kavramıyla bütünleştirdim, somutlaştırdım, ete kemiğe büründürdüm…
Bir “yasa bağımlısı” olarak yaptıklarıma gelince:
(a) Başkanı Ferit Şahenk’e önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülüverdiği, açılışını Başbakan Erdoğan’ın yaptığı, Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
* ÇED raporunu hiçe sayarak, Çevre Yasası’ni ihlâl ederek, denizi kirleterek inşa eden,
* Yaya yolunu, defalarca işgal ederek, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, “kamusal alan”a tecavüz ederek işleten Doğuş Grubu’nun yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b) Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total benzin istasyonunun reklam panosunu yaya yoluna koyarak, “kamusal alan”a tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.
Bu vesileyle, “yolsuzluklar ülkesi Türkiye”de “yasa bağımlısı”na olan ihtiyaca dikkatinizi çekmek isterim.
Şu da var ki; “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek başlattığımı yukarıda ifade ettiğim, “yasa bağımlısı” olmamda çok etkili bir araç olan uygulamayı yaparken geliştirdiğim, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle 17. 03. 2011 tarihinde M. E. Bakanlığı Talim Terbiye Kuruluna gönderdiğim, “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” dikkate alınmadı. Uygulamaya konmadı…
2006 yılında, bilinç konusunda; ilk ve orta öğretim okulları öğrencilerine konferanslar ve emekli öğretmenlere de seminerler vermek için Muğla Valiliğine başvurdum. Valiliğin “olur” vermesi üzerine sözü edilen konferansları vermeğe başladım…
Ancak emekli öğretmenlere seminer verme konulu başvuruma, M. E. Müdürlüğünce verilen yanıtta böyle bir seminer verebilmek için bir “usta öğretici” belgesine sahip olmam gerektiği, ancak bu belgeyi vermenin kendilerini aştığı ifade edildi…
Aynı konuda M. E. Bakanlığına yaptığım başvuruya ise : “Bakanlığımız Çıraklık ve Yaygın Eğitimi Genel Müdürlüğünün 07. 09. 2006 tarih ve 5386 sayılı yazılarıyla Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliği ve buna bağlı olarak çıkarılan 07. 07. tarih ve 4235 sayılı Yönergede -usta öğretici- belgesi verileceğine dair bir kayıt bulunmadığı” şeklinde bir yanıt verildi…Açık söylemek gerekirse ACZ ifade edildi…
Sayın Ömer Dinçer,
Bana bu dünyada bilinç konusunda “usta öğretici” belgesi verebilecek ya da benim Bilinçolog olup olmadığıma karar verebilecek bir kurum ya da kuruluş bulunmadığına göre, Bakanlığınızın yapmak zorunda olduğu iki şey:
(a) bilinç konusunda “usta öğretici” olduğumu kabul etmek.
(b) Bilinçolog olduğumu onaylamak.
Bir başka deyişle; YİĞİDİN HAKKINI YİĞİDE VERMEK.
Diğer taraftan, toplumun bilinçlenmesi, yolsuzlukların sona ermesi bir anlam ifade ediyorsa, Bakanlığınızın, yukarıda sözü edilen, çocuklarımıza da benzer özellikleri kazandıracağından emin olduğum “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin dikkate alması, uygulamaya koyması gereklilikten öte bir zorunluluktur…
Bu proje hayata geçtiğinde; adaleti sorun olmaktan çıkaracak; bu kadar çok polis, savcı ve hakime ihtiyaç bırakmayacak; şiddetin her türlüsüne son verecek (diğerkâmlık şiddetin panzehiridir); “Muasır Medeniyet”in aşılmasını, Türk Milleti’nin “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başlamasını, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in “bütün cezaevlerinin boş olduğu bir Türkiye” şeklinde dile getirdiği “DUA VE NİYAZI”nı gerçekleştirecek bir sürecin başlayacağını İDDİA ediyorum…
Mevcut yasalar (ki en çok yasa çıkaran anayasa değiştiren ülkelerden birisiyiz) yolsuzlukları önleyemediğine göre, çıkarılacak yasaların da bu gerçeği değiştiremeyeceği bellidir. Bir “yasa bağımlısı” olarak yıllardır gösterdiğim İNSANÜSTÜ denilebilecek çabaya karşın toplumun YETİŞKİNkesiminin Trafik Yasası’nı ihlâl etmesini, bencillik yapmasını önleyemedim...
Bu sonuç da, “Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin hayata geçirmenin ÇOK AMA ÇOK ACİL BİR İHTİYAÇ olduğunu göstermektedir.
Sayın Ömer Dinçer,
Bu acil ihtiyacın acilen karşılanması konusunda sizi ikna etme sorumluluğunu üstlenmiş bulunuyorum. Bu nedenle sizinle yüzyüze görüşmek üzere bir randevu talep ediyorum…
Talebimi uygun görür ve görüşürseniz; “diğerkâm nesiller yetiştirme” konusunda çok faydalı olacağıma inanmanızı gönülden diliyorum…
Görüşmezseniz; yapılmakta olan yolsuzluklardan bundan böyle SİZİ SORUMLU TUTACAĞIMIbilmenizi isterim.
Saygılarımla.
Bilinçolog Galip Baran
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
(1) Bilinç Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b) Amacı: Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya düzeni kurmak.
ADRES: Yalı Mahallesi
4076 Sokak No: 5/2
Turgutreis-BODRUM
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)