8 Mart 2010 Pazartesi

TRAFİKTE HALİ PÜR MELALİMİZ…
(Cahit YAHŞİ, Emekli Ankara Cumhuriyet Savcısı)

Trafiğe çıkan kişinin, çağdaş yaşamı bütün kural ve gerekleriyle benimsemiş olması gerekir. Sürücü olacak kişilerde bunun araştırılmasına ve test edilmesine gerek vardır.
Oysa, ülkemizde trafik öğretimi ve eğitimi bunu kapsamadığı gibi, yapılan sınavlarda istenen de trafik yasasının maddelerinin, yasada geçen sözcüklerin, terimlerin, işaretlerin ezberlenmesidir. Çoğu da ezberlediklerini sınav kapısından çıkarken unutmaktadır. Önce toplumsal kişiliğimizi geliştirecek eğitime gereksinme duyulmaktadır. Bazı diplomalara, belgelere, unvanlara ve rütbelere sahip olmak bu kişiliğe ulaşmaya yetmemektedir.
Bu bir çağdaş kültür düzeyine ulaşma, o düzeyi yakalama işidir.
Çağdaş uygarlık olgusunun gözlenmesi, izlenmesi, öğrenilmesi ve öğretilmesi, ayrı şey benimsenmesi, yaşama geçirilmesi ve uygulanması ayrı şeydir.
Ülkemizde çağdaş yaşama uyum süreci yaşanmaktadır. Bu sürecin en az yitimle ve en kısa sürede sonuçlandırılması bilimsel, akılcı ve siyaset üstü yaklaşımlarla olanaklıdır. İnsanlarımızın çağdaş ve uygar bir insanın niteliklerine yaraşır düşünce, davranış ve yaşam düzeyine ulaşmalarının etkin yolları araştırılır ve uygulamaya konulurken, insanlarımızın da bu düzeye ulaşma ve bunu kanıtlama savaşımı içinde olması gerekmektedir
AB’ne girmek isteğiyle yanıp tutuştuğumuz şu sıralarda, toplumsal kişiliğimizle ne denli bir Avrupa insanına benziyoruz? Ve ne denli onlarla uyuşabiliyoruz? Bunları da gözetmemiz gerekiyor. Üzücü olan Avrupa Birliğine alınmamak değil, kanımca alındıktan sonra insanlarımızın Avrupa insanları ve toplumlarınca dışlanması ve horlanması durumudur.
Kıyaslama yapmaya yarar umuduyla birkaç örnek vermek istiyorum:
* Yargıtay Daire Başkanlarımızdan birinin anlatımı: Danimarka’da, kırsal alanda bir taksi ile giderken sürücü kırmızı ışıkta durmuş. Işığın bulunduğu yerde kavşak, geçit gibi bir şey de yokmuş. Belki yakınlardaki bir yerleşim yerine giderken yayaların geçtiği bir yer. Arkadan ve karşıdan gelen bir taşıt da bulunmuyormuş. Sürücünün ışığın sönmesinin beklediğini görünce “Neden bekliyoruz?” diye sorunca, sürücü ışığı göstererek “Kırmızı ışık yanarken geçilmez.” Yanıtıyla aynı zamanda trafik kurallarını da anımsatmış.
* Eski Bolu Baro Başkanlarımızdan biri, Fransa’ya gittiğinde Türkiye göçmeni bir ermeni kendisini konuk etmiş, Müze, sergi, tiyatro, sinema, lokanta, birçok yeri gezdiriyormuş.
Fakat gözü hep saatinde, ikide bir izin isteyip ayrılıyor vere biraz sonra dönüyormuş, Nedenini sorduğunda, taşıtının yerini değiştirmek veya park saatine para atmak için gittiği, yanıtını almış. Gitmezse ceza alınırmış. Türkiye’de çoğunu ehliyetsiz taşıt sürdüğünü söyleyince, adam buna inanmakta zorlanmış ve şaşırmış.
* Doktor bir arkadaşım Almanya’da bulunduğu sırada, yağışlı bir kış gecesi, işi de ivedi olduğundan, çevrede de kimse bulunmamasından yararlanarak U dönüşünün yasaklandığı “U” dönüşü yapıvermiş. Bir ay sonra trafik polisi kendisini durdurup eylemi bildirerek ceza kesmiş. Meğer bir Alman durumu görüp polise bildirmiş. İtiraz ederse, bu bildiren kişi tanık olarak dinlenip, ceza veriliyormuş, ama ceza üçe katlanarak.
* Yargıtay üyelerimizden biri, yanında eşi olduğu halde, Avrupa’da bir otobanda gidiyormuş. Otobanın bir yerinde hız sınırlaması uygulanıyormuş. Bunu gösteren levha ve uyarı işaretlerinin farkında olmamışlar. Bir yerde, trafik polisi, kendisini durdurup, belirlenen hızdan fazla gittiğin söylemiş. Geleneksel bir tavırla “Hayır”, gitmedim” demiş. Trafik polisi, evraklarını ve pasaportunu istemiş. İncelerken Yüksek Mahkeme Yargıcı olduğunu görünce, selam verip özür dilemiş ve evrakı verirken de yanlış saptama yapan aygıtın onarılması için durumu hemen yetkililere söylemiş.
* Dekan olan bir arkadaşım, tıp doktorası için İngiltere’ye gittiğinde kendisine önce (gülümsemeyi) sonra (affedersin) demeyi öğrettiklerini söyler.

* İsveç’te bir kişinin ölümü ve bir kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan bir trafik kazasında, sürücü alkollü olduğu için, kasıtlı öldürme ve yaralama gibi ceza verildiğini, sürücü ile birlikte barda içki içen ve kapıda ayrılan arkadaşına da yurttaşlık görevini yaparak alkol alan sürücüye taşıt kullandırmaması ve engel olması gerekirken bunu yapmadığı suçlamasıyla on yıl hapis verildiğini gazetelerde okumuştum…
* 1997 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde de benzer bir trafik olayında sürücüye yaşam boyu hapis verildiğini televizyon haberleri olarak izledik.
* Kız kardeşimi trafik ehliyeti için yazılı sınava götürmüştüm. Bir adam sınava üçüncü kez geldiğini, yine başaramazsa bir daha gelmeyeceğini söylemişti. Ne iş yaptığını sorduğumda, taksi şoförü olduğunu, altı yıldır Ankara’da bu işi yaptığını bildirmişti.
* Soruşturmasını yaptığım çok ölümlü bir trafik kazsında, bilirkişinin kusur yüklemediği sürücülerden birinin 48 saattir, uyumadan, ilaçlar alarak taşıt kullandığı saptanmıştı. Böyle davranmasının nedeni kamyonun taksitini ödeyebilmek içinmiş.
(Şoför ve trafik Dergisi/sayı 538)
Aktaran: Galip BARAN
Yasa bağımlısı
Bilinç Üniversitesi Kurucusu

Hiç yorum yok: