Ortak yönlerimiz farklılığımızdan çok daha fazla” diyen Erdoğan, “Şimdi çatışma zamanı değil, ittifak zamanı” dedi.
G. B.: En ve tek ortak yönümüz İNSAN olmamızdır.
G. B.: En ve tek ortak yönümüz İNSAN olmamızdır.
Sözde değil özde insan, eşdeyişle, insan-ı kamil olabildiğimizde farklılıklarımız da kalmayacaktır, gerçek ittifak işte o zaman gerçekleşecektir, bilesin sn. Başbakan.
Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi'nde İspanyol Mimar Miquel Barcelo tarafından 3.5 yıl süren bir çalışmayla düzenlenen ''İnsan Hakları ve Medeniyetler İttifakı Salonu''nun açılışına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''büyük heyecan duyduğunu'' belirterek, katkısından dolayı İspanya'ya teşekkür etti.
G.B. : Nasıl insan-ı kamil olabileceğimizin yolunu yöntemini öğrendiğimizden bu yana bizler de heyecan içindeyiz. Ne var ki, bu bulgumuzu ne size ne de bir başkasına, eşdeyişle, her şeyi devletten (kendisini dev aynasında gören liderlerden) bekleyenlere anlatamadık.
Varoluşun merkezi''Hepimiz inanıyoruz ki varoluşun merkezinde insan vardır. Her medeniyet, kültür ve ideoloji, insanın önemine, mutluluğuna ve insani değerleri yüceltmeye vurgu yapar'' diyen Erdoğan, ''Bizim medeniyetimiz de insanı yüceltir. Öncelikli hedef olarak insan haklarının ve adaletin korunup teşvik edilmesini vurgular'' diye konuştu.
Erdoğan, ''Eğer liderler olarak ortaya koyduğumuz bu irade, aldığımız önlemler etkili eyleme dönüşürse ve fırsatlar daha iyi kullanılırsa, Medeniyetler İttifakı 21'inci yüzyılın barış projesi olmaya adaydır. Bu inisiyatifin amacı uluslararası toplumda gözlemlediğimiz kültürel kutuplaşmanın, hoşgörüsüzlüğün ve her türlü ayrımcılığın önlenmesidir'' diye konuştu.
G. B. : Varoluşun merkezinde insanın bulunduğu görüşünüze diyecek yok. Bu gerçeği bizler de farkındayız. Bizim sizden ve her şeyi liderlerden bekleyenlerden farkımız, yıllardır yapmakta olduğumuz “okul dışı” eğitim” çalışmalarımızla insan-ı kamil olma çabası içinde oluşumuzdur…
Bize göre, kendisini insan olarak tanımlayan ama bencil bir varlık olduğunun farkında olmayan yaratık, insan-ı kamil olmadıkça; “kültürü, ideolojiyi, insanı, önemini, mutluluğunu ve insani değerleri yücelttiğini, öncelikli hedefinin insan haklarının ve adaletin korunup teşvik edilmesi olduğunu, insanı yücelttiğini” savunduğunuz bir medeniyet (ler) den söz edilemez.
Günümüz insanı, insan-ı kamil olabilseydi; ne iklim değişirdi, ne savaşlar olurdu, ne açlık, ne susuzluk ne de kuraklık sorunları ne de yolsuzluklar yaşanırdı. Atatürk’ün yıllar önce sözünü ettiği “yurtta barış, dünyada barış” gerçekleşirdi.
“Bu barış” tan kimler zarar görürdü? Silah fabrikatörleri, tacirleri v.b. savaşların sorumluları, elbette…
Bizim sorunumuz, aşmayı başaramadığımız engel ; yukarıda sözü edilen “okul dışı eğitim” çalışmalarını yaparken farkına vardığımız gerçekleri başta siz liderler olmak üzere, her şeyi devletten, siz liderlerden bekleyen “hiyerarşi bağımlısı” dünyalılara anlatabilmek. Bu bağımlılık öyle mel-un bir illet ki, hiç kimsenin bizi dinlemesine, bizi ciddiye almasına izin vermiyor.
Demek istediğimiz şu ki: dünya liderleri bulgularımızı dikkate almadıkça, bir başka deyişle, hiyerarşi bağımlılığı kırılmadıkça, Medeniyetler İttifakı ham bir hayaldir, ütopyadır. Balığın kavağa çıkması kadar kolaydır.
Oysa, sizler, dünya liderleri olarak , Medeniyetler İttifakı konusunda ortaya koyduğunuz iradenin, aldığınız önlemlerin etkili eyleme dönüşmesinin ve fırsatların daha iyi kullanılmasının; bu ,”SE” ve”SA” ile biten cümlelerle ortaya koyduğunuz düşüncelerin yaşama geçmesi durumunda 21. y.y’ın barış projesi olacağını, eşdeyişle, balığın kavağa çıkabileceğini savunabiliyorsunuz. Lafla peynir gemisinin yürümediğinin farkında değilsiniz.
Faydası olacağını bilsek, bu dilek ve temenni yüklü düşünceleriniz için “amin” derdik. Ama bizler gemiyi lafla değil eylemle yürütmekten yanayız sayın Erdoğan?
Medeniyetler İtifakı’nın kısa sürede kurumsallaşmayı tamamlayarak bugün 76 ülkenin ve 13 uluslar arası örgütün dahil olduğu geniş ve çaplı ve güçlü bir girişim haline geldiğini anlatan Erdoğan, üye ülkelerin ulusal programlarını bir an önce sunmasının ve yeni ülkelerin sürece katılmasının önemine işaret etti.
G.B. : Medeniyetler İtifakı’nın kısa sürede kurumsallaşmayı tamamladığını bugün 76 ülkenin ve 13 uluslar arası örgütün dahil olduğu geniş ve çaplı ve güçlü bir girişim haline geldiğini anlatıyorsunuz. Üye ülkelerin ulusal programlarını bir an önce sunmalarının ve yeni ülkelerin sürece katılmalarını önemine dikkat çekiyorsunuz.
Bazı dünya liderlerinin, bu konuşmayı yaptığınız anda olduğu gibi, gösterişli törenlerde bir araya gelerek ütopyalarını dile getirmelerini kurumsallaşma olarak düşünebiliyorsanız, bunu inanarak söylüyorsanız VAH, VAH.
Darılmayın ama, İttifak konusunda oldukça anlamlı ancak ayağı yere basmayan sözlerinizi; insan-ı kamil olma şartından bi-haber olduğunuzun “ikrarı” olarak değerlendiriyoruz.
Hepimiz aynı gemideyiz
Dünyayı ''aynı gemide yolculuğa'' benzeten Erdoğan, herkesin el birliği, gönül birliği yaparak daha iyi bir dünya için kararlı ve azimli şekilde çalışmasını istedi. Erdoğan, Medeniyetler İttifakı girişiminin ''Türkiye ve İspanya tarafından omuzlanmasının'' ne kadar olumlu bir seçim olduğunun daha iyi anlaşıldığını ifade ederek, her iki ülkenin medeniyetlerin kesişme noktasında bulunduğuna ve farklı kültürlerin uzlaşmasında tarihsel rol oynadığına dikkati çekti.
G. B. Yes, “we are all in the same boat” sn. Erdoğan. Bu sözü sivil toplumun yıllardır dile getirdiği bu gerçeği bilmeyen mi var? Bu gerçeği Dünya liderlerinin, siyaset erbabının da, biraz geç de olsa farkına varmış olmaları sevindirici.
Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi'nde İspanyol Mimar Miquel Barcelo tarafından 3.5 yıl süren bir çalışmayla düzenlenen ''İnsan Hakları ve Medeniyetler İttifakı Salonu''nun açılışına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''büyük heyecan duyduğunu'' belirterek, katkısından dolayı İspanya'ya teşekkür etti.
G.B. : Nasıl insan-ı kamil olabileceğimizin yolunu yöntemini öğrendiğimizden bu yana bizler de heyecan içindeyiz. Ne var ki, bu bulgumuzu ne size ne de bir başkasına, eşdeyişle, her şeyi devletten (kendisini dev aynasında gören liderlerden) bekleyenlere anlatamadık.
Varoluşun merkezi''Hepimiz inanıyoruz ki varoluşun merkezinde insan vardır. Her medeniyet, kültür ve ideoloji, insanın önemine, mutluluğuna ve insani değerleri yüceltmeye vurgu yapar'' diyen Erdoğan, ''Bizim medeniyetimiz de insanı yüceltir. Öncelikli hedef olarak insan haklarının ve adaletin korunup teşvik edilmesini vurgular'' diye konuştu.
Erdoğan, ''Eğer liderler olarak ortaya koyduğumuz bu irade, aldığımız önlemler etkili eyleme dönüşürse ve fırsatlar daha iyi kullanılırsa, Medeniyetler İttifakı 21'inci yüzyılın barış projesi olmaya adaydır. Bu inisiyatifin amacı uluslararası toplumda gözlemlediğimiz kültürel kutuplaşmanın, hoşgörüsüzlüğün ve her türlü ayrımcılığın önlenmesidir'' diye konuştu.
G. B. : Varoluşun merkezinde insanın bulunduğu görüşünüze diyecek yok. Bu gerçeği bizler de farkındayız. Bizim sizden ve her şeyi liderlerden bekleyenlerden farkımız, yıllardır yapmakta olduğumuz “okul dışı” eğitim” çalışmalarımızla insan-ı kamil olma çabası içinde oluşumuzdur…
Bize göre, kendisini insan olarak tanımlayan ama bencil bir varlık olduğunun farkında olmayan yaratık, insan-ı kamil olmadıkça; “kültürü, ideolojiyi, insanı, önemini, mutluluğunu ve insani değerleri yücelttiğini, öncelikli hedefinin insan haklarının ve adaletin korunup teşvik edilmesi olduğunu, insanı yücelttiğini” savunduğunuz bir medeniyet (ler) den söz edilemez.
Günümüz insanı, insan-ı kamil olabilseydi; ne iklim değişirdi, ne savaşlar olurdu, ne açlık, ne susuzluk ne de kuraklık sorunları ne de yolsuzluklar yaşanırdı. Atatürk’ün yıllar önce sözünü ettiği “yurtta barış, dünyada barış” gerçekleşirdi.
“Bu barış” tan kimler zarar görürdü? Silah fabrikatörleri, tacirleri v.b. savaşların sorumluları, elbette…
Bizim sorunumuz, aşmayı başaramadığımız engel ; yukarıda sözü edilen “okul dışı eğitim” çalışmalarını yaparken farkına vardığımız gerçekleri başta siz liderler olmak üzere, her şeyi devletten, siz liderlerden bekleyen “hiyerarşi bağımlısı” dünyalılara anlatabilmek. Bu bağımlılık öyle mel-un bir illet ki, hiç kimsenin bizi dinlemesine, bizi ciddiye almasına izin vermiyor.
Demek istediğimiz şu ki: dünya liderleri bulgularımızı dikkate almadıkça, bir başka deyişle, hiyerarşi bağımlılığı kırılmadıkça, Medeniyetler İttifakı ham bir hayaldir, ütopyadır. Balığın kavağa çıkması kadar kolaydır.
Oysa, sizler, dünya liderleri olarak , Medeniyetler İttifakı konusunda ortaya koyduğunuz iradenin, aldığınız önlemlerin etkili eyleme dönüşmesinin ve fırsatların daha iyi kullanılmasının; bu ,”SE” ve”SA” ile biten cümlelerle ortaya koyduğunuz düşüncelerin yaşama geçmesi durumunda 21. y.y’ın barış projesi olacağını, eşdeyişle, balığın kavağa çıkabileceğini savunabiliyorsunuz. Lafla peynir gemisinin yürümediğinin farkında değilsiniz.
Faydası olacağını bilsek, bu dilek ve temenni yüklü düşünceleriniz için “amin” derdik. Ama bizler gemiyi lafla değil eylemle yürütmekten yanayız sayın Erdoğan?
Medeniyetler İtifakı’nın kısa sürede kurumsallaşmayı tamamlayarak bugün 76 ülkenin ve 13 uluslar arası örgütün dahil olduğu geniş ve çaplı ve güçlü bir girişim haline geldiğini anlatan Erdoğan, üye ülkelerin ulusal programlarını bir an önce sunmasının ve yeni ülkelerin sürece katılmasının önemine işaret etti.
G.B. : Medeniyetler İtifakı’nın kısa sürede kurumsallaşmayı tamamladığını bugün 76 ülkenin ve 13 uluslar arası örgütün dahil olduğu geniş ve çaplı ve güçlü bir girişim haline geldiğini anlatıyorsunuz. Üye ülkelerin ulusal programlarını bir an önce sunmalarının ve yeni ülkelerin sürece katılmalarını önemine dikkat çekiyorsunuz.
Bazı dünya liderlerinin, bu konuşmayı yaptığınız anda olduğu gibi, gösterişli törenlerde bir araya gelerek ütopyalarını dile getirmelerini kurumsallaşma olarak düşünebiliyorsanız, bunu inanarak söylüyorsanız VAH, VAH.
Darılmayın ama, İttifak konusunda oldukça anlamlı ancak ayağı yere basmayan sözlerinizi; insan-ı kamil olma şartından bi-haber olduğunuzun “ikrarı” olarak değerlendiriyoruz.
Hepimiz aynı gemideyiz
Dünyayı ''aynı gemide yolculuğa'' benzeten Erdoğan, herkesin el birliği, gönül birliği yaparak daha iyi bir dünya için kararlı ve azimli şekilde çalışmasını istedi. Erdoğan, Medeniyetler İttifakı girişiminin ''Türkiye ve İspanya tarafından omuzlanmasının'' ne kadar olumlu bir seçim olduğunun daha iyi anlaşıldığını ifade ederek, her iki ülkenin medeniyetlerin kesişme noktasında bulunduğuna ve farklı kültürlerin uzlaşmasında tarihsel rol oynadığına dikkati çekti.
G. B. Yes, “we are all in the same boat” sn. Erdoğan. Bu sözü sivil toplumun yıllardır dile getirdiği bu gerçeği bilmeyen mi var? Bu gerçeği Dünya liderlerinin, siyaset erbabının da, biraz geç de olsa farkına varmış olmaları sevindirici.
GOOD MORNİNG sn. Erdoğan.
Biz birkaç kişi, yıllardır, daha iyi bir dünya için, el ve gönül birliği içinde kararlı ve azimli bir şekilde çalışıyoruz. Bu gerçeği, ne kendini lider sananlara, ne de, bu çalışmaları “herkes sizin gibi olsa” , “sizin gibilerin sayısı çoğalmalı” diyerek, överek izleyen, ama herşeyi liderlerden bekleyen, hiyerarşi mağdurlarına anlatamadık.
Görülüyor ki, siz ünya liderleri bizleri ciddiye, bulgularımızı dikkate almadıkça, hiyerarşi bağımlılığı kırılmadıkça; yıllardır devam eden çalışmalarımız boşa gidecek, havanda su dövülecek, “boat”u kurtarılamayacaktır.
Top sizde sn Başbakan. “Boat”u kurtarma konusunda bizlerle işbirliği yapmak isterseniz, biz dünden hazırız.
Diyalog ve hoşgörüBaşbakan Erdoğan, AB adayı, halkının büyük çoğunluğu Müslüman, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti Türkiye'nin çok geniş bir coğrafyada diyalog kurma imkanı sunduğuna işaret etti. Edoğan, Afganistan, Irak, Suriye, İsrail, Filistin, Lübnan, Kafkasya, Balkanlar ve Afrika'daki sorunların çözümüne aktif katkı yaptıklarını aktardı. İttifak, dayanışma, paylaşma, diyalog ve hoşgörüye büyük önem verdiklerini ve terörizm, çatışmalar, insan kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, göç ve iklim değişikliği gibi küresel sorunların çözümünde bu değerleri temel aldıklarını anlatan Erdoğan, İspanya'nın da benzer bir yaklaşım içinde olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
G. B. : Bu paragrafta dile getirdiğiniz iklim değişikliği v.b. konu ve sorunlarla ilgili düşüncelerimiz ve çözüm önerilerimiz yukarıda dile getirildi
Mevlana ve Cervantes''Ankara ve Madrid'in, İstanbul ve Gırnata'nın ve Barselona'nın Akdeniz kültür ikliminin parçaları olduğunu'' belirten Erdoğan, İspanyol flamengo ve Türk sufi müziğinin aynı mesajı verdiğine ve dil farklılığına rağmen Mevlana ve Cervantes'in aynı ruhu seslendirdiğine inandığını belirtti. Bu duygularla uluslararası topluma '''Şimdi çatışma zamanı değil, ittifak zamanı'' diye konuştu.
G. B. : Sn. Erdoğan, İspanyol müziğine biz de aşığız. Cervantes’in biz de hayranlarındanız.
Her yıl Konya’da düzenlenen, güzel söz söyleme konusunda sn. Baykal’la yarıştığınız törenlerle anılan Mevlana’nın, “okul dışı eğitim” çalışmalarında edindiğimiz birikimle izindeyiz.
O çalışmaları yaparken aldığımız “ siz bizim için, insanlık için çalışıyorsunuz, ibadet ediyorsunuz, hakkınız ödenmez” benzeri övgü ve “Allah sayinizi zayi etmesin” şeklindeki deyişler dikkate alınacak olursa, Mevlana’nın izinde olduğumuz söylenebilir.
Biz birkaç kişi, yıllardır, daha iyi bir dünya için, el ve gönül birliği içinde kararlı ve azimli bir şekilde çalışıyoruz. Bu gerçeği, ne kendini lider sananlara, ne de, bu çalışmaları “herkes sizin gibi olsa” , “sizin gibilerin sayısı çoğalmalı” diyerek, överek izleyen, ama herşeyi liderlerden bekleyen, hiyerarşi mağdurlarına anlatamadık.
Görülüyor ki, siz ünya liderleri bizleri ciddiye, bulgularımızı dikkate almadıkça, hiyerarşi bağımlılığı kırılmadıkça; yıllardır devam eden çalışmalarımız boşa gidecek, havanda su dövülecek, “boat”u kurtarılamayacaktır.
Top sizde sn Başbakan. “Boat”u kurtarma konusunda bizlerle işbirliği yapmak isterseniz, biz dünden hazırız.
Diyalog ve hoşgörüBaşbakan Erdoğan, AB adayı, halkının büyük çoğunluğu Müslüman, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti Türkiye'nin çok geniş bir coğrafyada diyalog kurma imkanı sunduğuna işaret etti. Edoğan, Afganistan, Irak, Suriye, İsrail, Filistin, Lübnan, Kafkasya, Balkanlar ve Afrika'daki sorunların çözümüne aktif katkı yaptıklarını aktardı. İttifak, dayanışma, paylaşma, diyalog ve hoşgörüye büyük önem verdiklerini ve terörizm, çatışmalar, insan kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, göç ve iklim değişikliği gibi küresel sorunların çözümünde bu değerleri temel aldıklarını anlatan Erdoğan, İspanya'nın da benzer bir yaklaşım içinde olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
G. B. : Bu paragrafta dile getirdiğiniz iklim değişikliği v.b. konu ve sorunlarla ilgili düşüncelerimiz ve çözüm önerilerimiz yukarıda dile getirildi
Mevlana ve Cervantes''Ankara ve Madrid'in, İstanbul ve Gırnata'nın ve Barselona'nın Akdeniz kültür ikliminin parçaları olduğunu'' belirten Erdoğan, İspanyol flamengo ve Türk sufi müziğinin aynı mesajı verdiğine ve dil farklılığına rağmen Mevlana ve Cervantes'in aynı ruhu seslendirdiğine inandığını belirtti. Bu duygularla uluslararası topluma '''Şimdi çatışma zamanı değil, ittifak zamanı'' diye konuştu.
G. B. : Sn. Erdoğan, İspanyol müziğine biz de aşığız. Cervantes’in biz de hayranlarındanız.
Her yıl Konya’da düzenlenen, güzel söz söyleme konusunda sn. Baykal’la yarıştığınız törenlerle anılan Mevlana’nın, “okul dışı eğitim” çalışmalarında edindiğimiz birikimle izindeyiz.
O çalışmaları yaparken aldığımız “ siz bizim için, insanlık için çalışıyorsunuz, ibadet ediyorsunuz, hakkınız ödenmez” benzeri övgü ve “Allah sayinizi zayi etmesin” şeklindeki deyişler dikkate alınacak olursa, Mevlana’nın izinde olduğumuz söylenebilir.
BÜTÜN DÜNYAYI KUCAKLADIK
Başbakan Erdoğan, Medeniyetler İttifakı forumunun Nisan 2009'da Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul'da düzenleneceğini hatırlattı. Erdoğan, ''Medeniyetler İttifakı girişimini teorik ve entelektüel alana hapsetmedik. Elitist bir yaklaşım sergilemedik. Pekin'den İstanbul'a, Madrid'den New York'a ve Cenevre'den Addis Abada'ya bütün dünyayı kucaklamaya çalıştık ve sonuçlarını almaya başladık'' dedi.
G. B. : Sn Başbakan, bizler de sizin gibiyiz. Bizler de elitist bir yaklaşım içinde değiliz, hiçbir zaman da olmadık…
Dahası, yukarıda sözü edilen kendimizi tanımamızı, kendimiz olmamızı, tekamül etmemizi, yurdumuzu ve milletimizi özümüzden çok sevmemizi sağlayan “okul dışı eğitim” çalışmaları, bizleri, dünyada benzeri olmayan bir üniversiteyi, Bilinç Üniversitesi’ni kurma noktasına taşıdı.
Doğuş Grubu’nun denizi kirleterek inşa ettiği, gösterişli bir törenle yapılan açılışına katıldığınız
G. B. : Sn Başbakan, bizler de sizin gibiyiz. Bizler de elitist bir yaklaşım içinde değiliz, hiçbir zaman da olmadık…
Dahası, yukarıda sözü edilen kendimizi tanımamızı, kendimiz olmamızı, tekamül etmemizi, yurdumuzu ve milletimizi özümüzden çok sevmemizi sağlayan “okul dışı eğitim” çalışmaları, bizleri, dünyada benzeri olmayan bir üniversiteyi, Bilinç Üniversitesi’ni kurma noktasına taşıdı.
Doğuş Grubu’nun denizi kirleterek inşa ettiği, gösterişli bir törenle yapılan açılışına katıldığınız
D-Marin
Yat Limanın bulunduğu Bodrum’un Turgutreis Beldesinde kuruldu, Bilinç Üniversitesi.
Galip Baran
Yat Limanın bulunduğu Bodrum’un Turgutreis Beldesinde kuruldu, Bilinç Üniversitesi.
Galip Baran
***
kendilerini dev aynasında gören Cumhurbaşkanları,
TBMM Başkanları, Başbakanları, Genel Kurmay Başkanları, Bakanları, siyasi partilerin genel başkanları, “her şeyi devletten (onlardan) bekleyen ayaktakımı ve “bilgi varsılı-bilinç yoksulu” kalem erbabı!
* Ne zaman farkına varacaksınız, suretini boşayıp aslıyla evleneceksiniz, “bilinç” adlı o güzelin?
* Ne zaman öğreneceksiniz “bilinçliyim” yerine “biliyorum”, bilinçlendiriyorum” yerine “bilgilendiriyorum” demeyi? Bilinç sözcüğünden türetilen fiilin nesne alamayacağını?
* Ne zaman anlayacaksınız devlet olmanın olmazsa olmazı ”yasa bilinci” kavramının önemini?
* Ne zaman idrak edeceksiniz “yasa bilinci” ile hem hal olunmadıkça “etle-tırnak” olunamayacağını; “yurtta barış”ın sağlanamayacağını; yurdun ve milletin, “özden çok”u şöyle dursun “öz kadar” bile sevilemeyeceğini?
Gelin! Siz de öğrenin, yaşanmakta olan sorunların; iklim değişikliği, açlık, susuzluk, kuraklık ve savaşların; yolsuzlukların tümünün “bilinç yoksulluğu”ndan kaynaklandığını.
Gelin! Siz de öğrenin “bilinç varsılı” olmanın yol ve yöntemini, bizler gibi.
UYANIN!
* Ne zaman farkına varacaksınız, suretini boşayıp aslıyla evleneceksiniz, “bilinç” adlı o güzelin?
* Ne zaman öğreneceksiniz “bilinçliyim” yerine “biliyorum”, bilinçlendiriyorum” yerine “bilgilendiriyorum” demeyi? Bilinç sözcüğünden türetilen fiilin nesne alamayacağını?
* Ne zaman anlayacaksınız devlet olmanın olmazsa olmazı ”yasa bilinci” kavramının önemini?
* Ne zaman idrak edeceksiniz “yasa bilinci” ile hem hal olunmadıkça “etle-tırnak” olunamayacağını; “yurtta barış”ın sağlanamayacağını; yurdun ve milletin, “özden çok”u şöyle dursun “öz kadar” bile sevilemeyeceğini?
Gelin! Siz de öğrenin, yaşanmakta olan sorunların; iklim değişikliği, açlık, susuzluk, kuraklık ve savaşların; yolsuzlukların tümünün “bilinç yoksulluğu”ndan kaynaklandığını.
Gelin! Siz de öğrenin “bilinç varsılı” olmanın yol ve yöntemini, bizler gibi.
UYANIN!
EY EKTİKLERİNİ BİÇEN KİBİR MAĞDURLARI UYANIN!
Galip BARAN
Rektör, Bilinç Üniversitesi / Turgutreis-BODRUM
Galip BARAN
Rektör, Bilinç Üniversitesi / Turgutreis-BODRUM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder